Lupin'de Ara

ricam var

Arkadaşlar lütfen okurken yorum da yapar mısınız (anonim de yapabilirsiniz) ağladığınızı okumaya ihtiyacım var

Son Bölümler: Qian Qiu Radyo Dizisi

Son Bölüm

Yeni danmei!! Kötü Adam Olarak Nasıl Hayatta Kalınır - 66. bölüm yüklendi.

Bölüm 55: Yardım Elinde Bir Terslik Olmalı

 

Hareketli pazarda dört kişi birbirlerine baktı, etraflarındaki atmosfer çok garip ve hassas bir hal aldı. 


Xiao Yuan usulca öksürerek sessizliği bozan kişi olmaya karar verdi: “Ning-er, neden saraydan yanına imparatorluk muhafızı almadan çıktın?”


“Buna gerek yok, Pingyang beni korur.” Prenses Yongning büyüleyici bir gülümseme sergiledi. 


Kadın kahraman ve ikinci kadın kahraman ne zaman devrimci bir dostluk kurdu? Bu erkek kahramanın gelecekteki haremi için uyumun ilk adımı mı?


Ve eğer korunmak istiyorsan, bunun için Yan Heqing'i bulmalısın, tamam mı!!!


Bekle, bu aynı zamanda erkek kahraman ve kadın kahraman arasındaki tarihi yüz yüze görüşme gibi görünüyor!!!


Xiao Yuan derin bir nefes aldı, başını çevirip önce Yan Heqing'e, sonra tekrar Prenses Yongning'e baktı. Ardından, ikisine yer bırakmaya çalışarak sessizce geri çekildi.


Geri çekilir çekilmez Xiao Pingyang'ın yanına sıkıştı. Xiao Pingyang açıklanamaz bir şekilde onun tarafından sıkıştırılınca çaresizce geriye çekildi.


Yan Heqing, Xiao Yuan'ın az önce yaptığı her hareketi gördü. Kaşlarını hafifçe çattı ve isteksizce Xiao Pingyang'a baktı.


Xiao Yuan da Yan Heqing'e bakarak düşündü: Yan-ge, Yan-ge, bana yeşim saç tokasını verdiğine pişman mı oldun? Boş ver, ben... bekle, sen neden...


Neden ikinci kadın kahramana bakıyorsun!!!


Fazla nimet ömür kısaltır! Kadın kahramanın halesi ikinci kadını bastıramıyor!


Xiao Yuan'ın kalbi üç saniyeliğine karıştı, ancak yine de ilk çift için resmi çöpçatan olarak durmaya karar verdi. Başını Prenses Yongning'e doğru çevirdi ve ona sordu: “Ning-er, nereye gidecektin?”


Prenses Yongning cevap verdi: “Nehir kenarında fenerler olduğunu duydum! Pingyang'ı da yanıma alıp onlara bakmayı düşünüyordum.”


Xiao Yuan başını salladı ve zihni plan yapmaya başladı. Sonra Yan Heqing'e bakıp şöyle dedi: “Sen şimdilik Prenses Yongning'e nehre kadar eşlik et, Batı Shu Krallığı elçisiyle görüşmem gereken bir şey var.” Ardından, “Onu koru.” diye ekledi.


Erkek kahraman ve kadın kahramanın biraz yalnız kalmasına izin verelim!!! Xiao Yuan ikisi arasında hiçbir kıvılcım olmayacağına inanmıyordu!!! Ve gökler kesinlikle yardım eli uzatacak, örneğin, küçük bir top yemi aniden ortaya çıkacak ve ensesindeki ölüm soluğunu görmezden gelerek Prenses Yongning'e flört ederek bir hamle yapacak ve sonra yakışıklı kahraman Yan Heqing onu kurtaracak!


Ah, klişenin anası!


Ancak bu tür klişe anların faydalı olduğu inkar edilemez!!! İşe yarıyorlar! Son derece faydalılar.


Xiao Yuan, Yan Heqing'e baktı ama beklenmedik bir şekilde yüzündeki mutluluğu görmedi. Aksine, Yan Heqing'in yüzü düşmüştü; gözleri çok karanlık ve kasvetliydi. Soğuk bir şekilde cevap verdi: “Emriniz olur Majesteleri.”


Pekâlâ, havalıymış gibi davranmak da kadınlarla flört etmenin iyi bir yoluydu. Xiao Yuan, Yan Heqing'in düşüncelerini hâlâ anlayabildiğine inanmaktaydı.


Prenses Yongning isteksizce Xiao Pingyang'a baktı ve Xiao Yuan'a şöyle dedi: “Bu durumda, Majesteleri... öhm, ağabey, konuşman biter bitmez nehir kenarına gel. Şu anda iş hakkında konuşmayın, bunun yerine mutlu bir zaman geçirelim.”


Xiao Yuan başını salladı, erkek kahraman ile kadın kahramanın sessizce uzaklaşmasını izledi. Çöpçatanlık konusunda oldukça başarılı olduğu hissine kapılmıştı. Tam da kendinden çok memnun hissettiği sırada Xiao Pingyang'ın şaşkın sesi yanından geldi: “Kuzey Krallığı İmparatoru, ne hakkında konuşmak istiyorsunuz?”


Eyvah, onun hâlâ orada olduğunu unutmuştu.


Xiao Yuan biraz utanmıştı, arkasını döndü ve konuşacak bir konu bulmaya çalıştı: “Şey... tatlı sever misin? Burada tatlı satan insanlar var, ister misin? Sana biraz alayım mı?”


Xiao Pingyang: “...Yongning tatlı yemeyi sever mi?”


Xiao Yuan: “...”


Hayır, bu nasıl bir durum? Düşmanı ve kendini tanımanın seni yüzlerce savaştan yara almadan çıkaracağını mı düşünüyorsun?


“Ning-er tatlı sevmez.”


Xiao Pingyang düşünceli bir şekilde başını salladı. “O zaman ben de sevmiyorum.”


Xiao Yuan: “...”


Xiao Pingyang, Xiao Yuan'ın aslında kendisiyle konuşacak bir şeyi olmadığını fark etmesine rağmen kayıtsız davrandı ve ona nedenini sormadı, bunun yerine aniden şöyle dedi: “Kuzey Krallığı İmparatoru, kimliklerimizi unutup sizinle rahatça konuşabilir miyim?”


Xiao Yuan aniden durakladı ve yüzünde bir gülümsemeyle cevap verdi: “Elbette konuşabilirsin.”


Xiao Pingyang bakışlarını ona çevirdi, gözlerinin içine bakarak şöyle dedi: “Birdenbire sizin saraydaki bir abime benzediğinizi hissettim.”


“Ha? Nasıl yani?”


“Konuşma tarzınız, davranışlarınız ve en önemlisi bakışlarınız çok benziyor. Sadece gelişigüzel konuşuyorum, umarım Kuzey Krallığı İmparatoru buna aldırmaz.”


“Hayır, benim için sorun değil.”


Xiao Pingyang, Xiao Yuan'a baktı ve 'ikisi de birbirine çok benziyor' gibi bir şey mırıldandı. Sonra da şöyle dedi: “Kuzey Krallığı İmparatoru, kadere inanır mısınız?”


Bu konu değişikliği biraz fazla ani oluyordu.


Xiao Yuan başını salladı. “İnanmıyorum.”


Ben sosyalizmin varisiyim! Tabii ki sadece materyalizme inanıyorum!


Xiao Pingyang ekledi: “Gerçekten mi? O halde arkanıza yaslanıp ölümü beklemek yerine pek çok şeye kendi başınıza karar vermeniz gerektiğini mi düşünüyorsunuz?"


Xiao Yuan bu soruların ardında, hemen adım atmasını bekleyen bazı tuzaklar olduğunu hissetti. Düşündükten sonra ona cevap verdi: “Evet.”


“Hm.” Xiao Pingyang kayıtsız görünerek konuştu: “Umarım gelecekte bir gün, başkalarının onun adına karar vermesi yerine Yongning bir şeyi kendi başına seçebilir."


Neden her üç cümlede bir kadın kahramandan bahsetmeyi bırakmıyorsun!!!


Bu son konunun başlamasından sonra Xiao Yuan aniden dalgın göründü.


Çünkü orijinal kitaptaki Prenses Yongning'in ölüm nedenini düşünüyordu.


Orijinal kitapta, Wuning Markisi'nin isyan planı ifşa edilmiş ve Yan Heqing'in suçu ortaya çıkarılmıştı. Kuzey Krallığı İmparatoru Yan Heqing'i öldürmeye karar vermişti. Yan Heqing'i hapse attırıp ona ağır işkence yapması için birini göndermişti. Prenses Yongning buna dayanamayarak Yan Heqing'in saraydan kaçmasına yardım etmişti. Fakat Kuzey Krallığı İmparatoru onu çok sevdiğinden ona ceza vermemişti.


Üç ay sonra Yan Heqing, ordusunun Kuzey Krallığı’nı fethetmesine öncülük etmişti.


Yan Heqing, Kuzey Krallığı İmparatoru'nu sarayın kapılarının önünde yakaladığında ona olan nefretini onu işkenceyle öldürerek kusmuştu. Prenses Yongning, Yongning Sarayı'nda bir metrelik beyaz bir ipekle kendini asmıştı.


Prenses Yonging arkasında Yan Heqing için hiçbir not bırakmamış, sadece Kuzey Krallığı için kendinden utandığını yazmıştı.


Prenses Yongning ölene kadar Yan Heqing için düşüncelerini ifade etmemişti. Hayatının son anında Yan Heqing'i sevdiğini mi yoksa ondan nefret mi ettiğini ya da hem sevip hem nefret ettiğini mi yoksa hiçbir duygu beslemediğini mi, kimse bilmiyordu.


Yan Heqing için geride bıraktığı şey sadece soğuk bir beden ile ömür boyu sürecek bir pişmanlık ve acıydı.


Ancak zamanda geriye gitme şansı olsaydı Yan Heqing Kuzey Krallığı'nı yıkmamayı seçer miydi?


Xiao Yuan öyle düşünmüyordu çünkü Yan Heqing sadece bu nefretin yükünü taşımıyordu, aynı zamanda Güney Yan Krallığı'nın ve hayatlarını onun ellerine bırakan binlerce askerin de yükünü omuzlamıştı.


Kadere inanmadığını, kendi kararlarını vermesi gerektiğini söylüyordu ama neden bu kitabın her yerinde kanla "kader" kelimesi acımasızca yazılmıştı?


Pazarda Xiao Yuan şaşkınlıkla gözlerini kaldırdı. Yanından oyunbaz bir çocuk geçti. Seyyar satıcı bağırıyor, fenerler göz kamaştırıcı bir şekilde parlıyor ve yoldan geçenler yüksek sesle konuşuyordu, tüm bunlar gerçek dışı hissettiriyordu.


“Majesteleri? Kuzey Krallığı İmparatoru?” Xiao Pingyang, Xiao Yuan'a seslenerek onu gerçeğe döndürmeye çalıştı.


“Ah...” Xiao Yuan rahatsız bir şekilde yanağına dokundu. “Dalmışım. Neyse. Hadi nehir kenarına gidelim.”


Nehir kenarında kadınlar ve erkekler konuşup gülüşüyorlardı. Nehrin ortasında fenerler birikmiş, yavaşça yüzüyorlardı. Sanki yıldızlar suyun üzerinde akıyor gibiydi.


İkili, Yan Heqing ve Prenses Yongning'i buldu. Prenses Yongning nehrin kenarında çömelmiş, fenerin önünde bir dilek tutuyordu. Onları gördüklerinde mutlu bir şekilde ayağa kalktı ve Xiao Pingyang'ı yanına çekti. “Pingyang, çabuk gel, birlikte dilek tutalım.”


Xiao Yuan, Yan Heqing'e doğru yürüdü ve ona sordu: “Az önce bir şey oldu mu?”


Yan Heqing ona soğuk bir şekilde cevap verdi: “Hiçbir şey olmadı.”


Ha? Tanrım, yardım elin nerede?


Yan Heqing'den belli belirsiz bir hoşnutsuzluk hisseden Xiao Yuan ona garip bir şekilde sordu: “Senin neyin var?”


Yan Heqing düşüncelerine hakim olarak başını salladı.


Prenses Yongning, Xiao Pingyang ile fener yakmayı bitirdi. Eteklerini tutarak birkaç adım sekti, Xiao Yuan'a sevgiyle gülümsedi ve şöyle dedi: “Ağabey, fener yakmayı bitirdik, saraya dönmeye hazırız.”


Xiao Yuan dedi ki: “Ha? Bu kadar erken mi? O zaman birlikte dönelim...”


“Hayır, siz ve imparatorluk muhafızınız biraz pazarda dolaşıp alışveriş edin. Biz kendimiz geri döneceğiz.” Prenses Yongning, Xiao Yuan'ın cevap vermesine fırsat vermedi. Gözleri ışıl ışıl parlıyordu. Gülümseyerek Xiao Pingyang'ın elini sıkıca tuttu ve onu kalabalığa doğru götürdü. Çok geçmeden ikisi de insan denizinin içinde kayboldu.


“Bekle...” Xiao Yuan elini uzattı ve çaresizce şöyle dedi: “Orası saraya giden yol değil...”