Lupin'de Ara

ricam var

Arkadaşlar lütfen okurken yorum da yapar mısınız (anonim de yapabilirsiniz) ağladığınızı okumaya ihtiyacım var

Son Bölümler: Qian Qiu Radyo Dizisi

Son Bölüm

Yeni danmei!! Şeytani Mezhebin Efendisi ile Konuşmanın Yanlış Yöntemi --- Ana hikaye bitti, ekstraları tamamlayınca buraya yazacağım.

Bölüm 8: Ana Kapıdan Giremezsin

O kişi gece vakti uyumuyor, bunun yerine guqin çalıyordu. Ya kendisiyle aynı hastalığa sahipti ya da erkek kahraman veya kadın kahramandı. Her neyse, kim olduğu önemli değildi, esrarengiz bir karakter olmaları çok muhtemeldi!

Guqin'in sesi dinmiyordu. Xiao Yuan yıldızlarla dolu gökyüzüne bakarken derin düşüncelere dalarak guqin'in sesini takip etti.


Erkek kahraman Yan Heqing guqin çalmayı bilmiyordu. Öyleyse bu kadın kahraman, Prenses Yongning olabilir miydi?


Yaralı olan ve ağrıdan uyuyamayan Yan Heqing kendini çok yalnız hissedip yürüyüşe çıkmış ve gece guqin çalarken tesadüfen Prenses Yongning'le karşılaşmış olabilir miydi? Ve göz göze geldiklerinde hayatlarının geri kalanını birlikte geçirmeye karar vermişler miydi?


Hayır, orijinal kitapta bu ikilinin tanışması bu şekilde gerçekleşmiyordu.


Xiao Yuan son derece meraklıydı, ancak kameriyenin yakınlarda olduğunu gördüğü sırada yanlışlıkla bir dala bastı ve hafif bir ses çıkardı.


Guqin'in sesi aniden kesildi. Xiao Yuan, içinden bir “tüh” çekerek birkaç adım attı. Tam o sırada bir adam aceleyle gelerek dolap çeviren Xiao Yuan ile karşılaştı.


Adam önce bir “kim” diye bağırdı ve Xiao Yuan'ın yüzünü gördükten sonra aniden diz çöktü: “Majesteleri! Neden buradasınız?”


Xiao Yuan ona daha yakından baktı, sonra bir kez daha derin düşüncelere daldı.


Bu kişi ne Yan Heqing ne de Prenses Yongning'di. Ancak Xiao Yuan onu tanımıştı.


Bugün erken saatlerde Xiao Yuan'ı koruyan güvenilir imparatorluk muhafızıydı, aynı zamanda hücrede onun için temiz saman seren kişiydi.


“Guqin çalan sen miydin?” diye sordu Xiao Yuan.


“Ben değildim.” İmparatorluk muhafızı panikledi. “Ben de guqin sesini duyup kaynağını aramaya geldim ama şüpheli bir figür göremedim.”


İmparatorluk muhafızının sesi titriyordu, elleri yumruk haline gelmişti ve gözleri dört dönüyordu.


Xiao Yuan imparatorluk muhafızının yalan söylediğini biliyordu ancak bunu derinlemesine araştırmaya üşeniyordu. Bir guqinin gizemli sesine kıyasla Xiao Yuan imparatorluk muhafızının hangi karakter olduğunu daha çok merak ediyordu. “Adın ne senin?”


İsmine göre iyi mi kötü mü olduğunu anlayacaktı. Ne de olsa Xiao Yuan olay örgüsünü zaten biliyordu!


“Adım mı? Majesteleri, bilmiyor muydunuz...” İmparatorluk muhafızı şaşkın ve şüpheli görünüyordu ama sözlerini tam zamanında kesti. Boğazını temizleyerek cevap verdi. “Majestelerine cevabımdır; bu hizmetkârın soyadı Yang, adı Liuan.”


Xiao Yuan fısıldadı: “Yang Liuan...”


Sanki Xiao Yuan'ın boğazından aşağı yuvarlak bir inci gibi inmiş, sonunda kalbine ulaşmış ve üzerine sertçe bastırmıştı. Bu ani tepki Xiao Yuan'ın ürpermesine neden oldu.


Xiao Yuan orijinal kitaptaki karakterlerden sadece birkaçını hatırlayabiliyordu ancak Yang Liuan özel bir karakterdi.


Orijinal kitapta genç imparator bir eş cinsel olduğu için onunla ilgili her türlü kirli fanteziye sahip bazı kızların olması nadir değildi; bu nedenle BL bölgesinde her türden ship uçuyordu. Xiao Yuan bu tür hayranlarla dolu BL bölümünde hiç gezinmemişti. Ancak daha sonra yorum bölümünün en altında Yang Liuan ile ilgili bir kıvılcım çıkmıştı.


Çünkü Yang Liuan ölmüştü.


İmparatorluk muhafızı dürüst ve kararlı bir adamdı. Genç imparatorun okurlar tarafından kötü adam olarak görülemeyecek az sayıdaki tebaasından biriydi. Ancak genç imparatorun zorbalığı halkın öfkesini uyandırınca eğlenmek için imparatorluk sarayından dışarı çıktığı bir gün bir suikast girişimine maruz kalmıştı. Yang Liuan imparatorunu korumaya çalışmış ancak sonunda keskin bıçağın altında sefil bir şekilde ölmüş; vücudu parçalara ayrılmıştı.


Xiao Yuan asıl olayların kendisi yüzünden değişip değişmeyeceğini bilmese de Yang Liuan'ın genç imparatora olan sadakatinin su götürmez olduğuna şüphe yoktu.


Xiao Yuan, ayağa kalkmasına yardım etmek için elini uzatırken Yang Liuan'a karmaşık bir ruh haliyle baktı. “Diz çökme.”


Yang Liuan imparatoruna nezaketi için teşekkür etti. Ayağa kalkarken sordu: “Majesteleri, nereye gidiyordunuz? Kulunuz size eşlik edecek.”


“Hiçbir yere gitmiyordum, zaten hava çok soğuk, geri dönelim.” dedi Xiao Yuan.


Yang Liuan hiç düşünmeden ceketini çıkarmak üzereydi.


Xiao Yuan onu hemen durdurdu. “Sadece kısa bir yürüyüş, biraz yürüdükten sonra ısınacağım.”


Yang Liuan çok tereddütlüydü ama ısrar etmedi. Bir süre sonra imparatorluk yatak odasının arka tarafına vardılar. Xiao Yuan aniden bir şey hatırladı, yüzünü buruşturdu ve Yang Liuan'a şöyle dedi: “Bu arada, yarın beni Güney Yan Krallığı prensinin tedavi gördüğü yere götürebilir misin?”


“Majestelerinin emrine itaat edeceğim.” Yang Liuan ellerini birleştirdi.


Xiao Yuan başını salladı, ardından yatak odasının penceresine doğru yürüdü. Az önceki iki imparatorluk muhafızı hâlâ oldukları yerde donmuş vaziyette nöbet tutuyorlardı. Xiao Yuan'ın geri döndüğünü gördüklerinde rahatladılar.


“Yoldaşlar, çok çalıştınız. Gidip biraz dinlenin.” Xiao Yuan kolunu salladı ve şok olmuş imparatorluk muhafızlarının önünde pencereye tırmandı.