Lupin'de Ara

Son Bölümler: Qian Qiu Radyo Dizisi

Qian Qiu Radyo Dizisi -- 2. Sezon -- 4. bölüm yüklendi. (Bilgisayardaki bir sıkıntı nedeniyle devam edemiyorum.)

Son Bölüm

Qian Qiu yeni ekstra!! Geçmiş Günler yayınlandı!!

Bölüm 172: 1992-2020 42

 

Odaya geri dönen RenDong, Lian Qiao'nun yaralarını dikkatle inceledi.


Birkaç morluk dışında tek yarası sırtındaki bıçak yarasıydı. RenDong o sırada malum durum hakkında soru sorma niyetinde değildi, sadece "Gelecekte, tek başına hareket etmene izin verilmiyor." dedi.


Lian Qiao, "Tamam" dedi.


RenDong sırt çantasından bandaj ve alkol çıkararak yarasını temizleyip sardı. Pansuman yapılırken Lian Qiao tek kelime etmedi, seramik bir bebek kadar sessizdi. RenDong onun için üzülmesinden korktuğunu biliyordu ama beyaz sırtındaki bu kadar uzun bir kesik varken onun için nasıl üzülmezdi?


Lian Qiao sanki arkadan gelen bakışın farkındaymış gibi usulca sordu. "RenDong? İyi misin? Biraz üşüyorum.”


Xu RenDong bakışlarını geri çekmek ve giysilerini giydirmek zorunda kaldı.


Sırt çantasında iltihap önleyici ilaçlar ve ağrı kesiciler vardı. RenDong hepsini çıkarıp ona verdi ve ardından Lian Qiao'ya uzanıp dinlenmesini söyledi. Lian Qiao başını salladı ve "Tezini bitirdin mi?" diye sordu.


RenDong: "Şimdi bunun düşünmenin sırası mı? Dert etme.”


"Hayır. Ya mezun olamazsan…”


RenDong kaşlarını çattı. Lian Qiao haklıydı. Mezun olamazsa asansörü kaçırabilirdi. Ama bilgisayarı yoktu, bu yüzden tezini yazmak için kütüphaneye gitmesi gerekiyordu. Bu zamanda nasıl Lian Qiao'dan ayrılıp tek başına kütüphaneye gidebilirdi?


Lian Qiao su bardağını tuttu ve içindeki sıcak suyu bir dikişte içtikten sonra, "Seninle kütüphaneye geleceğim. Ben iyiyim, sadece biraz daha sıcak su içeceğim.” dedi.


RenDong çaresizdi: "Yaralandın ve biraz daha sıcak suyla iyi mi olacaksın?"


Lian Qiao: “Su içerek kan yenileme yöntemini biliyor musun?”


[Şu anda adını bulmaya zahmet etmeye üşendiğim bir oyunla ilgili. https://forum.gamer.com.tw/C.php?bsn=38525&snA=132&tnum=1]


RenDong: "?" Bu şakacı yorum karşısında eğlenmek yerine tekrar sinirlendi.


Lian Qiao onun yüz ifadesini gördüğünde şakayı yanlış zamanda yaptığını anladı ve son kozunu tekrar kullanıp ona sarılarak sevecen davrandı.


Bu sırada aniden kapı çalındı. Keşiş geri dönmüştü.


Keşiş kapıyı açıp içeri girdi ve bir bakışta yorgun argın iki kişiyi gördü. Gülümseyerek "Hey, keyfiniz yerinde, anlaşılan iyisiniz." dedi.


RenDong dik oturdu ve hafifçe sordu: "Cesetleri toparlamayı bitirdin mi? Onları nereye attın?”


Keşiş: "Ormanın arkasında bir çukur vardı, cesetleri içine attım ve birlikte gömdüm." Sonra Lian Qiao'ya bakmak için başını çevirdi ve içini çekti. "Gerçekten böyle bir şey yapabilecek birine benzemiyorsun. Kendine bak, çok zayıf bir bilgin gibi görünüyorsun ama gerçekten de beş kişiyi tek başına kolayca alt edebildin. İnanılmaz!"


RenDong kaşlarını çattı ve ‘Kör müsün, ne alt edebilmesi, sırtındaki bıçak yarasını görmüyor musun?’ diye düşündü.  Ama bunu tekrar düşününce, Uzun Saç Teyze hazırlıklı gelmiş, elinde konsantre sülfürik asit saklamış ve muhtemelen dağa çıkar çıkmaz önce onu kör etmek için Lian Qiao'nun yüzüne sıçratmayı planlamıştı. Lian Qiao onlara karşı tetikte olsa da sonuçta beş kişiydiler... Lian Qiao beşini birden tek seferde nasıl öldürmüştü?


Ayrıca o beş kişinin ölüm şekli…


O anda RenDong o beş kişinin ölümünü hatırladı ve aniden kalbinde garip bir his oluştu.


Eğer sadece arbedede kendi hayatını kurtarmak içinse o birkaç kişi bu kadar kötü bir şekilde ölmek zorunda mıydı? Özellikle de neredeyse parçalara ayrılmış olan Uzun Saçlı Teyze. Bu, sıradan bir insan için sadistlik olarak değerlendirilebilirdi.


Bununla birlikte Lian Qiao'nun kendisi de yaralıydı, onları öldürdükten sonra o beş kişiyi dövecek enerjiye sahip olmasının hiçbir yolu yoktu.


RenDong, her şeyin yüzeyde göründüğü kadar basit olmayabileceğini hissederek kaşlarını çattı. Bir süre düşündü ve Keşiş'e, "Oteldeki diğerleri ne diyor?" diye sordu.


Keşiş: "Arka dağa çıktığınızda geri geldim ve onlara Lian Qiao'nun nerede olduğunu bilip bilmediklerini sordum. Hepsi sorudan kaçtı fakat ben onları dövdükten sonra dürüst bir açıklama yaptılar."


Keşiş grubun ikiye ayrıldığını ve şimdi Lian Qiao'nun ölmesini isteyen grup Lian Qiao tarafından öldürüldüğüne göre geri kalanların ne yapması gerektiğini sordu.


RenDong sessizdi.


Keşiş: “Aslında bunu yapmaları anlaşılır bir şey. Ne de olsa örnekte yirmi günden fazla kaldıktan sonra bile asansöre veya düğmeye dair hiçbir ipucu yok. Ayrıca örnek istemi çok açık..."


RenDong aniden gülümsedi ve "Ya sen?" diye sordu.


Keşiş: "Ben, ne?"


RenDong: "Çıkmak için beni gerçekten öldürmen gerekiyorsa öldürür müsün?"


Keşiş tereddüt etmedi. "Öldürürüm."


RenDong güldü: "Bunu saklamıyorsun. Önce seni öldüreceğimden korkmuyor musun?”


Keşiş ellerini birleştirdi ve "Amida Buda, ben seni öldürmek istiyorum ve sen de beni, bu adil değil mi?" Bir süre durakladıktan sonra alışılmadık ses tonuna geri dönerek söze girdi. "Aslında kimse hatalı değil, hatalı olan bu berbat örnek. Bazı örneklerde kilit oyuncular olduğunu biliyorum ama senin gibi biri nasıl olabilir? Önce yirmi sekiz yaşına kadar insanlar seni koruyor, sonra da öldürülüyorsun? Bu aynı zamanda çok boktan bir durum…"


Bunu düşündüğünde uygun bir kelime bulamadı, bu yüzden sıkıntıyla başını kaşıdı ve "...her şekilde boktan ah" diye geveledi.


RenDong uzun bir iç çekti. "Bunun üzerinde durmaya gerek yok. Doğruyu söylemek gerekirse beni öldürseniz bile dışarı çıkamayacaksınız."


Sözcükler ağzından çıkar çıkmaz Keşiş hemen şaşkınlıkla gözlerini açtı. "Ne demek istiyorsun?"


RenDong bir an için düşündü, ölüm döngülerini atlayarak bu konuyu nasıl açıklayacağını bilmiyordu. Ama sonra Lian Qiao'nun soğuk bir şekilde, "Çünkü o ölürse hepinizi onunla birlikte gömeceğim." dediğini duydu.


RenDong: “…”


Keşiş: "…"


Her ikisi de aynı anda sessizliğe gömüldü, ancak sessizliklerinin nedenleri çok farklıydı.


Lian Qiao gözlerinde küçümsemeyle keşişe baktı. "Sözümü sakınmayacağım, ona el kaldırmaya çalışan insanlara ne olduğunu hepiniz gördünüz. Daha fazla sorun çıkarma, en azından birkaç gün daha yaşarsın. Eğer gerçekten bu kadar aylaksan ve vaktin varsa neden onu düşünmeyi bırakıp asansörle düğmeyi aramıyorsun?”


Keşiş aniden gülümsedi, kollarını sıvadı ve dolgun pazılarını gösterdi. "Madem öyle diyorsun, acaba… aramızda bir dövüş olsa kim kazanırdı? Bu zavallı keşiş yetenekli değil ama birkaç yıldır kung fu öğreniyor…”


Lian Qiao hemen örtüyü kaldırdı. "Tamam. Hadi deneyelim!"


Bu yönün giderek daha garip hale geldiğini gören RenDong Lian Qiao'yu hızla yatağa geri itti, Keşiş’i çekti ve çaresizce "Siz ikiniz biraz daha olgun olabilir misiniz? Çocuklar gibi boş boş konuşmayın. Şu anda sizinle eğlenecek vaktim yok, gidip tezimi yazmam gerekiyor." dedi.


Keşiş haklı olduğunu söyleyerek Lian Qiao'nun sözlerini diğerlerine iletmek üzere odadan ayrıldı.


RenDong yatağın yanına dönüp Lian Qiao'nun saçlarını şefkatle ve çaresizce okşadı. "Keşiş kötü biri değil, öfkeni ondan çıkarma. Sana zarar vermeye çalışan herkesi öldürdün. Geri kalanına gelince…”


Lian Qiao onun sözünü kesti. "Keşiş beni test ediyordu."


RenDong donakaldı.


Lian Qiao, Keşiş'in ayrıldığı yöne baktı ve her kelimeyi söyledi: "Beni test ediyor. Eğer beni yenebilirse korkacak hiçbir şeyi olmayacak, ahlaki olarak yüksek bir zeminde durabilir ve adaleti korumak için bir yargıç olarak hareket etmeye devam edebilir. Kaybederse…”


RenDong şaşırdı. "Neden böyle düşünüyorsun? Keşiş öyle bir insan değil.”


Lian Qiao "Olmadığını nereden biliyorsun?" diye sordu.


"Çünkü o..." RenDong, Üç Kişi Bir Kaplan Yapar kopyasında başkalarını kurtarmak için kendini feda ederek buzdan bir heykele dönüştüğünü söylemek istedi fakat kelimeler ağzından çıkmadan önce aniden boğazına macun dökülmüş gibi hissetti, dili o kadar sertleşmişti ki hareket ettiremiyordu.


RenDong acı acı gülümsemekten kendini alamadı. Bu sırrı daha ne kadar saklayacaktı?


RenDong'un bu tereddüdü Lian Qiao'nun görüşüne göre suskunluktu.  Bu yüzden Lian Qiao konuyu değiştirdi, ayağa kalktı ve "Hadi kütüphaneye gidelim, geç kalırsak yer kalmayacak." dedi.


RenDong kaşlarını çattı. "Ama yaran..."


“Bu yaralanma korkutucu görünebilir ama aslında derin değil. Ne de olsa çeviğim ve zamanında kaçabildim. Dürüst olmak gerekirse bu benim için büyük bir sorun değil.  Bırak sana ders çalışırken eşlik etmeyi, başka bir şey…” Lian Qiao aniden yanına geldi, kulağını ısırdı ve “İstediğin sürece şu anda bile seni ağlatıp merhamet diletebilirim, denemek ister misin?” dedi.


"..." RenDong kütüphanedeki o günün saçmalığını hatırladı ve kızarmasına engel olamayarak onu kızgınlıkla itti. "Bugünlerde neyin var senin? Tek düşünebildiğin… Tek düşünebildiğin…” Nasıl devam edeceğini bilmiyordu.


Lian Qiao ona sataşmayı bıraktı. Ne de olsa zaman daralıyordu, böylece ikisi hızla kütüphaneye gitti.


Elbette ki bilgisayar odası bu saatte doluydu. İkili birkaç kez ileri geri yürüdü ve sonunda oturacak bir yer buldu. RenDong oturdu ve tezini yazmaya başladı.


O zamanlar yazdığı tezin aynısını yazıyordu. Tezinin ana hatlarını çoktan yazmış ve materyalleri toplamıştı, şimdi tek yapması gereken ifadeleri birleştirmekti. Ancak tez için bir kelime sınırı vardı. Tezine dokunmayalı uzun yıllar olmuştu, bu yüzden tökezliyordu.


Bilgisayar odası akşam ona kadar açıktı. Örnek dünyasının zaman çizelgesine göre tezin yarın sabah erkenden teslim edilmesi gerekiyordu, ardından sabah final sınavı ve öğlen de bitirme savunması yapılacaktı. Her şey yolunda giderse öğleden sonra diplomasıyla birlikte resmen mezun olacaktı.


Dürüst olmak gerekirse üzerinde çok fazla baskı vardı. RenDong tamamen buna odaklanmıştı, gözleri neredeyse hiç kırpılmadan bilgisayar ekranına bakıyordu. Lian Qiao hemen yanındaydı ve notlarını düzenlemesine, gözden geçirmesindeki engelleri azaltmasına yardımcı oluyordu.


Ne kadar sürdü bilinmez ama tezin ilk taslağı nihayet sessizce tamamlanmıştı. RenDong saatin daha dokuz olduğunu ve zamanında yetiştiğini görünce rahatlayarak uzun bir nefes verdi.


Lian Qiao, "Biraz ara verelim." dedi.


RenDong başını salladı. "Gerek yok." Sonra kendini teze gömdü ve revizyonların ilk turunu başlattı.


Gözden geçirmek tüm tezi sessizce yazmaktan çok daha kolaydı. Saat on olmadan önce RenDong üç tur gözden geçirme ve biçimlendirme ayarlamasını tamamlamıştı. Bu sırada bilgisayar odasında kimse kalmamıştı. Bütün gece çalışmayı planlayan tüm öğrenciler gece çalışma odasına gitmişti.


Lian Qiao gece çalışma odasında kendisi için bir yer ayarlamıştı bile. İkisi hızlıca bir şeyler atıştırdıktan sonra işlerine devam ettiler.


Lian Qiao'nun notlarını düzenlemesine yardım etmesiyle, Xu RenDong'un incelemesi daha etkili oldu. Lian Qiao bu alanda uzman olmasa da sonuçta zeki bir insandı ve ders kitabını bir bakışta okuduktan sonra kilit noktaları hızlıca kavrayıp net bir şekilde listeleyebiliyordu. Dolayısıyla ağır gözden geçirme görevine rağmen Xu RenDong tüm müfredatı okumayı planlanandan önce bitirdi.


Tam tekrar yapmak üzereydi ki Lian Qiao eline bastırdı. "Bu kadar yeter, biraz ara ver."


RenDong farkında bile olmadan sorun olmadığını ve yorgun olmadığını söylemek istedi ama aniden Lian Qiao'nun yüzünün biraz bitkin göründüğünü fark etti. Daha sonra Lian Qiao'nun  yaralı olduğunu ve aslında gecenin büyük bir kısmında onunla kaldığını hatırladı. Birden kendini suçlu hissederek, “Seninle otele döneceğim. Otelde de okuyabilirim.” dedi.


Lian Qiao içini çekti. "Otel odasının ışığı çok loş ve bütün gece kitap okursan gözlerin kör olur."


"O zaman ne yapmalıyım?" RenDong kaşlarını çattı. "Yaran..."


Herkes derslerine gömüldüğü için gece çalışma odası olağanüstü sessizdi. Bu yüzden seslerini alçaltmış olsalar da bazı insanlar onlardan tarafa baktı.


RenDong özür dilemek için bir hareket yaptı ve bir kez daha yumuşak bir şekilde "Geri dönelim." dedi.


Lian Qiao masanın üzerine uzandı ve ona bakmak için başını eğdi. "Eğer benim için üzülüyorsan bana dokun."


RenDong uzandı ve saçlarını ovuşturdu.


Lian Qiao aniden güldü, elini tuttu ve dudaklarından öptü, sonra sesini bastırarak "Buraya değil. Aşağıya." dedi.


Sonraki Bölüm