Lupin'de Ara

ricam var

Arkadaşlar lütfen okurken yorum da yapar mısınız (anonim de yapabilirsiniz) ağladığınızı okumaya ihtiyacım var

Son Bölümler: Qian Qiu Radyo Dizisi

Son Bölüm

Yeni danmei!! Kötü Adam Olarak Nasıl Hayatta Kalınır - 67. bölüm yüklendi.

Bölüm 113 (31)

 113 - Ek 31


   Küçük Kargalar’ın başı Shi Ge ve Xu Jingying'in peşinde Ji Han’dan başka bir de Zhao Jiangui'nin olacağını açıkça tahmin etmemişti.


   Ji Han haklıydı. Zhao Jiangui dövüş sanatları aleminin bir numaralı kılıç ustasıydı ve Ji Han’ın kılıç becerileri Zhao Jiangui'ninkinden aşağı değildi. İkisinin ele ele vermesiyle dövüş sanatları aleminde onlara rakip olabilecek sayılı kişi kalırdı.


   Değersiz erler umurlarında değildi. Shi Ge ve Xu Jingying de ağır yaralandıkları için rakipleri olamazdı. Geriye yalnızca Küçük Kargalar’ın başı kalıyordu, dövüş sanatları becerileri çok yüksek olmasına rağmen ikisiyle karşı karşıya geldiğinde dayanamazdı.


   Ji Han Küçük Kargalar’ın başını yaraladığı anda elini kaldırarak bir işaret gönderdi. Ancak o zaman Zhao Jiangui anladı ve “Yakınlarda birini mi bıraktın?” diye sordu.


   Ji Han ona cevap vermedi, sadece uzanıp liderin yüzünü örten siyah bezi çıkardı.


   Sıradan bir adamın yüzüydü, iç yaralanmalar nedeniyle dudaklarında kan vardı. Ji Han'a dik dik bakarken dişlerini sıktı. Ji Han da ona soğukça bakıyordu. “Şu andan itibaren Küçük Kargalar’ın başının kimliği bir sır olmayacak.”


   Shi Ge de yaralanmış, bir ağacın dibinde yere yığılmıştı. Birkaç soluk aldıktan sonra Zhao Jiangui'yi işaret etti. "Sen... sen Zhao Jiangui'sin."


   Zhao Jiangui hafifçe öksürdü, tam konuşacaktı ki Shi Ge mırıldanarak sözünü kesti.


   "Şeytan Ji'nin arzuladığını elde edemediğini düşünmüştüm.” dedi. “Birbirinize aşık olduğunuzu fark etmemiştim!”


   Xu Jingying tüm gücünü topladı ve öfkeyle bağırdı. “Kodumun kesik kolluları!”


   Shi Ge’nin keyfi kaçmıştı. "Yanlış düşünmüşüm!"


   Zhao Jiangui: "..."


   Ji Han: "..."


   …


   Wei Qi hızla adamlarını yanına çağırdı. Belli ki yakınlarda hazır bekliyorlardı. Ji Han'ın işaretini aldıktan hemen sonra buraya geldiler.


   Zhao Jiangui, Ji Han'ın başından beri Shi Ge'ye güvenmeyi hiç düşünmediğini belli belirsiz anladı. Shi Ge onu şeytani mezhepten çıkarmak için bu fırsatı kullanmıştı ancak Ji Han bu hileyi ona karşı kullanmış, Küçük Kargalar’ın başını canlı yakalamak için Zhao Jiangui'nin yardımına güvenmişti.


   Zhao Jiangui Ji Han'ın kendisine güvendiğini düşünmeden duramıyor, çok mutlu hissediyordu.


   Zhao Jiangui, Wei Qi'nin geri kalan insanları halletmesine yardım etti ve ardından dönüp Ji Han'ın Küçük Kargalar’ın başını sorgulayışına baktı.


   Wei Qi onu çoktan bağlamıştı ancak hâlâ intihar etmesini engellemesi gerekiyordu. Her şeyin düzgün olduğuna emin olana dek üstünü başını aradı, sonra onu Ji Han’a yolladı.


   Ji Han onu süzdü, sonra doğrudan konuya girdi. "Ne sormak istediğimi biliyorsun."


   Adam onu ​​görmezden geldi, sadece alaycı bir şekilde güldü.


   Ji Han da gülümsedi. “Sen Küçük Kargalar’ın başısın, bu dünyada hayatı ölümden beter eden kaç çeşit işkence olduğunu benden daha iyi biliyor olmalısın.”


   Küçük Kargalar’ın başı sadece Zhao Jiangui'ye baktı. "Zhao Jiangui."


   Zhao Jiangui'nin kafası karışmıştı.


   "Erdemliler ve şeytanlar ne zaman bu kadar iç içe geçti ki?" diye sordu Küçük Kargalar’ın başı. "Ne yani Kahraman Zhao, yardıma gelmeyecek ve bu iblisin ben ölesiye kadar işkence yapmasına seyirci mi kalacaksın?”


   Zhao Jiangui afallamıştı. Ji Han'ın ona elini sürmeyeceğini, sadece bir süre adamın gözünü korkutarak bilgi edineceğini düşünüyordu, bu yüzden kaşlarını çatmış hiçbir şey söylemiyordu.


   “Dövüş sanatları alemindekiler bir de sana kahraman kılıç ustası diyor.” diye alay ederek güldü Küçük Kargalar’ın başı. “Sen ise gizlice şeytani mezheple iş birliği yapıyorsun.”


   O sözlerini bitirmeden hemen önce Ji Han Wei Qi'ye işaret verdi, ardından Wei Qi’nin kendisine uzattığı hançeri aldı ve tek kelime etmeden Küçük Kargalar’ın başının bacağına sapladı.


   Küçük Kargalar’ın başı bacağından kanlar akarken sefil bir çığlık atmaktan kendini alamadı. Ji Han elini gevşetti ve ona sırıttı. "Sen zatımın esirisin. Bunun onunla ne alakası var?"


   Küçük Kargalar’ın başı dişlerini sıktı. "Siz ikiniz... ikiniz de tuhafsınız! Nasıl! Kahraman Zhao nasıl bir şeytanın sevgilisi olmaya razı olur ki?!"


   Ji Han hançeri savurarak daha derine sapladı, en ufak bir darbesi bile doğrudan iliklerine keskin bir acı gönderiyordu. Küçük Kargalar’ın başının birkaç derin nefes aldığını görünce kaşlarını çatmadan edemedi. Sonra hançeri tekrar kavradı, yarım daire kadar çevirdi ve çıkardı.


   "İşkence konusunda zatım acemi olsa da mezhebimde uzmanlaşmış bir ceza salonum var, sadece rastgele bir kurulum değil." Ji Han hançerin üzerindeki tüm kanı silip Wei Qi'nin kollarına attı. "Wei Qi, kanamasını durdur. Net bir cevap verene kadar öldürülmeyecek."


   Wei Qi kanamayı durdurmak için akupunktur noktalarını mühürledi, sonra yarayı sarmak için ilaç çıkardı. Zhao Jiangui yan tarafta duruyordu, Ji Han'ın konuşmasıyla kafası karışmıştı.


   Ji Han'ın bunu yapacağını hiç beklemiyordu. Şeytani mezhebin baş şeytanı unvanını hâlâ Ji Han’la ilişkilendiremiyordu. Şimdi kendi gözleriyle gördüğünde sanki boğazına bir balık kılçığı takılmış gibi hissediyordu. Kendi konumunun Ji Han’ın durdurması gerektiğini hissediyordu.


   Yine de hiçbir şey söyleyemedi. Bu insanlar Ji Han'ı defalarca kez öldürmeye çalışmıştı, bu yüzden böyle bir şey yapması hiç de yanlış görünmüyordu. Yenilmezler İttifakı bile suçluları sorguladığı sırada kaçınılmaz olarak işkence ederdi, şeytani mezhep neden etmesindi ki?


   Küçük Kargalar’ın başına baktı, ağzından kerpetenle bile laf alınabilecek gibi durmuyordu. Ondan işkenceyle bilgi edinmek muhtemelen zor olurdu. Herhangi bir ipucuna eriştiklerinde muhtemelen çoktan yok olmak üzere olurdu.


   İttifak Lideri'nin o şeytani mezhebe gelmeden önce ona söylediklerini tekrar hatırladı.


   Eğer Ji Han önceki şeytani mezhep efendileri gibi acımasız olursa muhtemelen erdemli yol er ya da geç Ji Han'a karşı harekete geçecekti.


   Kaşlarını çattı, Ji Han'ın pervasızca davranmasına izin veremeyeceğini fark etti.


   Endişeyle dolan Zhao Jiangui farkında olmadan Shi Ge'ye baktı ve aniden bir plan oluşturdu.


   Ji Han'ın kolunu çekiştirdi, fazla düşünmeden kulağına yaklaştı. "Bu kadar zahmete gerek yok. Önce bir şey deneyeyim."


   Anlaşılan fazla yaklaşmıştı, Ji Han bir anda birkaç adım geri attı, kulaklarının uçları hafifçe kızarırken başını çevirdi. “O zaman git yap."


   Zhao Jiangui güldü. Shi Ge'ye baktığında ifadesi değişti. Wei Qi’ye “Salon Efendisi Wei,” dedi, “onu da yakalayıp getir, efendisinin karşısındaki hücreye kilitle."


   Wei Qi şaşırdı, sonra emri kabul etti.


   “Sana bir zahmet vermem daha gerekecek Salon Efendisi Wei.” diye ekledi Zhao Jiangui. “Küçük Kargalar’ın başına bir kesik atıyorsan Shi Ge’ye iki kesik at.”


   Shi Ge: “…”


   “Ne kadar çabuk konuşursanız o kadar çabuk kurtulursunuz. Ancak konuştuktan sonra gitmenize izin verilebilir. Bunu neden anlamıyorsunuz?” Zhao Jiangui içini çekti. “Başka yerlerine dokunulmasına gerek yok, sadece yüzünü kessen yeter.”


   Shi Ge: “…”


   Zhao Jiangui tekrar durakladı. “Aslında tekrar düşündüm de geri götürüp hapsetmeye gerek yok. Her şeyi burada yapabiliriz.”


   Wei Qi’nin kafası karışmıştı, Zhao Jiangui’yi dinleyip dinlememesi gerektiğinden emin değildi. Zhao Jiangui kendi kılıcını çekti, sonra kendi kendine mırıldandı. “Ji Han az önce efendini bıçakladı, bu yüzden yüzüne iki kesik atmalıyım…”


   Shi Ge çığlık attı. “Yapma yapma yüzünü kesme!”


   Küçük Kargalar’ın başı: “...”


   Zhao Jiangui kılıcını kaldırdı.


   Küçük Kargalar’ın başı: “Zhao Jiangui! Senin bir kahraman olduğunu sanıyordum! Cesaretin varsa bana gel!”


   Zhao Jiangui onu duymazdan geldi.


   Kılıcının ucunu çoktan Shi Ge'nin yüzüne bastırmıştı. İki kesik bir çiçek çizmeye yeter, diye düşünüyordu.


   Shi Ge: “Efendim kurtarın beni yaaaaa!”


   Zhao Jiangui: “Merak etme, kılıcım hızlıdır, acıtmaz.”


   Küçük Kargalar’ın başı dişlerini sıktı. "Konuşacağım!"


   Zhao Jiangui hemen kılıcını geri çekti. "Sana Ji Han'ı öldürmeni söyleyen kimdi?"


   Ji Han: "..."


   Xu Jingying yaralarını eliyle örterken nefretle küfretti. "Kodumun kesik kolluları!"

Sonraki Bölüm