Shen Qiao başkente dönmeyeli uzun zaman geçmişti.
Daxing şehri gelişmekte olan Hanedanlık gibiydi; Xuandu Taoist Tapınağı dışında üç günde küçük, beş günde büyük değişiklikler meydana geliyordu.
Neticede bir Taoist tapınağı ne kadar değişirse değişsin onu bir Budist tapınağına dönüştürmek mümkün değildi.
Xuandu Taoist Tapınağı'nın Xuandu Dağı ile hiçbir ilgisi yoktu, sadece Yang Jian tarafından Xuandu Dağı'na o zamanki yardımları için teşekkür etmek amacıyla inşa edilmişti. Ayrıca Shen Qiao’yu tapınağın lideri olması için birini göndermeye davet etmiş ancak Shen Qiao kibarca reddetmişti.
Tapınağın şu anki lideri Shen Qiao’nun tanımadığı biriydi.
O kişi çiçekli bir çalılığı budamak için eğilmişti, arkadan bakınca uzun ve ince görünüyordu. Ancak Shen Qiao bir bakışta sağlığının pek iyi olmadığını anlayabiliyordu.
Sadece iyi olmamakla kalmıyordu, umutsuz derecede hastaydı; bu da ömrünün uzun olamayacağının bir işaretiydi.
Budadığı çalılığa baktığında Shen Qiao neredeyse kahkahalarla gülecekti.
Tamamen mükemmel olan çalı ortada bir çıkıntı kalana ve iki taraf aşağı sarkana değin budanmıştı. Görünüşe göre keyfinin dilediğini yapıyor, nereyi istiyorsa orayı kesiyordu. Bir taraf uzun ve bir taraf kısaydı. Dayanılamayacak kadar korkunç görünüyor, insanı gülse mi ağlasa mı bilemez hâle getiriyordu.
Shen Qiao oraya doğru yürüdü.
Karşı tarafın yüzünün oldukça ciddi göründüğünü fark etti.
Bu işi ciddiyetle yapıyordu, öfkelendiği ya da canı sıkıldığı için değil.
Ancak bu, çiçekli çalılığın onun tarafından mahvolduğu gerçeğini gizleyemezdi.
Shen Qiao daha fazla seyretmeye dayanamadı ve kederle ağlayan bu çalılığın hayatını kurtarmak için makası diğer tarafın elinden aldı.
Diğeri ona bakmak için döndü ve yüzünde hiçbir şaşkınlık ifadesi olmadan kaşlarını kaldırdı.
“Başöğretmen Shen, uzun zamandır sizinle tanışmayı bekliyordum, memnun oldum.”
Onun aksine Shen Qiao şaşırmıştı, başkente uğramayalı birkaç yıl geçmişti.
"Beni tanıyor musunuz?"
Diğer taraf belli belirsiz gülümsedi: "Gökler altındaki bir numaralı Taoist sektin başöğretmenini nasıl tanımam? Başöğretmen Shen'in dört bir yanda seyahat ettiğini duydum. Muhtemelen Ay’a saygılarınızı sunmak için Hasat Festivali’ne denk gelecek şekilde buradan geçmek ve eski dostunuzu ziyaret etmek için geri dönmüş olmalısınız.”
Shen Qiao bu kişi hakkında iyi bir izlenim edinmişti, gülerek "Bugün yeni bir arkadaş edindim, başkente döndüğümde ziyaret edeceğim başka bir eski dostum daha olacak" dedi.
Diğer kişi ellerini kavuşturdu: “Bu aciz, Cui Buqu.”
Shen Qiao: “Buqu?”
Cui Buqu: “‘Gidenlerin peşine düşülmez ancak gelen hoş gelir.’”
Shen Qiao, Cui Buqu’nun isminin daha önce farklı bir kökten geldiğinden tamamen habersizdi. Söylediklerini duyduğunda sevinerek “Ne güzel bir isim” dedi.
Bu esnada diğer tarafta.
Yan Wushi gelen kişiyi süzdü, birkaç bakıştan sonra “Sen Fajing Sektindensin.” dedi.
Feng Xiao kaşlarını kaldırdı: “Sekt Lideri Yan’ın iyi gözleri var.”
Şeytani Sektten ayrılan üç sektin arası hiçbir zaman iyi olmamıştı. Feng Xiao Fajing Sektinin lideri olduğu için Huanyue Sektinin lideri ile eşit seviyedeydi.
Yan Wushi güldü: "Tıpkı Guang Lingsan gibi; yalnız kendinizi haklı bulursunuz ve sözleriniz ile eylemleriniz birbirine uymaz."
Feng Xiao şakaklarındaki saçları taradı: “Saygı duymaya değmeyen kıdemli ağabeyimle karşılaştırıldığımda biraz daha iyi olduğumu düşünüyorum.”
Sadece biraz daha iyi olduğunu nasıl düşünebilirdi? Ancak, büyüklerinin önünde biraz alçakgönüllü davranması gerekiyordu.
Yan Wushi başını salladı: "Ah, bu doğru. Zarif tavrına bakılırsa Şeytani Sektteki en iyi ikinci kişi olmalısın."
Feng Xiao: “...” İlk sıradaki kişinin kim olduğunu bilmeyi hiç istemiyordu.
