Lupin'de Ara

Son Bölümler: Qian Qiu Radyo Dizisi

Qian Qiu Radyo Dizisi -- 2. Sezon -- 4. bölüm yüklendi. (Bilgisayardaki bir sıkıntı nedeniyle devam edemiyorum.)

Son Bölüm

Qian Qiu yeni ekstra!! Geçmiş Günler yayınlandı!!

Bölüm 57: Rab, İzin Veriyor

 

Wenren E, Yin Hanjiang'ın önüne doğru yürüdüğünde yüzünün kıpkırmızı olduğunu, bir elinde mendil, yanında bir kavanoz şarap, diğer elinde boş şarap kadehi ve kollarında Wenren E'nin cübbesinin durduğunu gördü.


"Tarikat Vekili Yin, içmekte iyi değil misin?" diye sordu Wenren E.


Eğer bir yetiştirici sarhoş olmak istemiyorsa alkolü dışarı atmak için ruhsal özünü kullanabilir. Eğer sarhoş olduysa ya alkolü dışarı atamamıştır ya da ruhani şarap içiyordur.


Wenren E şarap kavanozunu kokladı. Bu genellikle içtiği ruhani şaraptı, arka dağlarda yetişen ruhani meyvelerden yapılmıştı. Çok iyi bir şarap sayılmazdı, sarhoş edecek kadar güçlü değildi.


Yin Hanjiang'ın gözleri bulanıktı, kırmızı cübbesinin büyük kısmı kaymıştı. Gözlerini tembelce kaldırıp Wenren E'ye baktı, ardından kendine bir kadeh şarap daha doldurarak içti. "Şimdiye kadar bana Hanjiang demiyor muydunuz artık? Tarikat Vekili Yin'e nasıl geri döndünüz?"


"Hanjiang mı?" diye sordu Wenren E karşılık olarak.


Yin Hanjiang'ı daha önce hiç böyle görmemişti. Onun bildiği Tarikat Vekili Yin tamamen siyah giyinir ve bir gölge gibi sessiz kalırdı. Wenren E onun yakışıklı olduğunu biliyordu fakat normalde o kadar geri planda duruyordu ki kolayca gözden kaçıyordu.


Şimdiki Yin Hanjiang kırmızı giyinmişti, mürekkep rengi saçları esintiyle hafifçe dalgalanıyordu, gözlerinde hırçın bir kıvılcım vardı. Bir kalabalığın içinde olsaydı anında dikkat çekerdi.


Wenren E'nin hatırladığı kadarıyla Yin Hanjiang genellikle hiç içki içmez, sadece Wenren E bakmıyorken gizlice bir yudum çalardı. Wenren E onu kadeh kadeh içerken göreceğini hiç düşünmemişti.


"Bu kavanoz ve kadeh..." Wenren E kaşlarını kaldırdı ve bunların, onu şarap içerken yakaladıktan sonra ona verdiklerinden olduğunu hatırladı.


"Lordum bunlardan içerdi." Yin Hanjiang'ın boş kadehin kenarına bastırdığı dudaklarının köşesinde hafif bir gülümseme belirdi.


Wenren E'nin kalbinde, daha önce hiç görmediği, hatta bir zamanlar sessiz olan görüntüsüne kıyasla çarpıcı olan Yin Hanjiang'ı izlerken garip bir his yükseldi.


"Rabbin senin içmeyi sevmediğini düşünüyordu." Wenren E Yin Hanjiang'ın sol tarafına oturdu. Olayların gelişimi beklentilerinin ötesine geçmişti ama Yin Hanjiang'la biraz sohbet etmekte bir sakınca görmüyordu.


"Doğru, ben şarap sevmem." Yin Hanjiang sağına doğru baktı ve kadehini boşluğa doğru kaldırdı. "Ben lordumun içtiği şarabı seviyorum. Lordum bir yudum aldıktan sonra ben de peşinden içiyorum."


Wenren E: “???”


Yin Hanjiang'ın kadehi her dolduruşunda önce sağ tarafındaki boşluğa doğru eğdiğini ve sanki birine içiriyormuş gibi bir kısmını döktüğünü ancak şimdi fark etti.


Boşluğa sunduktan sonra kadehi çeviriyor, havaya bakan tarafını dudaklarına dayıyor ve yavaşça şarabın tadını çıkarıyordu.


"Tarikat Vekili Yin, şarabı kime içiriyorsun?" Wenren E bir şeylerin ters gittiğini hissetti.


"Ne, siz de mi biraz istiyorsunuz?" Yin Hanjiang puslu gözlerle Wenren E'ye doğru baktı. Şarap kavanozunu kaldırıp salladı. "Ne yazık ki başka şarap yok."


Kavanozu kollarının arasında tuttu ve kollarıyla var olmayan tozları sildi. Soğuk şarap kavanozunu yanağına bastırarak mutlulukla gözlerini kapattı. "Bu lordumun bana verdiği şarap kavanozu ile kadehi."


Ayrıca diğer eliyle kavradığı mendili kaldırdı. "Bu, lordumun bir zamanlar ellerini silmek için kullandığı mendil. Üzerinde Muhafız Shu'nun kanı vardı ama ben onu yıkayıp temizleyerek sakladım."


Wenren E kaşlarını çattı. Bir süre sonra, Shu Yanyan'ın bir zamanlar kendisinin Baili Qingmiao'dan hoşlandığını düşündüğünü ve onu onunla ayartmaya çalıştığını hatırladı. Wenren E bir uyarı olarak eliyle neredeyse kafatasını kıracaktı, kadının kanı parmak uçlarında kalmıştı. O sırada hemen arkasındaki Yin Hanjiang Wenren E'ye bir mendil uzatmış, Wenren E parmaklarını sildikten sonra öylece fırlatıp atmıştı.


Yin Hanjiang yüzünde memnun bir gülümsemeyle mendille yanağını ovuşturdu. Sonunda mendili, şarap kavanozunu ve kadehi dikkatlice deposuna koydu. Ordu Ezen süngüsünü ise rastgele bir yanında bıraktı.


Süngü Wenren E'nin kanı ve ruhuyla dövülmüştü, bu yüzden onun Ordu Ezen kılıcı olduğunu anında anlamıştı. "Bu senin silahın mı Tarikat Vekili Yin?" diye sormadan edemedi. "Bu bir kılıç değil miydi? Neden şimdi böyle görünüyor?"


"Lordum kılıç kullanmamı isterse kullanırım. Lordum benim bir kılıç yetiştiricisi olmaya uygun olduğumu düşünüyorsa bir kılıç yetiştiricisi olurum." Yin Hanjiang, Wenren E'nin cübbesini kollarında tuttu, gözleri bulanıktı. "Lordum ölürken onu takip etmeme izin vermezse yaşamaya devam ederim."


"Tarikat Vekili Yin, rabbin sadece bir öneride bulunmuştu. Fikirlerim her zaman sana uyacak değil, her konuda beni takip etmek zorunda değilsin." Wenren E Yin Hanjiang'a bakarken birdenbire bu sadık astının aslını hiç görmediğini fark etti. Gördüğü Yin Hanjiang, Wenren E'nin beklentilerine uyan Yin Hanjiang’dı.


Kendini açıkça ifade ettiğini düşünüyordu ama Yin Hanjiang ona bakmamıştı bile. Bunun yerine, sanki birinin yüzünü okşuyormuş gibi elini boş havaya doğru uzatmıştı. Kısık bir sesle, "Lordum Baili Qingmiao'dan hoşlanıyor değil mi? Onu sizin yanına göndermeme ne dersiniz?"


Wenren E, "Rabbin ondan hoşlanmıyor." dedi.


Bu sefer Yin Hanjiang'ın bakışları sonunda Wenren E'ye döndü. Wenren E'nin kolunu tutmak için uzattı elini ancak eli Wenren E'nin vücudunun içinden geçti. Wenren E'nin mevcut bedeni ilkel kaostan yoğunlaşmıştı, dokunulabilecek bir varlığı yoktu.


"Rabbin..."


Wenren E tam şu anki durumunu açıklamak üzereydi ki Yin Hanjiang'ın "Sahte." dediğini duydu.


Yin Hanjiang'ın ifadesi o kadar sakindi ki sanki bunu binlerce kez yaşamış gibiydi. Elini öne, arkaya ve sağ tarafa uzatmaya devam etti. Her boşa sallayışında gökyüzüne doğru çılgınca güldü: “Sahte, hepsi sahte.”


"Tek gerçek bu." Wenren E'nin cübbesine sıkıca sarıldı, vücudunu kıvırdı ve ruhani pınarın kenarına uzandı, sanki uykuya dalmış gibi sessizce gözlerini kapattı.


"Vekil Yin, benden kaç tane görüyorsun?" Bu noktada Wenren E Yin Hanjiang'ın durumunu genel olarak anlamıştı.


Yin Hanjiang cevap vermedi. Yanılsamalarla yalnız kaldığında konuşurdu ancak çoğu zaman onları görmezden gelirdi. Özellikle de diğer insanların önündeyken. Yin Hanjiang'ın zayıflığını ortaya çıkarmasına imkan yoktu.


Wenren E uyuyan Yin Hanjiang'ın yanına oturdu ve Sadomazoşistik Güzellik'teki hayalet maskeli adamı düşündü. Onunla önündeki Tarikat Vekili Yin’i beraber düşündüğünde sonunda bir şeyi anlamış gibi görünüyordu.


Yin Hanjiang yolundan sapmış yahut delirmiş değildi. Wenren E uğruna en başından beri gerçek doğasını bastırıyordu.


O kitabı okuduktan sonra Yin Hanjiang'a ihtiyacı olan şeyin itaatkâr bir ast değil, kendisiyle birlikte savaşabilecek bir yoldaş olduğunu söyleyip durmuştu. Çocuğu kucağına alıp kılıç talimi yapmasını söylediğinden beri Wenren E Yin Hanjiang’a her zaman inandığı şeyi aşılıyordu. Fakat Yin Hanjiang'ın istediği bu değildi.


Wenren E Yin Hanjiang'ın bir kılıç yetiştiricisi olmak için uygun olduğunu düşündüğü için Yin Hanjiang bir kılıç yetiştiricisi olmuştu. Wenren E, Yin Hanjiang'ın en güvendiği astı olduğunu düşündüğü için Yin Hanjiang Wenren E'ye en çok güven veren kişi olmak için karakterini gizlemişti. Wenren E, Yin Hanjiang'ın onun yokluğunda Xuanyuan Tarikatını ayakta tutabileceğini düşündüğü için Yin Hanjiang onun beklentilerini karşılamak adına elinden geleni yapmıştı.


Wenren E'nin düşüncelerinin Yin Hanjiang'ın doğasıyla çatıştığı her anda Yin Hanjiang her zaman Wenren E'yi seçmişti.


İblis Lordu pınarın yanına oturmuş, ufukta yükselen dolunaya doğru bakıyordu. Ruhani enerjisini kullanarak deposundan bir avuç su çıkardı ve gökyüzündeki ayı yansıtmasını sağladı.


Bu, Yin Hanjiang'ın gençliğinde en sevdiği şeydi. Büyük Tarikat Savaşı'ndan sonra bunu Wenren E'ye vermişti.


Wenren E sanki sudaki sahte aya bakıp sessizce gülümseyen genç Yin Hanjiang'ı görür gibi oldu.


Wenren E elindeki bir avuç suyu bırakırken sessizce, "Hatalı olan rabdi." dedi.


O çocuğu yanına aldıktan sonra onu olmasını istediği gibi yetiştirmişti. Ona en iyi olduğunu düşündüğü şeyi vermişti ama bunların Yin Hanjiang'ın istediği şeyler olup olmadığını hiç düşünmemişti.


İçindeki şeytanlar bir gecede oluşmazdı. Daha en başında Yin Hanjiang'ın kalbine tohumlarını eken Wenren E idi.


Kırmızı taşı çıkararak elinde tutarken. "Bunu bir süreliğine ödünç alacağım." diye fısıldadı.


Taş elindeyken vücudu katılaştı, kaos enerjisinden yaratılmış olan cübbe yok oldu. Parmaklarının bir hareketiyle Yin Hanjiang'ın kollarındaki cübbeyi vücuduna geçirdi. Ardından Yin Hanjiang'ın yanına oturarak saçlarını nezaketle okşadı.


"Ha?" Yin Hanjiang'ın ruhani hisleri keskindi, anında uyanmıştı. Cübbenin yerinde olmadığını fark edince paniğe kapıldı, önceki inatçı soğukkanlılığını kaybetti. Her yeri didik didik ederek onu aradı.


Wenren E kolunu Yin Hanjiang'ın yüzüne değdirdi. Kolunu tuttu ve sessizce, "İşte burada." dedi.


Yin Hanjiang karşısındaki Wenren E'nin gerçek cübbesini giydiğini gördü. Wenren E’nin elini tutar tutmaz aslında sağlam olduğunu fark etti!


"İçimdeki şeytanlar şimdiden bu kadar güçlendi mi?" Yin Hanjiang şaşkınlık içinde başını salladı. Sahte olduğuna inanmasına rağmen yine de Wenren E'nin elini tutuyor, bırakmıyordu.


"Tarikat Vekili Yin, rabbin gerçek. Kan denizinden döndüm." dedi Wenren E.


"Doğru, lordum geri döndü." Yin Hanjiang buna inanmayarak kayıtsızca cevap verdi.


Wenren E, Yin Hanjiang'ın kendisine sahte muamelesi yapmasına aldırmadı. Bu fırsatı değerlendirerek konuşmaya başladı. "Wenren Ailesi nesiller boyunca kendini imparatora ve halka adamış ancak sonunda idam edilmişti. Bir toplu mezarı açarak birbiri ardına başsız cesetler çıkardım. Çıkardığım her cesedin bir kafası olduğunu ve kişinin hala hayatta olduğunu bulmayı umduysam da tek bir sağ bile bulamadım. Muhtemelen o zamandan beri kalbimde bir saplantı, Wenren Ailesi’nin bir üyesinin bile hayatta kaldığına dair bir umut kök salmıştı.”


"Yıllar geçtikten sonra kalbimdeki düğümden kurtulduğumu, kendimi dünyanın kaosundan kopardığımı, akrabalarımla ilişkimi kestiğimi ve ölümsüzlüğü geliştirme yoluna girdiğimi sanıyordum. Yine de bu saplantı hâlâ kalbimin derinliklerinde saklıydı.”


“Seni bir toplu mezarda bulduğumda ilk tepkim boynuna dokunmak olmuştu. O andan itibaren seni Wenren Ailesi’nden hayatta kalan biri olarak kabul ettim ve seni seçkin bir general olarak yetiştirmek için taktikler kullanarak büyüttüm.”


“Seni şimdiki haline getiren benim hatam, benim saplantımdı.”


Wenren E, Yin Hanjiang'ı kollarının arasına aldı ve yumuşak bir sesle, “Bundan sonra Yin Hanjiang’ın Wenren E için yaşamasına gerek yok. Görmek için kendi gözlerini, dinlemek için kendi kulaklarını kullan. Maske takmana da kılık değiştirmene de gerek yok. Ne yapmak istiyorsan onu yap.” dedi.


Sıcak bir kucaklaşma, nazik bir ses, hiç duyulmamış sözler… Yin Hanjiang bunun içindeki şeytanlardan kaynaklandığını biliyordu ama yine de buna boyun eğmeye istekliydi.


“Lordumun intikamını almak istiyorum.” dedi Yin Hanjiang. “Zalim bir kalbim var ve lordumun hazırladığı planı bozabilirim. Sabırlı olmalıyım, dilediğimce davranamam.”


“Dilediğince davranabilirsin.” dedi Wenren E. “Rabbin sana izin veriyor. Ne yapmak istersen sana yardım edeceğim.”


“Lordumun sevdiği her şeyi yok etmek ve size sunmak, size eşlik etmeleri için aşağıya göndermek istiyorum, olur mu?” Yin Hanjiang başını kaldırdı ve beklentiyle Wenren E'ye baktı.


" ...Rabbin Baili Qingmiao'dan hoşlanmıyor. Onu yakmana gerek yok." dedi Wenren E.


“Bu çok güzel.” Yin Hanjiang hafifçe iç çekti. “Sayısız insanın kalp iblislerinin yanılsamasına kapılmasına şaşmamalı, bu gerçekten çok güzel bir şey.”


“Rabbin kalp iblisinin yanılsaması değil.”


Yin Hanjiang bu cümleyi hiç ciddiye almadı. Dudaklarını büzdü ve cesaretini toplayarak, "Ya bu ast lordundan hoşlandıysa?" diye sordu. "Olur mu?"



Yazar Notu:


Yin Hanjiang: Kandil yakmak istiyorum.


Wenren E: Baili Qingmiao'dan hoşlanmıyorum, yakmaya gerek yok, gerek yok!


Yin Hanjiang: O zaman kendimi yakacağım.


Wenren E: Yapma, yapma, yapma! Ateşi söndür!