Lupin'de Ara

Son Bölümler: Qian Qiu Radyo Dizisi

Qian Qiu Radyo Dizisi -- 2. Sezon -- 4. bölüm yüklendi. (Bilgisayardaki bir sıkıntı nedeniyle devam edemiyorum.)

Son Bölüm

Qian Qiu yeni ekstra!! Geçmiş Günler yayınlandı!!

Bölüm 145: 1992-2020 15

 

Xu RenDong'un ağzı gerçekten 'kutsanmış'tı. Söylediği her şey gerçek olmuş, sonraki günlerde aç hayaletler tarafından öldürülen takım arkadaşları hayaletlere dönüşerek insanları tekrar korkutmak için geri gelmişti.


Lian Qiao mükemmel bir dövüşçü olmasına ve bir  hayaleti kolayca alt edebilmesine rağmen bir grup hayalet onu zorlamıştı. Ayrıca küçük RenDong’u tutmak için bir kolunu ayırması gerekiyordu ki bu da dövüş sanatları becerilerinin yarısını kaybetmekle eşdeğerdi.


Dolayısıyla, dört gün içinde Küçük Elma hariç tüm takım arkadaşları ölmüştü.


Bunun nedeni Lian Qiao'nun Küçük Elma'yı kayırması değil, Küçük Elma'nın güçlü olması ve karpuz bıçağıyla kaplan gibi dans etmesiydi. Son birkaç gün içinde aç hayaletlerin yanı sıra bazı yeni hayaletler de görmüşlerdi. Örneğin başını tutarak ortalıkta dolaşan uzun saçlı dişi hayalet ya da tuvalete saklanıp tuvalet kâğıdınızı çalan kötü kalpli küçük kız gibi. Bu hayaletlerle savaşmak aç hayaletler kadar zor değildi ve karpuz bıçağı onlara gerçekten zarar verebiliyordu, bu yüzden Küçük Elma’nın çok yardımı dokunmuştu.


Lian Qiao bir kural keşfetti: Hangi hayalet tarafından öldürülürseniz ertesi gün o hayalete dönüşürsüünüz. Ne yazık ki bu deneyimin pek faydası olmadı. Yerli bir hayalet ya da hayalete dönüşen bir takım arkadaşı olması fark etmeden biri gelip diğerini öldürür ve Budist öğretileri eşliğinde öteki dünyaya göçerdi.


İşin iyi tarafı, hayaletler ve hortlaklar sadece geceleri ortaya çıkıyordu. Kendinizi ölmekten kurtardığınız sürece gündüzleri temelde çok huzurluydu.


Bu çalkantılı günlerde Küçük RenDong günden güne büyüdü.


Küçük Elma nihayet büyüme, açılma ve deri değiştirme sürecine alışmıştı ama yine de bu sürecin tadını çıkarmayı dört gözle bekleyen Lian Qiao'nun çok sapkın olduğunu düşünüyordu. Dürüst olmak gerekirse küçük RenDong büyüdükçe daha iyi görünüyordu ama günde bir kez ayrılması onun için gerçekten çok garipti. Bir sevgilinin filtresine sahip olmadığı için onu affedin, bunu kabul etmesi gerçekten zordu.


Altıncı gün müdür küçük RenDong’un başını okşadı ve yakında okula gidebileceğini söyledi. Üçünün de kafası karışmıştı ama ertesi sabah, her zamanki gibi "1999" yazısı birdenbire ortaya çıktığında gözleri şaşkınlıktan fal taşı gibi açılmıştı.


Bu, burası neresiydi?!


İki yetişkin ve bir çocuk, üçü yolun ortasında durmuş, etraflarındaki yoğun trafiğe ve sıkışıklığa bakıyorlardı.


Yakınlarındaki kornalar sanki "aptal" diye küfrediyormuş gibi ritmik bir şekilde çalıyordu. Üçü trans halinde bulundukları şehir merkezine bakıyor ve hâlâ rüyadalarmış gibi gerçek dışı hissediyorlardı.


Üçlüye en yakın olan sürücü sonunda kendini tutamadı ve arabadan atlayarak onları işaret edip bağırdı. "Yolun ortasında ne yapıyorsunuz? Burası babanızın yolu mu? Ne diye insanların çocuklarını okula götürmesine engel oluyorsunuz?!”


Lian Qiao "çocuklar" kelimesini duyunca hemen harekete geçti ve küçük RenDong ile Küçük Elma'yı da yanına alarak hızla kaldırıma doğru yürüdü.


Küçük RenDong şu an yedi yaşındaydı, o kadar hızlı büyümüştü ki şimdi Lian Qiao'nun beline ulaşabiliyordu. Hâlâ gençti, yüzünde bebek yağları vardı ama kalbi 28 yaşındaki bir gencin kalbiydi, bu yüzden gözleri sık sık görünüşüne uymayan bir sakinlik gösteriyordu.


Küçük Elma ise… Belindeki karpuz bıçağını yok sayarsak her an dövüşmeye hazır küçük bir kızdan farksızdı.


Bu ikisi hâlâ şaşkınlık içinde ve trans halindelerdi.


Lian Qiao etrafına bakındı ve aniden ileriyi işaret ederek, "RenDong, orası senin ilkokulun mu?" diye sordu.


Küçük RenDong şaşırdı ve onun işaret ettiği yere doğru baktı. Tanıdık okul kapısı gözlerinin önünde belirdi ve birçok anıyı canlandırdı. İstemsizce başını salladı, kalbinde garip bir duygu kabardı.


Bu ne nostaljik ne de yabancılık gibi bir duyguydu.


Onu tarif etmesi gerekseydi bu... boşluk olurdu.


Bir yetimhanede büyümüştü, sağlıklı bir bedeni vardı ama kimse onu evlat edinmek istememişti, bu yüzden kendinden şüphelenmeye başlamış ve içine kapanık bir kişilik geliştirmişti. Şimdi müdürün uzun süre kimsenin onu evlat edinmesine izin vermediğini, Zhong Xiu'nun bir gün gelip onu geri almasını beklediğini biliyordu.


Ancak o zamanlar bunun gerçekten de kendi sorunu olduğunu düşünüyordu.


Her zaman kendisinde bir tür kusur olduğunu, kolları ve bacakları eksik olan diğer çocuklardan farklı olduğunu hissetmişti. Diğerleri fiziksel olarak sakat olsalar bile evlat edinilmişlerdi, onda daha büyük bir sorun olsa gerekti ki kimse onu istemiyordu.


İçindeki karmaşayı müdüre de açmıştı. Elbette müdür ona yedi sekiz yaşındayken annesinin yaşadığı trajediyi anlatamazdı, üstü kapalı konuşmak zorundaydı. Müdürün nezaketinden hassas bir şeyler sezmiş ve bu tahminlerini daha da doğruluyormuş gibi hissetmişti.


O, buna layık, değildi.


Ama layık olmak için tam olarak ne gerekiyordu?


Bilmiyordu ve bunu ona söyleyecek kimse de yoktu.


Ve böylece genç Xu RenDong çocukluğunun ilk dönemini kafa karışıklığı ve şaşkınlık içinde geçirmişti.


İlkokulda geçirdiği altı yıl boyunca hiç arkadaşı olmamıştı. Çocuklar nedense ondan belli belirsiz korkuyorlardı. Zamanla, artık kimse onunla oynamıyordu. Her zaman yalnız olduğunu gören nazik öğretmenler onunla daha fazla ilgilenmişti. Ancak bu nezaket onun yanlış anlamasına, müdürün onlara kendisi hakkında bir şeyler söylemiş olması gerektiğini ve bu yüzden ona özel davrandıklarını düşünmesine sebep olmuştu.


Şimdi geriye dönüp baktığında Xu RenDong ilkokulda neler olduğunu hiç hatırlamıyordu. Bunun nedeni muhtemelen beyninin anılarını eleyerek tüm o iç karartıcı ve umutsuz zamanları hafızasından silmiş olmasıydı.


Hatırladığı tek şey bu okul kapısıydı.


...Şimdiye dönüş.


Lian Qiao RenDong'un dalgın bakışlarını olduğunu gördüğünde sahne değişikliğine tepki veremediğini düşünerek saçlarını ovuşturup güldü. "Harita değişti, bu normal. Yetimhanede kalmaktan sıkıcılaşmıştı, bu yüzden yeri değiştireceğim ve herhangi bir ipucu olup olmadığına bakacağım."


RenDong'un trans halindeki ifadesini gören Lian Qiao, sanki sahne değişikliğinden tepki vermemiş gibi saçını ovuşturdu ve güldü, “Haritanın değilmesi normal. Hem yetimhane oldukça boştu, haritayı değiştirmişken herhangi bir  ipucu var mı diye etrafa bakacağım.”


Küçük RenDong kendine geldi ve "hm" dedi.


Lian Qiao ve Küçük Elma RenDong’un iki yanından yürüyerek karşıya geçerken onu korudu. 1999 yılında yollarda çok fazla araba yoktu, daha ziyade bisikletler ve yayalar vardı. Yine de burası asansördeki bir dünyaydı, yollarda ne tür hayaletlerin ortaya çıkabileceğini kim bilebilirdi?


İkilinin korkuları gerçekleşmedi. Bu esnada okul telaşının en yoğun olduğu zamanlardı, yoldaki tüm çocuklar ve yetişkinler bu üç kişinin ne yaptığını umursamadan acele ediyordu. Lian Qiao küçük RenDong'u okulun girişine kadar götürdü, tam içeri girecekti ki kapıdaki bir öğrenci tarafından durduruldu.


"Bekle! Kırmızı fuların nerede!" Kolunda iki şeritle onu karşılayan çocuk Genç Öncüler'in* bir memuru gibi görünüyordu.


*[Not bölüm sonunda]


Lian Qiao ile ikisi bir an için donup kaldı, ancak o zaman ilkokul çocuklarının okula kırmızı fular takarak gitmeleri gerektiğini hatırladılar. İki yetişkin biraz utanarak birbirlerine baktı.


RenDong durumu epey ilginç bulmuştu. Genç memura döndü ve samimiyetle "Özür dilerim, getirmeyi unuttum." dedi.


Genç memur, "Adın ne ve hangi sınıftasın?" diye sordu.


RenDong hafızasındaki sınıf numarasını söyledi ve genç memur bunu ciddi bir şekilde defterine yazdı, sonra da "Gelecekte unutma! Kırmızı fularını takmazsan sınıfında puan kaybedersin!" dedi.


Çocuğun bu sözleri üçünü de güldürdü. Lian Qiao ve Küçük Elma ilkokul günlerinden bazı şeyleri hatırlamışlardı fakat RenDong herhangi bir şey hatırlamadan sadece gülümsemişti.


Üçü de içeri girmek üzereyken küçük çocuk gözlerini dikip onları tekrar durdurdu. "Hey! Ne yapıyorsunuz?"


Üçü de şaşırmıştı. Lian Qiao, "Onu okula götürüyorum." dedi.


Genç memur, "Ebeveynlerin buraya girmesi yasak." dedi.


Lian Qiao donakaldı. O anda çok nazik görünen genç bir kadın öğretmen okul kapısının diğer tarafından geldi ve genç memura "Sorun nedir?" diye sordu.


Genç memur ona olan biteni anlattı. Bunun üzerine kadın öğretmen Lian Qiao'ya "Çocuk teslim edildiğine göre iki ebeveyn geri dönmeli! Okulumuz velilerin girmesine izin vermiyor, bu tüm öğrencilerin güvenliği için.”


Lian Qiao kaşlarını çattı. Küçük Elma ise belindeki karpuz bıçağını doğal olmayan bir şekilde sakladı ve gülümseyerek "Ee, biraz daha anlayışlı olabilir misiniz? Bugün bizim çocuğun okuldaki ilk günü ve okula uyum sağlayamayacağından korkuyoruz…”


Bizim mi?..


Hangi biz?


Yedi yaşındaki RenDong gözlerini kıstı ve Küçük Elma'ya hoşnutsuz bir bakış fırlattı. Küçük Elma RenDong’u tekrar gücendirdiğini biliyordu, sadece sessizce dilini çıkardı.


Kadın öğretmen, “Buna izin verilmiyor. Kural kuraldır. Okul Aile Birliği'nin açık olduğu gün dışında velilerin okula girmesine izin verilmemektedir.” dedi.


Çok kararlıydı, en ufak bir gevşeklik göstermiyordu. Üçü de okul kapısında öylece kalakaldı.


Kısa süre sonra güvenlik kulübesindeki iki koruma da hemen yanlarına geldi ve kadın öğretmene ne olduğunu sordu.


Kadın öğretmen konuşmayı bitirmeden Lian Qiao soğuk bir sesle "İçeri girmeliyim." dedi.


Kadın öğretmen çaresizce “Veli bey neden bu kadar mantıksız davranıyorsun?..” dedi.


İriyarı iki güvenlik görevlisi Lian Qiao'nun laf dinlemediğini görünce biri telefonu alıp polisi aramaya hazırlanmak için kulübeye geri döndü, diğeri ise copunu çıkarıp dikkatle ona baktı.


Ve Lian Qiao, her an saldırmaya hazır bir şekilde sırt çantasına uzanmıştı.


Manevra alanı olmadığını hisseden ve Lian Qiao'nun bir hata yapması halinde ölüm koşulunu tetikleyebileceğinden korkan RenDong, Lian Qiao'nun kolunu hafifçe çekiştirerek aceleci davranmamasını işaret etti.


Küçük Elma tedirgin bir şekilde önce güvenlik görevlisine sonra da Lian Qiao'ya baktı ve yumuşak bir sesle, "Boş ver, bekleyip ne olacağını görelim." dedi.


Lian Qiao kasvetli görünüyordu, hoşnutsuz bir şekilde ona baktı. O gözler o kadar keskindi ki Küçük Elma'yı titretmişti.


Gerçekten öldürebilirdi.


Ona böyle hissettirmişti.


RenDong Lian Qiao'nun geri adım atmayı reddettiğini gördüğünde nihai kozunu kulanmaktan başka seçeneği kalmamıştı. Lian Qiao'nun koluna sarıldı, parmak uçlarında durdu ve kırmızı bir yüzle, alçak bir sesle seslendi.


"Babacığım."


Lian Qiao şok olmuştu. Onu tepeden tırnağa kaplayan soğuk hava anında dağıldı.


"Sen, sen…” Lian Qiao ona inanamayarak baktı, kuyruğunun ucundan başının tepesine kadar tüm vücudu aniden kaynayan bir tencereye atılmış bir karides gibi kırmızıydı.


Küçük RenDong’un da yüzü kıpkırmızı olmuştu. Lian Qiao'nun kolunu hafifçe çekiştirdi ve eğildiğinde kulağına fısıldadı. "Sorun çıkarma, uslu ol."


Lian Qiao: "Hm...hm..."


Başka ne söyleyebilirdi ki!


Bu "babacığım" Lian Qiao'nun kemiklerini sızlatmıştı. RenDong'un... yine de bu tür bir oyunu oynayabileceğini hiç düşünmemişti!


Lian Qiao'nun tüm kalbi bahar suyu birikintisinde gibiydi, kadın öğretmen RenDong’un elini tutarak okula girene kadar trans halindeydi. Bu anda ancak tepki verdi ve minik sırtına doğru bağırdı: "RenDong!..”


Küçük RenDong arkasını döndü: "Hm?"


Lian Qiao ona dikkatli olmasını söylemek istedi ama yedi yaşında bir çocukken nasıl dikkatli olabileceğini düşündü bir an.


Bunun üzerine Lian Qiao sırtındaki yürüyüş çantasını çıkardı ve okul bahçesine doğru fırlattı. "Okul çantanı unuttun!"


Küçük RenDong yaklaşık kendi boyundaki dev yürüyüş çantasının kendisine doğru uçmasını izlerken o kadar korkmuştu ki beti benzi atmış ve geri çekilmişti. Neyse ki kadın öğretmen görev başındaydı, sırt çantasını hemen yakalayarak RenDong’un Lian Qiao'nun sevvgisi tarafından oracıkta ezilerek ölmesi gibi trajik bir kazayı önledi.


Küçük RenDong şoku atlattı ve öfkeyle Lian Qiao'ya bağırdı. "Daha dikkatli olabilir misin!"


Lian Qiao: “Öhö öhö…” Az önceki hareketinin ne kadar saçma olduğunu fark ederek kırmızı bir yüzle öksürdü.


Elinde değildi, düzgün düşünemiyordu. Bu aynı zamanda RenDong’un kendi hatası değil miydi? Ona baba demesinin ne anlamı vardı?


Böylece ikisi, küçük RenDong'un okul bahçesine girmesini ve okul binasının köşesinde gözden kaybolmasını izledi.


Küçük Elma endişeyle sordu. “Tek başına yapabilir mi…”


Lian Qiao içini çekti. “Yapamasa bile buna mecbur. Yani, gerçekten tüm okulu katledemem, değil mi?”


Küçük Elma: "???" Gerçekten tüm okulu katletmek için levyeyi kullanmayı mı planlıyordu?!


"Hadi gidelim." Lian Qiao işi bittiği için arkasını döndü ve daha fazla uzatmadan yola doğru yürüdü.


Küçük Elma kafası sorularla dolu bir şekilde ona yetişti. "Nereye? O okuldan çıkana kadar burada kalmayacak mısın?"


"Okulun bitmesine daha çok var ve zaten içeri giremiyoruz." Lian Qiao kavşakta durdu ve etrafına bakındı, gözleri keskin nişancı dürbünü gibi etrafı tarıyordu. "Neden bu zamanı burayı keşfetmek için kullanmıyoruz? Belki yeni ipuçları bulabiliriz."


Sonraki Bölüm


Tosbağa Notu:


少先队; Çin'in Genç Öncüleri, genellikle Genç Öncüler olarak kısaltılır, Çin Halk Cumhuriyeti'nde altı ila on dört yaş arasındaki çocuklara yönelik bir kitle gençlik örgütüdür. Çin'in Genç Öncüleri, Çin Komünist Partisi'ne bağlı daha yaşlı gençlerden oluşan bir örgüt olan Komünist Gençlik Birliği tarafından yönetiliyor.