Lupin'de Ara

Son Bölümler: Qian Qiu Radyo Dizisi

Qian Qiu Radyo Dizisi -- 2. Sezon -- 4. bölüm yüklendi. (Bilgisayardaki bir sıkıntı nedeniyle devam edemiyorum.)

Son Bölüm

Qian Qiu yeni ekstra!! Geçmiş Günler yayınlandı!!

Bölüm 193: 1992-2020 63

 

Küçük Elma'nın fedakarlığı sayesinde Xu RenDong kanlı pamuk toplarını kullanarak Lian Qiao için tüm aç hayaletleri işaretledi.


Artık Lian Qiao'nun üzerindeki savaş baskısı büyük ölçüde azalmıştı. RenDong ve Küçük Elma'ya gelince, onlar sadece saklanıyorlardı. Küçük Elma sutrayı iyi okuyamıyorsa da RenDong ondan çok daha becerikliydi.


İkisi bir kenara çekildi ve aç hayaletler onlarla pek ilgilenmedi. Ara sıra aç hayaletler yaklaşsa bile kutsal yazılar onları korkutup kaçırıyordu.


Başlangıçta Küçük Elma hala endişeliydi. Lian Qiao bebeği tek başına tutuyordu, her ne kadar havalı görünse de bu onun savaş gücünü şüphesiz etkileyecekti. Neyse ki RenDong onun yanında yer kalmıştı. Bu sadece onu korumakla kalmadı, aynı zamanda Lian Qiao'nun üzerindeki yükü de hafifletmişti.


Küçük Elma üç yaşında bir çocuk tarafından korunuyordu ve biraz utanıyordu. Ama öte yandan, RenDong az önce onu karpuz bıçağıyla keserken hiç de çocuk gibi görünmüyordu. yirmi sekiz yaşında, zalim bir yetişkindi! Bu yüzden Küçük Elma da rahattı. Üstelik bu savaşa çokça katkıda bulunduğunu hissediyordu.


Her ne kadar durum başlangıçta düşünüldüğü kadar ciddi olmasa da aç hayaletler yine de Lian Qiao'ya sayısal üstünlük kurmuştu. Neyse ki kutsanmış levye de güçlüydü. Aç hayaletler Lian Qiao'ya salyalarını akıtırken siniyor ve yaklaşmaya cesaret edemiyorlardı. Böylece Lian Qiao inisiyatifi ele alarak aç hayalet yığınının içine daldı ve şiddetli bir operasyonla aç hayaletleri öldüresiye dövdü.


Aç hayaletler levyeyle temas ettiğinde konsantre sülfürik asitle lekelenmiş çiğ et gibi anında kızartma sesi çıkarıyorlardı. Avluda bu durum tekrar tekrar oluyor, aç hayaletlerin çığlıkları bitmek bilmiyordu. Hayaletler kurtlar gibi ağlayıp uluyorlardı; bu kulağa garip ve ürkütücü geliyordu.


Lian Qiao, elindeki levyenin gücüne güvenerek aç hayaletlerin arasına girip çıkıyor, hayaletleri sebze doğrar gibi doğruyordu. Bir düzine aç hayaletin birbirleriyle hiçbir anlaşması yoktu, uygun bir düzen olmadan atılıyorlardı. Bu şekilde doğal olarak Lian Qiao tarafından alt edildiler.


Kısa bir süre içinde birkaç aç hayalet çığlık atarak kana dönüşürken Lian Qiao hiç zarar görmedi.


Ancak bu sırada durum yeniden değişti. Lian Qiao'dan yararlanılamayacağını gören aç hayaletler köşedeki Küçük Elma ve RenDong'a doğru koştu. Her ne kadar Budist kutsal yazıtlarının korumasına sahip olsalar da Budist kutsal yazıtlarının gücü kutsanmış levye kadar yüksek değildi.


Aç hayaletlerin yüzleri çarpıktı. İnce kol ve bacakları bu irili ufaklı gruba doğru koşarken çılgınca bükülüyordu.


Küçük Elma çığlık attı ve ellerindeki yaraları görmezden gelerek RenDong'u kaldırıp geri çekildi. Lian Qiao bu durumu zaten bekliyordu, o tarafa doğru koşarak aç hayaletin kafasını levyeyle parçaladı.


RenDong'u kovalayan aç hayaletler ikiye ayrıldı. Bir grup dönerek Lian Qiao'ya doğru koştu. Geri kalanlar hâlâ RenDong'u kovalıyordu.


Küçük Elma kollarında RenDong'la birlikte yavaş yavaş geri çekildi. Elindeki karpuz bıçağını bilinçsizce öylece savuruyordu. Ancak bıçak açıkça aç hayaletin vücuduna vurmasına rağmen su gibi kaydı. Tek bir bir dalgalanma bile yaratmadı.


Aç hayaletler sıradan fiziksel saldırılara karşı bağışıklığa sahipti, bu yüzden karpuz bıçağı onlara herhangi bir zarar veremezdi.


Lian Qiao'nun yanındaki iki aç hayalet de aniden durumu kavramış gibi görünüyordu; artık ona saldırıp ısırmak yerine, birbiri ardına onu ortada sıkıştırıyorlardı.


Lian Qiao'nun etrafı düşmanlarla çevriliydi fakat aklı RenDong'daydı. Bir anlık dikkatsizlik sonucu arkasındaki hayalet omzunu ısırdı.


"Lian Qiao!" Lian Qiao'nun yaralandığını gören RenDong hemen çığlık attı. Ancak delicesine koşan Küçük Elma onu tutuyordu ve arkalarında aç hayaletler vardı. Aceleci davranmaya cesaret edemiyordu. Sadece kendisinin Lian Qiao'dan giderek uzaklaşmasını izleyebiliyordu. Kalbi çatlamak üzereydi.


Lian Qiao aç hayaleti ters vuruşuyla öldüresiye dövdü. Kafasını kaldırıp baktığında Küçük Elma'nın kollarında RenDong'la koştuğunu gördü. Aç bir hayalet tarafından yakalanmak üzerelerdi. Onu kurtarmak için çok geçti.


Bu Küçük Elma çok aptal! Ne için bu kadar uzağa koşuyor! Onu nasıl kurtarabilirim?


Lian Qiao yüreğinin ağzına geldiğini hissederken Küçük Elma'ya geri kaçmasını söylemek üzereydi. Henüz bir şey söylemeden birden Küçük Elma'nın koştuğu yönün aslında avlu kapısı olduğunu fark etti.


Ha?


Lian Qiao şoke oldu ve aniden Küçük Elma'nın niyetini anladı. Sonra zihnini tekrar odakladı, önce önündeki aç hayaleti öldürdü, sonra dönüp batı tarzı küçük binaya koştu.


Lian Qiao tam küçük batı tarzı binanın önüne koştuğu anda gözlerinin önünde ani bir bulanıklık olmasıyla bir büyük, bir küçük iki kişi birden belirdi.


"Başını eğ!" Lian Qiao hararetle bağırdı.


Avlunun kapısında bir bariyer vardı ve çıkış kapısından içeri girdiğinizde batı tarzı küçük binanın ön kısmına ışınlanırdınız, yani birdenbire ortaya çıkan iki kişi doğal olarak Küçük Elma ve RenDong'du.


RenDong’u tutan Küçük Elma kendisine doğru sallanan gümüşi renkli levyeyi gördüğünde daha yeni ışınlanmıştı. İrkildi ve kulaklarında Lian Qiao'nun bağırışlarını duyunca refleks olarak başını eğmekten kendini alamadı.


Ondan sonra üç aç hayalet içeri girdi ve onlar da ışınlandı.


Ancak aç hayaletler Küçük Elma'nın yaptığı gibi levyeden kaçınmak için başlarını eğmeyi başaramadı. Lian Qiao levyesini düz bir şekilde savurarak neredeyse Küçük Elma'nın kafa derisini sıyırdı. Küçük Elma sadece onun yüzünden kelleşeceğini hissediyor, kalbi çılgınca atıyordu.


Arkasından birkaç püfürtü duydu. Ardından aç hayaletler sefil çığlıklar attı ve kafaları levye tarafından hep birlikte kesildi! Fokurdayan kan Küçük Elma'nın sırtına sıçrayarak tüylerini diken diken etti. Bacakları yumuşadı ve yere düştü.


“Ah!” RenDong’u kollarının arasında tutuyordu ve bu şekilde düştüğünde doğal olarak en ağır darbeyi alan RenDong olmuştu.


“Xu RenDong!” Küçük Elma haykırdı. Bilinçsizce küçük çocuğu sıkıca kucakladı ve yerde yuvarlanarak darbenin gücünü büyük ölçüde ortadan kaldırdı.


Lian Qiao "Her şey yolunda mı!" diye bağırdı. Ancak elleri durmadı ve portaldan dışarı savrulan aç hayaletlere doğru şangırdayarak vurmaya devam etti.


RenDong "Ben iyiyim!" diye bağırdı.


Lian Qiao artık dikkatini dağıtmak yerine arkasını dönerek bir kez daha avlu kapısına doğru koşmaya başladı. Onu tuzağa düşürmeye çalışan iki hayalet dışında diğer aç hayalet dalgası az önce Küçük Elma'yı avlu kapısına kadar kovalamıştı.


Üç aç hayalet Küçük Elma'yı takip ederek portala girmişler ve kafaları kesilmişti. Üç kafa bilinmeyen bir yere doğru yuvarlandı ve kalan boyun boşluğundan büyük miktarda kötü kokulu irin ve kan fışkırarak her yöne saçıldı. İnce uzuvlar çılgınca büküldü ve hemen ardından üç aç hayalet hep birlikte yere düştü.


Geriye dört hayalet kalmıştı ve avlunun girişinde duruyorlardı. Bu aç hayaletlerin IQ'ları düşüktü ve hemen hemen yaşayan insanların etine ve kanına yönelik içgüdüsel arzuları doğrultusunda hareket ediyorlardı. Portalın mekanizmasını çözememişlerdi. Küçük Elma ve RenDong'un gözlerinin önünde kaybolduğunu gördüğünde hepsi hazırlıksız yakalanarak anında şaşkına döndü.


Kendilerine geldiklerinde Lian Qiao tekrar önlerine fırlamıştı. Bir süre sadece hayaletlerin ulumaları duyuldu. Dört aç hayalet Lian Qiao tarafından çabucak halledildi, hepsi sefilce çığlık atıp yere düştü.


Levyenin üzerinde altın renkli bir ışık parladı. Aç hayaletler levyeyle temas ettiklerinde vücutlarından iğrenç kokulu yoğun bir duman çıktı. Çok geçmeden dört aç hayalet kana dönüştü. Kan eriyip bir birikinti oluşturdu. Kırmızı ve sümüksü bir şekilde yere damlıyor, oldukça dehşetli görünüyordu.


Lian Qiao etrafına baktı ama daha fazla aç hayalet göremedi. Sonra dönüp RenDong'a "Başka var mı?" diye sordu.


RenDong uzaktan ona bağırdı: "Başka yok! On sekizinin hepsi öldü!"


Lian Qiao sonunda rahat bir nefes aldı ve ardından omzunda keskin bir ağrı hissetti. Dokunmak için uzandığında elleri kanla dolmuştu.


"Nasılsın?!" RenDong ona doğru koştu, etli küçük kısa bacakları bir bambu filizine saldıran küçük bir panda gibi sertçe koşuyordu.


Lian Qiao onun kendisine doğru koşmasını izlerken kalbi aniden şefkatle doldu. Levyeyi bir çınlamayla bıraktı. Çömelerek kollarını RenDong'a açtı. Küçük köfte kollarına uçarak ona kuvvetlice sarıldı.


RenDong sarılmanın yaralanmasını etkileyeceğini bilmesine rağmen şu anda kendini kontrol edemiyor gibi görünüyordu. Vücudu hafifçe titriyordu. Onu bırakmak istemiyordu. Lian Qiao daha da yumuşak kalpliydi. Kendini tutamayıp küçük çocuğun saçını öptü ve usulca “Sorun yok, bitti. Korkma, hepsi geçti." dedi.


Küçük RenDong kollarının arasındaki başını kaldırarak ona gözyaşlarıyla gülümsedi.


Bir yetişkin ile ufaklık bir süre sessizce birbirlerine sarıldılar. Ancak aniden ikisi de bir şeylerin eksik olduğunu hissettiler.


"Hey." Lian Qiao başını kaşıdı. "Küçük Elma neden hâlâ yerde?"


RenDong şaşkına dönmüştü.


Az önce Küçük Elma'nın yanından koşarak gelmişti ama Lian Qiao'ya o kadar odaklanmıştı ki Küçük Elma'nın durumunu fark etmemişti bile.


O anda Lian Qiao böyle söyleyince geri döndü ve Küçük Elma'nın hâlâ yerde diz çökmüş pozisyonda olduğunu, pek de iyi görünmediğini görünce şaşırdı.


İkisi de aceleyle Küçük Elma'ya doğru koştu. Yanına geldiklerinde sırtının kanlar içinde olduğunu fark ettiler. Aç hayaletten fışkıran irin ve kan yüzünden giysileri aşınarak paçavraya dönüşmüş, sırtındaki et ortaya çıkmıştı. Bu et de tıpkı yağmur yemiş bir kumsal gibi çukurlaşmıştı. Ancak ortaya çıkan tek şey kan birikintileriydi.


Yakından bakıldığında kanlı çukurların da büyük miktarda taş toprakla lekelendiği görülüyordu. Maalesef az önce kucağındaki küçük çocuğun yaralanmasını önlemek için yere atladığında yerde yuvarlanması sırtındaki yaranın taş toprakla lekelenmesine neden olmuştu.


Yerde kıvrılmasına ve ayağa kalkamamasına şaşmamalıydı. Bu yaraya sadece bakmak bile insanın sırtını buz gibi yapıyordu. Onun gibi bir kızın tek kelime etmeden buna nasıl dayandığı gerçekten anlaşılamazdı.


Sen, nasılsın?" RenDong kendini suçlu hissederek yarasını kontrol etmek için acele etti.


Küçük Elma'nın yüzü solgundu, dudakları titriyordu ve dudaklarının kenarları yüzünü buruşturacak şekilde gerilmişti. Ağzını açıp gülümseyerek azarladı. “Aşkı arkadaşlardan daha çok önemseyen küçük piç. Seni korumak için götümü yırttım. Ama sen bana bakmadın bile. Aklın sadece sevişmekle dolu. Siktir git.”


Lian Qiao az önce RenDong ile aralarında geçen kayıtsız kucaklaşmanın Küçük Elma tarafından başından beri izlendiğini fark ederek bir an için biraz utandı. Öksürdü ve kızın kalkmasına yardım etmek için uzandı, yaralarını tedavi etmek için gazlı bez çıkardı.


Küçük Elma zaten yaralarla kaplıydı, bu kez yaraların üstüne yaralar eklenmişti, ağzından sızlanmaların çıkmasına engel olamıyordu.


Lian Qiao'nun omzunun yaralandığını düşünen RenDong pansuman malzemelerini alarak "Ben yapacağım." dedi.


Ancak Lian Qiao dokunmasına izin vermeyerek kaşlarını çattı. "Yarası aç hayaletin kanıyla aşınmış. Zehirli olup olmadığı belli değil. Sakın ona dokunma."


Küçük Elma: “…” Lanet olsun, bunu söylerken benim ruh halimi düşündün mü?


Köpek maması yedirmek iyi hoş da, bir de zehirli köpek maması yediriyorsun.


Küçük Elma düşündükçe daha da sinirlendi. Lian Qiao'yu ittirdi, küfrederken ondan gelecek yardımı da reddetti. Lian Qiao da nezaket göstermekte acele etmedi. Sonuçta kendisi de yaralıydı, omzu çok ağrıyordu. Bu yüzden arkasını dönerek Küçük RenDong'dan yarasını sarmasını istedi.


Küçük Elma'nın sırtının tamamı soğuk rüzgâra maruz kaldı. Kollarını tutuyor ve titriyordu. Fakat yetişkin ile ufaklığın her yere köpek maması serptiğini görünce daha da sinirlendi.


Pişmanım. Şimdi çok pişmanım.


Neden kızdım ki zaten? En azından pansumanım bitene kadar beklemeliydim!


Ühühühü sırtım çok üşüyor.