Lupin'de Ara

ricam var

Arkadaşlar lütfen okurken yorum da yapar mısınız (anonim de yapabilirsiniz) ağladığınızı okumaya ihtiyacım var

Son Bölümler: Qian Qiu Radyo Dizisi

Son Bölüm

Yeni danmei!! Şeytani Mezhebin Efendisi ile Konuşmanın Yanlış Yöntemi --- Ana hikaye bitti, ekstraları tamamlayınca buraya yazacağım.

Bölüm 95-96 (13-14)

 95 - Ek 13


   Zhao Jiangui pes etti.


   Şeytani mezhebin ölüm muhafızları öyle gülünçtü ki eğer gerçekten bir ölüm muhafızı olarak görevini yapmaya çalışırsa insanları şüphelendirecekti.


   Ölü muhafızlığını bir seçenek olarak eledikten sonra seçebileceği tek şey Ji Han'ın şahsi hizmetçisi veya sevgilisi olmaktı.


   Zhao Jiangui hizmetçiliği seçmekte tereddüt etmedi.


   Wei Qi onu en büyük hizmetçiyle buluşmaya götürüp hizmetçinin ellerine bıraktı.


   O ve büyük hizmetçi eski tanıdıklar olarak düşünülebilirdi ancak en son görüştüklerinde Yenilmezler İttifakı’nın hazırladığı senaryoya uyarak Ji Han'ı baştan çıkarmaya çalışıyordu ve duygularının yüzde ellisi yalandı. O zamanlar büyük hizmetçi gerçeği bilmiyor, onu çok destekliyordu. Fakat şimdi gerçeği bildiğinden tekrar karşılaştıklarında biraz garip hissetmesi kaçınılmazdı.


   Bugünlerde büyük hizmetçi Zhao Jiangui’ye baktığında artık başlangıçta olduğu kadar heves duymuyordu.


   Zhao Jiangui gözlerindeki bakışı gördüğünde onun kendisinden hoşlanmadığını bile hissetti.


   "Kahraman Zhao." Büyük hizmetçi onu kibarca selamladı. "Uzun zaman oldu."


   Zhao Jiangui aceleyle başını salladı.


   Büyük hizmetçi: “Mezhepteki pek çok kişi sizin yüzünüzü tanıyor, eğer mezhep efendisinin hizmetçisi olmak istiyorsanız kendinizi biraz gizlemeniz gerekecek.”


   Zhao Jiangui'nin elbette itirazı yoktu.


   Büyük hizmetçi ekledi: “Muhafız Hua kılık değiştirme teknikleri konusunda en yetkin kişidir. Önce benimle gelin, yüzünüzü değiştirdikten sonra size mezhep efendisinin hizmetçisinin neler yapması gerektiğini söyleyeceğim.”


   Zhao Jiangui'yi Muhafız Hua’yı görmeye götürdü. Yol boyunca çok soğuk görünüyordu. Zhao Jiangui çok garip hissetti. Aklı kendini nasıl açıklayacağıyla doluydu. Muhafız Hua’nın kapısına vardıklarında hepsini tek bir cümlede özetledi. “Ben ve Ji Han o zamanlar… başka çarem yoktu, bunu yapmayı istemezdim.”


   Büyük hizmetçi: “...”


   Zhao Jiangui devam etti: “Hatalı olduğumu biliyorum.”


   Büyük hizmetçinin yine yanlış anlamasını beklemiyordu.


   Büyük hizmetçi gözlerinde yaşlarla küçük mendilini ısırdı. Bu kalpsiz adamı binlerce parçaya bölmek isteyen gözlerle baktı ve “Erkeklerin hepsi ikiyüzlü şerefsizler!” diye bağırdı.


   Zhao Jiangui: “...”



96 - Ek 14


   Zhao Jiangui dönüp kaçan hizmetçinin figürüne baktı, aklı karışmıştı.


   Muhafız Hua bir ara dışarı çıkmıştı. Arkasında durmuş gülerek konuştu: “Kahraman Zhao, az önceki sözlerinizin sanki sadece zorunluluktan dolayı mezhep efendisinin ilgisini çekmeye mecbur kaldığınızı söylüyormuşsunuz gibi geldiğinin farkında mısınız?”


   Zhao Jiangui: “Kastettiğim bu değildi…”


   Muhafız Hua ekledi: “Ve hatalı olduğunuzu biliyorsanız artık değişmişsinizdir, şimdi mezhep efendisini hiç düşünmüyorsunuzdur bile.”


   Zhao Jiangui: “...”


   Burada… bir yanlış anlaşılma var gibi görünüyordu.


   Muhafız Hua başka bir şey söylemedi. Sadece onu içeri davet etti. Akupunktur iğneleri ve yüz değiştirme teknikleri ile mevcut görünümünü onun için bizzat değiştirdi.


   Ellerinin ilaçlara temas etmemesi için geyik derisinden yapılmış eldivenleri dikkatlice giydi. Zhao Jiangui merakla sormaktan kendini alamadı. “Muhafız Hua, ne yapıyorsun?” 


   “İnsan derisi maskesi dikkatli bir bakım gerektiriyor ve takması rahatsız edici. Tüm gün bu maskeyle iş görmeniz verimsiz olurdu." dedi Muhafız Hua. “Akupunktur noktalarınıza gümüş iğneler batırıp tıbbi böcekle görünümünüzü değiştirebilirim. Yalnız şekli bozulmuş yüzünüz hâlâ orijinal görünümünüze biraz benzeyecek.” 


   Ezilmiş tıbbi karışımı Zhao Jiangui'nin yüzüne sürdü. “Fakat iğneleri değiştirmek için her üç günde bir bana gelmeniz gerekiyor.”


   Zhao Jiangui ağzını sıkıca kapattı, konuşmaya cesaret edemiyordu. O bitkilerin kokusu keskin ve nahoştu. İğrenç karışımın ağzına damlamasından korkuyordu. Muhafız Hua uzun süre yüzüyle ilgiendi. Nihayet Muhafız Hua her şeyin bittiğini söylediğinde gözlerini açtı, Muhafız Hua’nın o geyik derisi eldiveni attığını gördü. “Bu bitki en iğrenç olanı. Kazara biraz bile bulaşırsa yıkansa da bir buçuk yıl çıkmaz."


   Elinde bronz bir ayna vardı. Zhao Jiangui aynayı alıp kendine baktı. Eskisinden çok farklıydı.


   Eskiden kahraman bir havası ve keskin yüz hatları vardı. Şimdi çok daha nazik görünüyordu. Bazı benzerlikler görünüyordu ancak dünyada benzer görünüme sahip birçok insan vardı. Bir sorun olmayacağını düşünüyordu.


   …


   Muhafız Hua onu Ji Han'ı görmeye götürdü. Yolda ona Ji Han ile şu anki ilişkisini sormadan edemedi. “Kahraman Zhao, artık mezhep efendisiyle yakın arkadaş mısınız yoksa…”


   Zhao Jiangui’nin keyfini kaçırmaktan korktuğu için cümlenin diğer yarısını söylemedi ama Zhao Jiangui kendini daha da utanmış hissetti. Dürüst olmak gerekirse şu anda Ji Han ile ne tür bir ilişki içinde olduğunu o da anlayamıyordu. Güz Ortası Festivali sırasında Ji Han ile şeytani mezhebin çatısındaydılar, Ji Han atılgan davranarak onu öpmüştü ve o sırada Ji Han'ın kalbinin kendisininki gibi çarptığını düşünmüştü ancak daha sonra Ji Han akupunktur noktalarını mühürleyip onu zindana attırmıştı. Belli ki bu öpücük onu kancaya çeken bir yemdi.


   Bundan sonra Ji Han onu dağdan yollamıştı. Sözleştikleri müsabakaya gelmek için uzun bir yol katetmişti. Duygularının karşılıklı olduğu söylenebilirdi fakat bunlar çok yakın arkadaşların da yapacağı şeyler gibi görünüyordu. Ji Han'ın onu nihayetinde bir dost olarak mı yoksa bir sevgili olarak mı gördüğünü bilmiyordu.


   Zhao Jiangui iç çekmekten kendini alamadı.


   Bu gerçekten karmaşıktı.


   Artık Xiao-Lin burada olmadığından soracak kimsesi de yoktu.


   Bu konuşma sırasında Muhafız Hua ve o, Ji Han'ın odasına varmışlardı.


   Muhafız Hua: "Kahraman Zhao, kendinize yeni bir isim bulmalısınız. Belki de mezhep efendisine fikir sorabilirsin."


   Ji Han'ın avlusuna doğru birkaç adım attı. Büyük hizmetçiden bir mesaj iletmesini isteyecekti. Ji Han'ın tesadüfen üç kişiyle birlikte evden çıkmasını beklemiyordu.


   Üç kişiden biri Wei Qi'ydi, Zhao Jiangui'nin kılık değiştirdiğini gördüğünde hiç şaşırmadı. Diğer ikisi mezhebin kıdemlileriydi; birinin soyadı Sun, diğerininki Yu idi. İkisi de mezhebin deneyimli kıdemlileriydi. Aynı zamanda meşhur fırsatçılardı. Artık Ji Han mezhep efendisiydi ve muhaliflerin ortadan kaldırıldığı dönemdi. Kıdemli olarak pozisyonlarında kalabilmek için bütün gün Ji Han’ın gözüne nasıl gireceklerini düşünüyorlardı.


   Ji Han onlarla uğraşmak istemiyordu, bütün gün bu kadar rahatsız edilmek gerçekten can sıkıcıydı. Nihayet ikisini göndermek için bir bahane bulmuştu ki dışarı çıktığında Muhafız Hua'nın Zhao Jiangui'yi getirdiğini görmüştü.


   Wei Qi ona Zhao Jiangui'nin kılık değiştirmek için Muhafız Hua’ya gittiğini önceden söylemişti. Bu yüzden şaşırmamıştı ama Kıdemli Sun ve Kıdemli Yu açıkça farklıydı.


   Zhao Jiangui'yi görünce Kıdemli Sun ilk soran oldu.


   Kıdemli Sun: "Muhafız Hua, bu?.."


   Muhafız Hua gülümseyerek cevapladı. "Bu, mezhep efendisinin yeni seçilen şahsi hizmetçisi.”


   Kıdemli Yu da gülümseyerek sordu: “Mezhep efendisinin yeni hizmetçisi mi? Adın ne?"


   Zhao Jiangui afalladı ve gelişigüzel bir şeyler uydurdu. “Benim… soyadım Jin!”


   Kıdemli Yu bir anda sorunca Zhao Jiangui'nin aklına gelen ilk şey yine yakın dostu Jin Beiguo olmuş, bu yüzden düşünmeden soyadını kullanmıştı. Bunun hakkında gerçekten fazla düşünmemişti ancak ağzından çıkan saçmalık Ji Han’ın bazı anılarını uyandırmıştı. Ji Han Zhao Jiangui'ye tuhaf tuhaf baktı. Ancak etrafta çok fazla insan olduğu için hiçbir şey söylemedi.


   Kıdemli Sun bir şey anlamış gibi görünüyordu. Zhao Jiangui'ye bakışı birdenbire değişmişti.


   Ji Han dedi ki: “Eğer kıdemlilerin başka işi yoksa…”


   Kıdemli Sun hemen, “Yok, yok,” dedi, “dinlenmenize bakın mezhep efendisi, biz gidiyoruz.”


   Ji Han onların gidişini izledi, Zhao Jiangui'yi aceleyle odaya sürükledi ve ciddiyetle sordu: “Sana uzun zamandır sormak istediğim bir şey var.”


   Zhao Jiangui gerilmeden edemedi. "Ne oldu?"


   Ji Han: "Jin Beiguo ile çöllerin kuzeyinin iki yiğidi arasında gerçekten bir şey var mı?”


   Zhao Jiangui: "..."

Sonraki Bölüm