Lupin'de Ara

Son Bölümler: Qian Qiu Radyo Dizisi

Qian Qiu Radyo Dizisi -- 2. Sezon -- 4. bölüm yüklendi. (Bilgisayardaki bir sıkıntı nedeniyle devam edemiyorum.)

Son Bölüm

Qian Qiu yeni ekstra!! Geçmiş Günler yayınlandı!!

Bölüm 103: ...kalabalığın arasındaki Shen Qiao’yu bir bakışta tanıdı.

 

Orada Xiao Se ve Li Qingyu'nun savaşı başlamıştı, her iki taraf da çok hızlıydı, neredeyse birer gölge gibiydiler. Dövüş sanatlarının gözünde, nasıl savaştıklarını, nasıl hareket edeceklerini ve bir kişinin diğerinin saldırısını nasıl etkisiz hale getirdiğini görmek neredeyse imkansızdı.


Bir kere savaşmaya başladıktan sonra sınırlı bir alanda kalmak imkansızdır. Bir anda yerden ayrılıp yandaki taş duvarların üstüne gittiler ve bir süre savaşarak taş duvarların üzerinde asılı kaldılar. Sonra bambu korusunun üzerine uçtular. İkisinin de qinggong becerileri mükemmeldi ve birkaç adımla yerden birkaç metre yükseğe ulaşabilirlerdi. Xiao Se’nin yelpazesi ve Li Qingyu’nun parlayan kılıcı çarpıştıklarında çıkardığı çınlama sesi insanların kalplerine ulaşmış ve gözlerini yaşartmıştı.


Shen Qiao'nun görüşüne göre Li Qingyu Chunyang Tapınağı’nın en iyi öğrencisiydi ve ilk ona girmekten de uzak değildi. Xiao Se her ne kadar iyi olsa da Li Qingyu’ya rakip olabilecek seviyede değildi. Kazanması kolay olmayacaktı. O zaman Yuan Xiuxiu öğrencilerine yardım edecekti. Peki Yi Pichen ile savaştıklarında Yuan Xiuxiu bununla nasıl başa çıkacaktı?


Hehuan Sekti bugün ortalığı yıkmak için sadece Yuan Xiuxiu'ya güveniyorsa hayalleri suya düşecekti.


Bunu düşünen Shen Qiao sordu: "Genç Bey Yu, Hehuan Sekti hazırlıklı gelmiş olmalı. Gizli bir hamleleri olduğunu düşünüyor musun?”


Yu Shengyan gülümsedi ve "Bana neden Genç Bey Yu demekte ısrar ediyorsun? Kulağa tuhaf geliyor, kıdemli kardeş desen çok daha iyi olurdu!” dedi.


Shen Qiao tek kelime etmeden gülümsedi. O ve Yu Shengyan daha önce Yan ailesinin üyelerinin öldürülmesi konusunda çatışmış olsalar da bu sadece iki tarafın farklı görüşleri olması sebebiyle idi ve aralarında derin bir nefret yoktu. Dahası Yarım Adım Zirvesi’nden düştüğünde bu kişi onu sırtında taşımıştı. Ne olursa olsun nankör olamazdı. Bu yüzden Yu Shengyan’a, Yan Wushi’ye karşı tavır aldığı gibi değil de küçük erkek kardeşine davranırmış gibi davrandı.


Yu Shengyan ne de olsa  gençti, dilini uzun süre tutamadı: "Xiang Zhang’ın kılıç dansı Pei Dükü’nü hedef alıyor. Hehuan Sekti’nin tehditkar havası görünüşte Chunyang Tapınağı’na yönelik olsa da aslında ona karşı gelmeyi düşünen bütün sektlere yönelik. Şu anki Zhou imparatoru Taoizm’e değil sadece Budizm’e inanıyor ve Hehuan Sekti ile rekabet edebilmesi için Budizm’i destekliyor. Bu egemenliğin gücüdür. Ancak Taoist sektleri umursamadığı için Hehuan Sekti’nin istediğini yapmasına izin veriyor.”


[Xiang Zhang’ın kılıç dansı Pei Dükü’nü hedef alıyor: Tarihsel bir olaydır. Xiang Zhang bir ziyafet esnasında kılıç dansı yaparak Pei Dükü Liu Bang’a suikast düzenlemek istemiştir. Mecaz olarak kullanıldığında “başka anlamlara gelecek şekilde konuşmak veya hareket etmek” anlamına gelir.]


Yan taraftaki Zhao Chiying onların konuşmalarını takip ediyordu. Siyasi meseleleri anlamıyordu ancak Yu Shengyan’ın bu genç yaşında bu derece mantıklı, kendinden emin ve sakin bir şekilde konuşması ona Yan Wushi’nin tarzını anımsatmıştı. Gerçekten de usta ve çırak birbirine benziyordu. Elinde olmadan Bixia Sekti’nin bir halefi olmadığını düşünerek iç çekti.


Yu Shengyan devam etti: "Bu sefer Yi Pichen'i alt edebilirlerse gerisi için endişelenmelerine gerek kalmayacak. Kılıç Testi Konferansı’ndaki diğer güçleri de kolaylıkla halledebilirler. Aslında kel eşek Xueting bu konuda çok kıskanç olmalı ancak şöhretini ve onurunu düşünmesi gerekiyor. Açıkça insanların gözünden düşmelerine sebep olacak hareketler yapıp Budizm’in itibarını yok etmek bahis mevzusu bile değil. Ancak Hehuan Sekti’nin böyle bir endişesi yok. Şimdi burada olduklarına göre mutlaka başarılı olmalılar, asla yarı yolda pes etmeyeceklerdir. Yuan Xiuxiu Yi Pichen’in üstesinden gelemeyeceğine göre Sang Jingxing de şimdi yolda olmalı.”


Yuan Zixiao Sang Jingxing'in Jianghu’da altıncı sırada yer aldığını, Yi Pichen'in üçüncü veya dördüncü arasında olabileceğini, ancak aslında bu sıralamaların sadece genel bir fikir olduğunu söylemişti. Listedeki ünlü kişilerin dövüş sanatları becerileri kesinlikle durgun değildi ve seviyeleri zaman zaman değişecekti. Sang Jingxing’in altıncı sırada olması kesinlikle kaybedeceği anlamına gelmiyordu. Savaş alanı değişkenlik gösterir ve en ufak bir hata bütün resmi değiştirebilir. Ustanın bir hareketi onu tehlikeye sürükleyebilir ve zayıf olan güçlüyü yenebilir.


 Ama Xiao Se ve Li Qingyu'nun kavgasında bu tür bir istisna olmayacaktı. Li Qingyu'nun performansı sabitti. Yüz hamleden sonra Qiushui Kılıcı yükseldi, kılıç ustalığı göksel bir kadının çiçek yaprakları dağıtması gibi sakince dalgalanıyordu. Xiao Se açıkça yenilmişti. Yelpazesinin kanatları güçlü olmasına rağmen kusurları meydana çıkıyordu. Yi Pichen, Shen Qiao ve Zhao Chiying gibi yüksek dövüş sanatlarına sahip seyirciler bu kusurları görebiliyorken Li Qingyu nasıl göremesin? O anda kılıcının perdesi yağmur gibi gökyüzünü kaplamıştı ve Xiao Se’nin kaçabileceği bir alan bırakmamıştı. Bu yüzden birkaç adım havalandı ve yenilgisini kabul ederek sabit kaldı: “Chunyang Tapınağı’nın kılıç ustalığının mükemmel olduğu ve Xuanddu Dağı’nı bile aştığı söyleniyordu. Görüyorum ki bütün bunlar doğruymuş!”


Xiao Se, Li Qingyu'yu değil Chunyang Tapınağı’nı övüyordu. Yani Li Qingyu'nun yetenekli olmasını kendi becerilerine değil sekt ustasına bağlıyordu ve ayrıca Xuandu Dağı’nı da aşağılayarak Yi Pichen ile Shen Qiao arasındaki ilişkiyi kışkırtmak istiyordu.


Ancak ne yazık ki bu entrikaları yanlış kişi üzerinde oynamıştı. Li Qingyu’nun ifadesizliği ona bakanlara sanki bir ağaca bakıyorlarmış gibi hissettiriyordu. Sesi ne yüksek ne de alçaktı, orta düzeydeydi: “Aslında yeteneğin olağanüstü ancak dövüş sanatlarına odaklanmak yerine entrika çevirme peşindesin. Korkarım ki bu seviyeden ilerisine gidemeyeceksin.”


Xiao Se öfkeyle güldü: "Benim ilerleyip ilerlememem seni alakadar eden bir konu değil!"


Li Qingyu'nun bakışları ondan uzaklaştı ve Yuan Xiuxiu'ya düştü. Yuan Xiuxiu ve Yi Pichen konuşmalarını bitirdikten sonra dövüşmeye başlamak yerine önce o ikisinin dövüşünün sonuçlanmasını beklemişlerdi..


“Sekt Lideri Yuan Li Qingyu için zamanını ayırabilir mi?”


Yuan Xiuxiu dudaklarını büzerek gülümsedi: “Sen benim rakibim olacak seviyede değilsin.”


Li Qingyu: "Öyle olup olmadığımı öğrenebiliriz.”


Yuan Xiuxiu gülümsedi, tek kelime etmedi. Kolları aniden dışarı atıldı ve enerjisi iki ipliğe bölündü. Li Qingyu bir anda hazırlıksız yakalandı ve geri çekilmek zorunda kaldı. Yuan Xiuxiu peşinden koşarak ileri uçtu.


Chunyang Tapınağı’nın qinggong'u zaten etkileyiciydi ancak Yuan Xiuxiu’nun qinggong'u daha iyiydi. Cüppesinin kolları havada uçuşuyor, bir bulut gibi dağılıyordu. İlk bakışta Luo Shen’in reenkarnasyonu gibi görünüyordu. Hehuan Sekti’nin şeytani kadını nereye kaybolmuştu?


[eski çin mitolojisinde Luo Nehri’nden sorumlu yerel su tanrıçası]


Li Qingyu daha önce Yuan Xiuxiu ile karşılaşmamıştı. Öğrenciyi takip ederek ustaya bakmıştı. Daha önce, Yuan Xiuxiu'nun dövüş sanatları becerilerinin Xiao She'den daha güçlü olsa bile çok da güçlü olmadığını düşünmüştü. Ayrıca Hehuan Sekti’nin güçlerini artırmak için yin ve yang’ı birleştirerek kısa yola başvurduğu söyleniyordu ve bu çok aşağılayıcıydı. Bunları bilmemenin daha iyi olduğunu düşünüyorlardı. Şimdi sadece Li Qingyu değil, seyirciler de şaşırdılar, önceki küçümsemelerini tamamen ortadan kaldırdılar.


Zhao Chiying "Yuan Xiuxiu’nun gerçekten de sekt lideri olmaya layık olacak bir gücü var!" demekten kendini alamadı.


Az önce Yuan Zixiao, Yuan Xiuxiu'yu dünyadaki kahramanlar sıralamasında dokuzuncu sıraya yerleştirmişti ve Zhao Chiying’in ismi listede bile geçmiyordu. Hiçbir şey söylememiş olsa da yüreğinde bunu kabullenebilmiş değildi. Ancak şimdi görüyordu ki Yuan Xiuxiu gerçekten sıralamada olmayı hak ediyordu. Zhao Chiying şimdi Yuan Xiuxiu’ya karşı savaşsaydı Li Qingyu’dan daha iyi bir performans gösteremeyebilirdi.


Bu konuşma arasında Yuan Xiuxiu Li Qingyu'yu uçurumun kenarına sürüklemiş ve avantaj elde etmişti. Tam diğeri karşı saldırıya geçmek üzereyken aniden geri çekildi. Önceki gibi hafif adımlarıyla çoktan onlarca adım gerilemiş ve Chunyang Tapınağı’nın yerleştirmiş olduğu bayraklardan birinin üstünde durmuştu.


Bayrak rüzgarda dalgalanıyor ve kumaşı da yumuşak olmasına rağmen kişi tüm vücudunun ağırlığını sıfırlamışçasına üzerinde durabilir. Bu beceri sadece şok edici ve göz kamaştırıcı olarak tanımlanabilir! Onu kadın olduğu için küçümseyen ve ilk on sıralamasında yer almasına ikna olmayan birisi şu anda ne kadar gülünç bir şekilde yanıldığını görebilirdi.


“Bu muhteremin rakibi olamayacağını söylemiştim.” Yuan Xiuxiu nazik bir tonda konuşmuş olsa da baskın bir yönü vardı.


“Qingyu gerçekten de Sekt Lideri Yuan’ın rakibi değil. Sekt Lideri bunu komik bulmuş olsa gerek.” dedi Yi Pichen. “Bırakın bu zavallı Taoist sizden tavsiye alsın.”


Az önce Li Qingyu ve Yuan Xiuxiu birbirine girmiş olmasaydı şimdi kimse Yi Pichen ile Yuan Xiuxiu’nun kavgasını merakla seyretmezdi. Ancak şimdi Yuan Xiuxiu’nun gücünü görmüşlerdi ve bu dövüşü dört gözle bekliyorlardı.


Yi Pichen'in konuşması bittiğinde dağın dibinden birkaç kişinin, bir adamın ve onu takip eden birkaç kızın geldiğini ve aralarında Shen Qiao'nun fazlasıyla asşina olduğu Bai Rong'un olduğunu kim bilebilirdi?


Liderleri olan adama gelince… O da Shen Qiao’ya yabancı değildi. Bu rakibi ile Chang'an'ın eteklerinde savaşmışlardı ve sonunda birisi ağır yaralanmış, diğeri dövüş sanatlarını kaybetmişti.



O diğerini tanımıştı ve doğal olarak diğeri de onu fark etmişti. İkisinin gözleri buluştu. Sang Jingxing’in bakışları bariz bir şekilde müstehcen idi. Onu baştan aşağı süzen gözlerinde farklı bir zulüm ve öfke vardı.


Hiç şüphesiz Shen Qiao’nun görünüşü fevkaladeydi. İlk bakışta bir bahar esintisi kadar nazik görünüyordu. Sadece onunla iletişime geçmiş olan insanlar iliklerinde yıkılmaz bir gurur olduğunun bilincindeydi. Sang Jingxing de Shen Qiao ile yüzleşmişti. Bu gururu nasıl bilemeyebilirdi? Son gördüğünde rakibinin zayıf ve zararsız birisi olduğunu düşünmüştü. Beklenmedik bir şekilde, ısırdığı kemik sert çıkmakla kalmamış bir de bir ağız dolusu kum yemişti.


Ancak bu, Sang Jingxing’in ele geçirme ve zulmetme arzusunu daha da uyandırmıştı. Bu süre zarfında Shen Qiao'yu bulmak için acele etmemişti. Bunun birinci sebebi rakibinin nerede olduğunun belirsiz ve bulunmasının da zor olmasıyken ikinci sebebi dövüş sanatları becerilerinin Hehuan Sekti’nin iki kıdemlisini öldürecek kadar iyileşmiş olduğunu duymasıydı. Güzellik her ne kadar onu cezbediyor olsa da bu güzellik uğruna hayatını kaybetmek gibi bir niyeti yoktu.


Uzun bir zaman ayrı kaldıktan sonra Sang Jingxing, kalabalığın arasındaki Shen Qiao’yu bir bakışta tanıdı. Şimdi diğer kişinin eskisinden çok daha saf, parlak ve su gibi zarif olduğunu hissetti. Duruşunun güzelliği buz ve kar gibiydi. Giysileri ve takılarının ne olduğu önemli olmaksızın kendisinde özel bir kirden arınmışlık vardı. Onu çırılçıplak soymak, kalabalıkların bakışları altında onunla oynamak, yüzünün renginin değişmesini ve gözyaşları dökülürken merhamet için yalvarmasını seyretmek istiyordu, bunun için sabırsızlanıyordu! Ah, ne rahatlatıcı olurdu!


[Buradaki kir “dünya” anlamına da geliyor. “buz ve kar” ise kalbin sadakati ve karakterin asaleti için kullanılan bir mecaz]


Bu düşünceler aklından geçerken kalbinde anlaşılmaz bir kıvılcım alev aldı.


Sang Jingxing’in bakışları altındaki emsalsiz duygular aşikardı. Yine de onu Shen Qiao’dan başka kimse görmedi. Meditasyon yapan yaşlı bir keşiş gibi gözlerini yarı yarıya kapattı ve hiçbir şey görmemiş gibi davrandı.


Yu Shengyan ayağa kalktı ve Shen Qiao’nun önüne geçerek gülümsedi: “Hehuan Sekti’nin yüce kıdemlisinin et ve kemik görmüş aç bir köpek gibi olması ne utanç verici!”


Shen Qiao'yu savunmak ikinci plandaydı. Huanyue Sekti ve Hehuan Sekti her zaman bir çekişme halindeydi ve üstelik Yan Wushi’nin başkenti terk etmesinden faydalanarak saldırıya geçmişler, Qi ülkesine isyan ederek kendilerini Yuwen Yun’un kollarına attılar. İmparatorun arkalarında olmasına güvenerek Huanyue Sekti’nin güçlerini ele geçirdiler. Yu Shengyan uzun zamandır Hehuan Sekti’nden hazzetmiyordu. Bu sebeple şimdi konuşması şaşırtıcı değildi.


Sang Jingxing alay etti: "Ustan Yan Wushi bile benimle böyle konuşmaya cesaret edemez! ”


Sözleri ile Budizm’in Vajra Aslanı’nın kükremesinden bile daha güçlü bir içsel enerji yayıldı. Orada bulunan istisnasız herkesin kulaklarına ulaşmıştı. Bunu duyan herkes, özellikle Yu Shengyan kulaklarının ağrıdığını hissetti. Konuşuyorken Sang Jingxing’in ani bir hamle yapmasına kendini hazırlamıştı fakat yine de rakibini hafife almıştı. Sang Jingxing ona doğru geliyordu. Duyduğu sesin gücü diğerlerinden birkaç kat daha fazlaydı. Yüzünün rengi attı, kalbi titredi ve neredeyse kan kusacaktı.


Neyse ki yanından bir el uzandı ve tam zamanında ona destek oldu. Bu esnada gerçek qi çağlayarak akıyordu ve Yu Shengyan’ı çok rahat hissettiriyordu.


“Etkisini genç nesilden biri üzerinde kullanan Kıdemli Sang kendisiyle gurur duyuyor olmalı.” diye hafifçe konuştu Shen Qiao.


Onun sözleri de içsel güç taşıyordu ancak Sang Jingxing’inki gibi vicdansız bir vahşiliği yoktu. Aksine sadece bir yolu takip etti ve doğrudan Sang Jingxing’e ulaştı.


Sang Jingxing kollarını kaldırdı ve diğerinin saldırısının çoğunu etkisiz hale getirdi. Kalan küçük kısım için ise derin içsel enerjisine güvendi ve onunla kafa kafaya çarpıştı.


Bir anda, ikisi hareket etmeden savaşa girmişlerdi.


Ancak kimin üstün olduğunu belirlemek için bu tamamlanmamış hamleler yetersiz kalırdı.


Sang Jingxing, Shen Qiao'nun dövüş sanatlarının geliştiğini, Shen Qiao da Sang Jingxing'in Yuan Zixiao tarafından büyük ustalar arasına dahil edilmesinin sebepsiz olmadığını hissetti. Gözleri buluştuğunda Sang Jingxing aniden güldü: "Taoist Rahip Shen’in gözleri şimdi çok daha iyi, daha da odaklanarak bakabiliyor ki bu çok etkileyici! Gerçekten dedikleri gibi, gözler kalbin aynasıdır. Bir güzel ne kadar güzel olursa olsun bir çift güzel göze ihtiyacı vardır!”


Dağa vardıktan sonra dikkatinin tamamen Shen Qiao’da olması Yuan Xiuxiu’yu sinirlendirdi. Planı mahvedeceğini düşündü. Gülümsedi ve dedi ki: "Genç efendinin sözlerine göre, Kıdemli Sang altıncı sırada ve ben sadece dokuzuncuyum. Bu durumda dokuzuncu sıradaki kişinin Tapınak Lordu Yi ile savaşması Tapınak Lordu Yi için utanç verici olabilir.”


Sang Jingxing ancak o zaman bakışlarını Shen Qiao'dan Yi Pichen'e kaydırdı: "Ben altıncı sıradaysam Tapınak Lordu Yi’nin sıralaması nedir?"


Yuan Xiuxiu'ya soruyordu.


Yuan Xiuxiu: "Liuli Sarayı’nın genç efendisi Yuan, Tapınak Lordu Yi’nin dövüş sanatlarının üçüncü ile dördüncü sıra arasında olduğunu söyledi, henüz belirlenmedi."


Sang Jingxing alay etti: "Yani Tapınak Lordu Yi’ye karşı kazanırsam o zaman dünya sıralamasındaki bu üçüncülük bana mı ait olacak?”


Yuan Xiuxiu güldü: "Bugün bir Kılıç Testi Konferansı olduğuna göre Hehuan Sekti de Jianghu kurallarına uymalı. Teke tek yapacağız ki insanlar Hehuan Sekti’nin sahaya birçok insan çıkardığını ve buna güvendiğini söyleyemesin. Sektimiz Kıdemli Sang'ı Tapınak Lordu Yi’ye tavsiye istemesi için gönderdiyor. Tapınak Lordu Yi buna ne diyor?”


Yi Pichen Hehuan Sekti’nin bugün için önceden hazırlanmış olduğunun farkındaydı ve pes etmek söz konusu bile değildi. Onun için Sang Jingcing veya Yuan Xiuxiu olması bir fark yaratmıyordu. Kim olursa olsun Hehuan Sekti’ni geri çekilmeye zorlamalıydı.Eğer şimdi bu insanları ciddi bir şekilde şaşırtamazsanız insanları toplayop ittifak kurmak bir kenara, Chunyang Tapınağı’nın büyük bir hayal kırıklığı olduğunu düşünürlerdi.


Her ne kadar Sang Jingxing şehvet düşkünlüğü ve acımasızlığı ile tanınsa da bu onun oldukça iyi usta olduğu gerçeğini değştirmez. Ününden dolayı onu küçümseyen biri olursa sonunda acı çekecek olan sadece kendisi olacaktır.


Yi Pichen kılıcı elinde tuttu ve hafifçe gülümsedi: "Herkes Kılıç Testi Konferansı’na gelebileceğinden Hehuan Sekti de doğal olarak kovulmayacak. Meşhur Diaolong Avucu’nu uzun zamandır duyuyorum. Bugün bu zavallı Taoist senden tavsiye isteyecek.”


Sang Jingxing kibirli olmasına rağmen, Chunyang Tapınağı’nın efendisini küçümsemeye cesaret edemezdi: "Dilediğiniz gibi olsun, Tapınak Lordu Yi.”


Yuan Zixiao, dünyanın en iyi dövüş sanatları ustalarını sıralamadan önce Yi Pichen, dünyanın en iyi üç ustası arasında kabul edilmişti. Yuan Zixiao şimdi Yi Pichen'in dövüş sanatları becerilerinin üç ila dört arasında olduğunu söylese de kimsenin gözünde Yi Pichen'in statüsü ve prestiji biraz bile düşmemişti. Şimdi harekete geçmezse şaşırtıcı olurdu. Bu savaş dünyayı sarsacaktı.


Sang Jingxing Diaolong Avucu ile tanınırdı ama bu, nasıl kılıç kullanıldığını bilmediği anlamına gelmiyordu. Bu esnada elini geri uzattı ve Bai Rong iki eliyle uzun bir kılıç uzattı. Görünüşü oldukça sadeydi. Sang Jingxing onu almak yerine direkt kılıcı kınında çıkardı. Kılıcın gövdesi göz kamaştırıcı bir ışık yayıyordu, bakanlar bunun iyi bir kılıç olduğunu anlayabilirdi.


Kılıcı aşağı doğru tuttu ve hakiki enerji bir anda kılıcın gövdesinden geçerek yere ulaştı. Zeminde ne kadar taş ve toprak varsa hakiki enerji tarafından kontrol ediliyormuş gibi havaya yükseldi ve büyük dalgalar halinde Yi Pichen’e doğru hareket etti. Peşinden Sang Jingxing de harekete geçti. Birbirine girmiş olan insan figürü ve kılıç ışığı oldukça baş döndürücü ve nefes kesiciydi.


Önceden insanlar Yi Pichen'in zaferinin kaçınılmaz olduğunu düşünürken şimdi o kadar emin değillerdi. Herkesin gözleri sonuna kadar açıktı, tek bir ayrıntıyı bile kaçıracaklarından korkarak dövüşü izliyorlardı.


Shen Qiao da dikkatle dövüşü izliyorken Yuan Xiuxiu'nun gülümseyerek ona doğru yürümesini beklemiyordu: "Taoist Rahip Shen ile son dövüşümüzün üzerinden aylar geçti. Taoist Rahip Shen'in yeteneklerinde büyük ilerleme kaydettiğini duydum. Acaba Xiuxiu tavsiye isteyecek kadar şanslı olabilir mi?”


Jianghu kurallarına göre biri size doğrudan meydan okursa reddedemezsiniz. Çünkü reddetmek maçtan korktuğunuz anlamına gelir. Meydan okunan kişi itibarının ne olduğunu umursamasa bile ileriki zamanlarda hor görülecek ve dalga geçilecekti. Dahası, Yuan Zixiao'nun şu anki sıralamasına göre, Shen Qiao Yuan Xiuxiu'nun önünde yer aldığından rakibin meydan okumasını reddetmesi daha da imkansızdı. Aksi takdirde yanlış tanınmış olacaktı.


Shen Qiao cevap veremeden Yu Shengyan çoktan ayağa kalkmıştı: "Neden Taoist Rahip Shen ile savaşmaya ihtiyaç duyuyorsunuz? Ben isterim ki Sekt Lideri Yuan bana zaman ayırsın.”


Başka bir zaman olsaydı kenardan gösteriyi izliyor olurdu. Şeytani sektlerden insanlar ne zaman hayırsever olmuştu ki? Yu Shengyan ve Shen Qiao’nun geçmişte bazı bağları olmuş olsa bile bu kendisini Shen Qiao’nun önüne atmasına sebep olacak bir şey değildi. Ne var ki bu sefer buraya gelmeden önce Yan Wushi ondan “gerekirse Shen Qiao’nun bazı sıkıntılardan kurtulmasına yardım etmesini” istemişti. Yu Shengyan bunun tam olarak ne anlama geldiğini anlamamıştı, tek yapabileceği dikkatle uygulamaktı.


Yuan Xiuxiu onu neden dikkate alsın ki? “Ancak ustan bizzat gelirse bunu düşünürüm.”


Meali: Sen git de bir köşede keyfine bak!


Elbette Yu Shengyan bunu anlamıştı. Sadece Yuan Xiuxiu’ya davranışlarına dikkat etmesi gerektiğini bildirmek istedi ve bu yüzden Yan Wushi'nin adını gündeme getirdi: "Ustam uzakta değil, birazdan buraya gelecektir."


Yuan Xiuxiu aniden güldü: "Gerçekten de Taoist Rahip Shen bedenini Yan Wushi’ye satmış ve her hareketinde onun rızasını mı alması gerekiyor? O burada yokken Taoist Rahip Shen kımıldamaya bile cesaret edemiyor mu?”


Shen Qiao nazikçe başını salladı: "Madem Sekt Lideri Yuan davet ediyor, öyleyse bu zavallı Taoist kabul edecek.”


Yuan Xiuxiu'nun provokasyonlarına düştüğü için değildi. Hehuan Sekti buraya birçok insanla gelmiş olmasına rağmen çoğu usta seviyesinde bile değillerdi. Dikkate alınması gerekenler sadece Yuan Xiuxiu ve Sang Jingxing idi. Şu anda Sang Jingxing ve Yi Pichen birbirlerine karşı savaşıyorlar ve kimin daha güçlü olduğu henüz belli değil. Ancak şüphesiz ki Yuan Xiuxiu Li Qingyu’dan daha iyi. Orada bulunanlara bakılınca Shen Qiao’dan başka kimse onunla baş edemeyecek gibi görünüyor.


Shen Qiao bugün savaşmazsa Hehuan Sekti’nin Kılıç Testi Konferansı’nı dağıtmasını seyretmesi kaçınılmaz olurdu. Eğer Yi Pichen tarafında işler iyi gitmezse korkarım ki Jianghu’da Hehuan Sekti’ne karşı çıkmaya cesaret edebilecek pek fazla kişi kalmayacaktı.


“Taoist Rahip Shen basit bir insan!”  Yuan Xiuxiu gülümsedi. Bu yumuşak sözlerle, figürü aniden yere yükseldi ve iki siyah ışık ışını kollarından uçtu ve Shen Qiao'ya doğru ateş etti. O kadar hızlıydı ki kimse tepki gösteremedi!


Gözlem becerisi iyi olanlar iki siyah ışık ışınının aslında iki siyah uzun kılıç olduğunu fark edebilirler. Biraz daha düşük beceriye sahip olanlar ise açıkça göremezler ve güçlü gizli silahlar olduğunu varsayarlar.


Göz açıp kapayıncaya kadar kılıçlar Shen Qiao’nun önünde belirdi. Göz kapakları ile arasında ufacık bir mesafe vardı!


Rakibin hareketleri çok hızlıydı!


Fan Yuanbai ve Zhou Yexue çoktan bağırmaya başlamışlardı. Görünüşe göre Yuan Xiuxiu, Li Qingyu ile savaşırken kendini tutuyor, şimdi ise tüm gücünü kullanıyordu. Kendileri uzaktan seyrederken bile tepkileri yavaşken Shen Qiao’nun durumu ne olurdu?


Shen Qiao kılıcını çekmek yerine kollarını salladı ve hakiki enerjisi iki dalga halinde rakibinin siyah kılıçlarına fırladı. Havayı delip geçen kılıçlar güçlü bir hakiki enerji duvarıyla karşılaştıi daha fazla kımıldayamadı ve hava yavaşça durgunlaştı.


O anda, Shen Qiao arkasından uzun kılıcını çıkardı ve gökyüzüne doğru savurdu!


Kılıcının ışıltısı tekrar tekrar açan bir yığın çiçek gibiydi, muhteşem bir manzaraydı. Yine de oldukça keskindi ve insanlar ona bakmaya cesaret edemiyorlardı.


Kara kılıçlar bir kılıç enerjisi patlamasıyla karşılaşınca kontrolden çıkarak geriye doğru uçtu. Yuan Xiuxiu kırkırdadı, ikili kılıcı kaptı ve Shen Qiao'ya doğrudan saldırdı.


İkisinin savaş tarzı Yi Pichen ve Sang ingxing’inkinden farklıydı. O ikisi sadece kılıçlarıyla dövüşmüyor aynı zamanda oldukça derin içsel enerjilerle birbirlerini ezmeye çalışıyorlardı. Ancak Shen Qiao ve Yuan Xiuxiu kılıç ustalarıdır. Birbirlerine karşı içsel enerjilerini kullanıyor olsalar da kılıç ustalığı vazgeçilmezleriydi. Yi ve Sang ikilisine kıyasla seyretmesi daha zevkliydi. Bu yüzden her iki savaşın da sonucu belirsiz olmasına rağmen çoğunluk Shen Qiao’nun savaşına odaklanmıştı.


Ancak dövüş dans etmek değildi ve tek bir alanla sınırlandırılması imkansızdı. Bu tür bir dövüş ise öğrenmeden farklıydı. Her ne kadar hayatları pahasına savaşmıyor da olsalar bütün güçlerini ortaya seriyorlardı. Shen Qiao kılıç ustalığında Kılıç Kalbi seviyesine ulaşmıştı. Yuan Xiuxiu bir kenara, dünya üzerinde onun rakibi olabilecek pek insan yoktu. Yine de Yuan Xiuxiu başa çıkılması kolay biri değildi. Elinden geleni yaptığında, Shen Qiao'nun rakibini iki ya da üç hamlede yenmesi imkansızdı. Olurda yenerse bu sadece Yuan Xiuxiu'nun sadece lafta olduğunun ya da hiç savaşmak istemediğinin kanıtı olurdu.


Böylece ikisi Chunyang Tapınağı’nın ana kapılarından çatıya, çatıdan taş duvarlara kadar savaştı. Her ikisinin de qinggong’u üst seviyelerdeydi. Taş duvarlar boyunca kılıç enerjileri çarpıştı. Uzaktan bakıldığında taş duvara tutturulmuş kağıt adamlar gibi görünüyorlardı ama aslında bu belirli bir seviyeye ulaşmış qinggong’larının yansımasıydı.


Genç grup tüm bunları ağızları açık seyrediyordu. Yu Shengyan’ın ne derece şaşırdığından bahsetmiyorum bile. Shen Qiao’yu ilk aldığında dövüş sanatlarının neredeyse tamamını kaybetmiş, ciddi bir şekilde yaralanmış ve kör bir adamdı. O zamandan beri çok zaman geçmişti ve şimdi oldukça güçlüydü. eğer bu bir büyük ustanın gerçek gücüyse Yuan Xiuxiu bir kenara ustası Yan Wushi ile bile rekabet edebilecek güce sahip olabilirdi. Az önce ona “küçük kardeş” demişti ve o hiç umursamamıştı, bu tamamen iyi huyundan kaynaklanıyordu, ah!


Zhao Chiying de iç çekti: "Öyle görünüyor ki Taoist Rahip Shen Bixia Sekti’nde bize yardım ederken nazik davranıyordu.”


Shen Qiao nazik ve cana yakın, ama kılıç enerjisi son derece otoriter ve zorba idi ve Shanhe Tongbei Kılıcı elinde uğulduyordu. Kılıcının ışıltısı okyanusa dökülen bir nehir gibi yerler ve göklerle uyum içindeydi. Yuan Xiuxiu’nun iki kılıç kullanması bir avantaj gibi görünüyordu ama zaman geçtikçe ve savaş uzadıkça  rakibi daha da cesur hale geliyor ve bunun aksine kendisi gittikçe daha da yoruluyor, bu otoriter ışıltının neredeyse kafasının üstüne baskı yaptığını hissediyordu.


İkisi savaşarak dağın eteklerine kadar indi ve insanların onları seyretmek için dağdan inecek hali yoktu. Yuan Xiuxiu etrafında kimseyi göremeyince “Bir dakika bekle, Taoist Rahip Shen. Söyleyecek bir şeyim var.” dedi.


Durmak istediğini söylediği için elbette hamle yapmaya devam edemezdi, bu yüzden geri çekildi. Shen Qiao’nun onu takip etmediğini görünce ve kafasındaki ağır baskının kalktığını hissedince rahat bir nefes aldı.


Yuan Xiuxiu gülümsedi: “Taoist Rahip Shen’in sektimizin iki kıdemlisini öldürdüğünü duyduğumda inanamamıştım. Görünüşe göre Tai Dağı’nı göremeyecek kadar körmüşüm.”


Rahat görünmesine rağmen, savaşmaya devam ederse kesinlikle Shen Qiao'nun rakibi olmayacağını yürekten biliyordu.


Shen Qiao açık sözlülük gösterdi: “Sekt Lideri Yuan beni kasıtlı olarak dağdan indirdi. Sebebi dövüş sanatlarımı övmek değildi, değil mi?”


Yuan Xiuxiu “Taoist Rahip Shen akıllı bir adam. Dürüst olmak gerekirse senin için iyi bir teklifim var. İlgilenir misin?” derken gülümsemeye devam ediyordu.


Shen Qiao: "Lütfen devam edin."


Yuan Xiuxiu: "Biliyorum ki Sang Jingxing ile aranızda derin bir nefret var. O herif acımasız, şehvet düşkünü ve kana susamış. Bir de Chen Gong var. Kinci birisi ve defalarca kez seninle çatıştı ve şimdi Sang Jingxing ile gizli bir anlaşma içinde. Ayrıca Tai’a Kılıcı’nı pohpohlanmak ve unvan elde etmek için kullanıyor. Benim bile iğreneceğim kadar kötü bir adam. Bugün Taoist Rahip Shen Chunyang Tapınağı’nı ile olan işimize karışmaz ve buradan ayrılırsa Chen Gong’u sana verip Sang Jingxing’i öldürmene yardım edebilirim. Ne dersin?”


Shen Qiao yavaşça başını salladı.


Yuan Xiuxiu kaşlarını kaldırdı: "Neden? Bu iyi bir teklif değil mi?


Shen Qiao: "Benim için oldukça iyi bir teklif."


Yuan Xiuxiu: "Öyleyse Taoist Rahip Shen neden bana katılmak istemiyor?"


Shen Qiao: “Sang Jingxing ve Sekt Lideri Yuan’ın arasında derin bir anlaşmazlık var ve Sekt Lideri Yuan ondan kurtulmak istiyor. Korkarım bu düşünce uzun zamandır kök salmıştı. Öyleyse neden bu zavallı Taoist’i bir araç olarak kullanmak istiyorsun? Chen Gong’a gelince… Kötü bir adam olmasına rağmen aramızda gerçekten de derin bir düşmanlık yok. İcabına bakmak istersem onu tek başıma da bulabilirim. Bunun için Sekt Lideri Yuan’a zahmet veremem.”


Yuan Xiuxiu alaycı bir şekilde "Yan Wushi'ye çok yakınsın ama benimle çalışmak istemiyorsun, görünüşe göre Taoist Rahip Shen tarafsızmış gibi yapıyor ve kadınları küçük görüyor!" dedi.


Shen Qiao içini çekti: "Sekt Lideri Yuan çok ağır konuşuyor. Sekt Lideri Yan ile ilişkimin sebepleri vardı ancak bu oldukça uzun bir hikaye ve birkaç kelimeyle özetlemeye uygun değil. Ancak Sekt lideri Yuan’ı hiçbir zaman küçük görmedim. Bu dünya erkekleri kadınlardan üstün görüyor. Biraz daha ılımlı olsalar bile kadınların dünyada erkeklerden daha fazla yer edinmesi yüz kat daha zordur. Hehuan Sekti’nin sürekli saldırıya uğramasının önemli bir sebebi de budur. Ne var ki Sekt Lideri Yuan Hehuan Sekti’ni ayakta tutmayı başarıyor. Bu, Sekt Lideri Yuan’ın yeteneklerinin ne derece yüksek olduğunu gösteriyor. Buna karşın bu zavallı Taoist bir zamanlar sekt lideri olmasına rağmen şimdi çok daha kötü bir durumda.”


Yuan Xiuxiu biraz şaşırmıştı, Shen Qiao'nun onun lehine konuşmasını beklemiyordu. Jianghu’ya girdiğinden beri diğerlerinin kendisine “iblis kadın” veya “cadı kadın” gibi isimlerle seslendiğini duyuyordu. Daha sonra dövüş sanatları geliştiğinde yüzüne karşı söylemeye cesaret edemiyor da olsalar arkasından böyle konuştuklarını biliyordu. Hehuan Sekti korkusuzca ve kimseyi ayırt etmeden öldürüyordu. Ama Jianghu’da gerçekten kimseyi öldürmemiş olan var mıdır diye sorarsanız cevap veremezler. Üç şeytani sekt arasında şiddetli davranan tek sekt Hehuan Sekti değildi. Hehuan Sekti’nin böyle kötü bir üne sahip olmasında ikili yetişim sistemini benimsemelerinin ve dünyanın gözünde zinakar görünmelerinin büyük bir payı vardı.


Güzel gözleri parladı, ifadesi biraz yumuşadı: "Taoist Rahip Shen'in sözleri beni gerçekten etkiledi. Hehuan Sekti lehine konuşan insanları duymak nadirdir. Bai Rong’un sana defalarca merhamet göstermesinin sebebinin hala genç ve kandırılması kolay biri olması olduğunu düşünüyordum. Şimdi bakıyorum da iyi bir görüşü var gibi görünüyor!


Shen Qiao gülümsedi: "Sekt Lideri Yuan adına konuşmuyorum, sadece adil olanı söylüyorum. Dürüst olmak gerekirse sektinizin çalışma şeklini sevmiyorum. Sang Jingxing ve Huo Xijing gibileri ölmeyi hak ediyorlar. En ufak bir sempatiye bile layık değiller. Yollarımızın farklı olması sebebiyle Hehuan Sekti ile işbirliği yapmama imkan yok. Bugün Kılıç Testi Konferansı’nı engellemek istiyorsunuz ve ben de istediğinizin gerçekleşmesini istemiyorum. İkimizin bakış açısı aynı değil. Askerlerin savaş alanında karşılaşması çok doğaldır.


[savaş alanında karşılaşmak: sorunları çözmek için savaşı kullanmak]


Yuan Xiuxiu yaşını göstermiyordu. Görünüşüne aldanan biri onu yirmilerinde sanabilirdi. Gülümsemesi çok çekiciydi: "Taoist Rahip Shen o kadar anlayışlı ki ben bile artık karşı koyamıyorum. Benim onur konuğum olmak ister misin? Hehuan Sekti’mden hoşlanmıyorsan emrim altındaklerin seninle temasa geçmesini engelleyeceğim. Dışarıda birkaç tane konağım var. Eğer Taoist Rahip Shen benimle bir ilişki kurmak isterse kimsenin bunu bilmesine izin vermeyeceğim.”


Shen Qiao ikisi arasındaki muhabbetin savaşmaktan kadın erkek ilişkilerine ne zaman geçtiğini anlamadı. Ne var ki nazik bir insandı ve insanları geri çevirmek için Yan Wushi gibi kaba kelimeler kullanamazdı. Selamlamak için ellerini birleştirdi: “Cömert sevginiz için teşekkür ederim Sekt Lideri Yuan.”


Sonra arkasını döndü ve gitmeye yeltendi.


Yuan Xiuxiu gülümsedi, bir anda onun yolunu kesti.


"Taoist Rahip Shen neden gitmek için acele ediyorsun? Ne güzel konuşuyorduk! Görünüşe göre Yan Wushi ile o kadar ileri gitmemişsiniz. Ayrıca ağzı da bozuk gibi görünüyor. Yoksa Bai Rong’u mu tercih edersin? O kızın seni çok sevdiğini görebiliyorum. İşleri yoluna koymak için sana yardımcı olmama ne dersin?


Shen Qiao, Yuan Xiuxiu'nun tavrının biraz tuhaf olduğunu hissetti, bir şeyin farkına vardı ve şöyle dedi: "Beni burada tutmak için kasten mi lafı uzatıyorsun?"