Lupin'de Ara

Son Bölümler: Qian Qiu Radyo Dizisi

Qian Qiu Radyo Dizisi -- 2. Sezon -- 4. bölüm yüklendi. (Bilgisayardaki bir sıkıntı nedeniyle devam edemiyorum.)

Son Bölüm

Qian Qiu yeni ekstra!! Geçmiş Günler yayınlandı!!

Bölüm 5: Beş Yıllık Üniversite Üç Yıllık Öğrence’yi bitirdin mi?

 

Xiao Lin geçen seferki deneyimi ve hayaletin ayrılmadan önceki sözlerini göz önünde bulundurduğunda onun başka bir konağa gitmiş olabileceğini tahmin etti.


Böyle devam etmenin mantıklı olmayacağını düşündü. Hayalet gün boyunca yalnız bir ruh gibi yapacak bir şey olmadan etrafta süzülüyordu. Peki bu ne zaman bitecekti? İnsanların üç ölümsüz ruhu ve yedi ölümlü formu olduğu söylenirdi. Hayalet bir gün uçup gidecek, gökler ile yerler arasında kayıplara karışacaktı. Bir daha hiçbir iz bırakmayacaktı. Kimse onun var olduğunu bilmiyordu. Xiao Lin bile onun gerçek formundan habersizdi.


Xiao Lin bir anda duygusallaştı.


Her ne kadar hayalet gün boyu durmadan gevezelik etse de, sık sık kulaklarında nasır oluşmasına neden olsa da ve hayaleti uzaya fırlatma isteğiyle yanıp tutuşsa da… Aslında bir düşündüğünde hayalet susmayan ağız silahına ek olarak onunla alay etmeyi sevmesine ve dili kaba olmasına karşın kötü bir yanı yoktu. Onun yang enerjisini emeceği konusunda onu korkutmuş olsa bile aslında yalnızca bir kere emmişti.


Eğer hayalet bir gün tamamen ortadan kaybolursa onu ondan başka kim hatırlayacaktı?


Xiao Lin içini çekti. Boş boş elindeki kolaya baktı.


Hayalet ağabeyinin gidişinin üçüncü gününde artık “tekkeyi bekleyen çorbayı içer” sevincini hissetmiyordu. Şimdi soruları çözerken “Bu doğru mu?” diye sormadan edemiyordu ve sorduğu an hayaletin çoktan ortadan kaybolduğunu fark ediyordu.


Xiao Lin hayaletin kimliğini dikkatlice düşündü. Matematik, fizik, kimya, dil ve İngilizce konularında tüm yeterliliklere sahipti. Öğretmen olmasa bile en azından oldukça bilgiliydi. Bir entelektüel olabilirdi. Fakat hastane ortamının çok tanıdık olduğunu da söylemişti. Bir doktor olabilir miydi?


Şehirdeki çeşitli hastanelerde son zamanlarda ölen doktorları kontrol etse miydi? Peki ya o yerel bir hayalet değildiyse civar illerdeki hastaneleri de kontrol etmesi gerekmez miydi? Ya Çince konuşabilen yabancı bir hayaletse ne yapacaktı?


Xiao Lin endişeyle kendi saçlarını karıştırıp tortop yaptı. Önemli değil, geri döndükten sonra istediğin kadar yang enerjimi emebilirsin. Artık itiraz etmeyeceğim, olur mu?


Belki de ettiği dualar bir işe yaramıştı. O akşam telefonuna bir mesaj gelmişti.


[Ben hayalet ağabeyin. Yarın öğleden sonra saat üçte Feixia Caddesi, Bölge T, Şehir T'deki Starbucks'ta buluşalım.]


Kelimeler kısa ve özdü, gereksiz saçmalıklar yoktu.

Xiao Lin ilk başta çok sevindi, sonra ise şüpheye düştü.


Neden Hayalet Kardeş bu kez aramak yerine mesaj atmıştı?


Ama kendisi ve hayalet ağabeyi dışında kimse ikisini bilmiyordu.


Xiao Lin bu sefer hayalet ağabeyinin sağır ve dilsiz olma talihsizliğini yaşamış olabileceğini ve bu yüzden telefon edemediğini düşündü.


Ne olursa olsun bu iyi bir haberdi.


Xiao Lin ruh halinin bir anda hız trenine binmiş de vadinin dibinden gökyüzüne uçmuş gibi olduğunu, kolanın ne kadar lezzetli geldiğini ve Beş Yıllık Üniversite Üç Yıllık Öğrence’den bir nefeste on sayfa çözdüğünü bile fark etmedi.


Ertesi öğleden sonra planlandığı gibi Starbucks'a geldi.


Bir latte sipariş etti, üç dakika bekledi ve kimseyi görmedi. Xiao Lin çözmek için soru kitabını çıkardı, bir dizi soruyu çözmek için bir zaman ayırdı. Daha sonra aklı başına geldi, acımasızca kendine bir tokat attı. Dırdırcı hayalet etrafta yokken bu pozitifliği nereden geliyordu?


Soru kitabını aceleyle çantasına geri koyup saate baktı. Hayalet neredeyse bir saat gecikmişti.


Xiao Lin cep telefonunu çıkarıp onu acele ettirmek için bir mesaj göndermek istediği sırada başının üstünden gelen bir soru duydu: “Ne kadar zamandır bekliyorsun?”


Xiao Lin başını kaldırdığında önünde tarif edilemeyecek kadar güzel, tanıdık gelen bir kadının durduğunu gördü.


“Kimsiniz?” Kafası karışmıştı.


“Hayalet ağabeyin.” diye cevapladı güzel kadın ifadesiz bir yüzle.


Otuzlu yaşlarının başındaydı. Yüzü makyajsız olmasına rağmen alnı pürüzsüzdü. Burnu yüksek, teni açıktı. Koşulsuz bir güzellikti. Sıradan kıyafetler giyip yolda yürüseydi bile talibi çıkardı.


Ama mesele bu değildi.


Önemli olan karşı tarafın ne söylediğiydi.


Xiao Lin ona şaşkınlıkla baktı.


“Seni birkaç gündür görmüyorum ve şimdi daha da aptal görünüyorsun.” Güzel kadın onun karşısına oturdu. Masaya vurarak “Ben senin hayalet ağabeyinim.” dedi.


Xiao Lin'in gözleri seğirdi. Tüm dünyanın büyülerle dolu olduğunu düşündü.


Okul çantasından Beş Üç’ü çıkardı. Bir sayfa açarak bir soruyu işaret etti. “Şu soruya bir bak.”


Güzel kadın sabırsızlıkla kalemi aldı. İki vuruşla cevaplayarak sorunun çözümüne yönelik bazı fikirler verdi.


Xiao Lin ona inanıyordu ama inancına daha büyük bir soru işareti eşlik ediyordu.


“Neden seni bir yerde görmüş gibiyim?”


Güzel kadın: “Bu beden nakil öğrenci olan sınıf arkadaşının annesi.”


Xiao Lin ağzı beş karış açıldı: “Hayalet, neden başka birinin vücuduna girdin?


Güzel kadın dolgunluktan düşecek gibi olan büyük memelerini dertli dertli destekledi. Bu görüntü gerçekten göz alıcıydı. Xiao Lin bile ne kadar saf olursa olsun başını çevirmeden edemedi.


“Önceki kurallara bakılırsa bu kadın ölmek üzere olmalı. Sizin nakil öğrencinin geçmişi basit değil.”


“Ne geçmişi?” Xiao Lin yalnızca diğerinin başka bir okula nakil olduğu ilk gün bir sekreter veya asistan tarafından alınıp bırakıldığını biliyordu. Diğerleri babasının on milyarlarca dolar servete sahip büyük bir patron veya yüzünü kolayca gösteremeyen yüksek rütbeli bir memur olması gerektiğini söylüyordu.


Tahminini hayalet ağabeyine anlattı, ah hayır, şu an hayalet ablasıydı.


Güzel kadın gülümsedi. Babasının gerçekten bir memur olduğundan neredeyse emin olduğunu, ancak annesinin onun ilk karısı değil metresi olduğunu söyledi. Nakil öğrencinin babasının sadece bir metresi olmakla kalmıyordu, aynı zamanda rüşvet ve yolsuzluğa da karışmıştı. Xiao Lin'in hayalet ağabeyi tarafından "ele geçirilen" güzel kadın olan annesinin elinde pek çok kanıt vardı.Şimdi yetkililer soruşturmaya başlamıştı. Nakil öğrencinin babası henüz bulunamamış olsa da bulunması an meselesiydi.


Böylece güzel kadın kilit nokta haline gelmişti.


Xiao Lin endişeyle “Öyleyse biri seni susturmak için öldürmeye mi çalışacak?” diye sordu.


Güzel kadın, “Aslında, ben bu bedene sahip olmadan önce bu beden zaten bir kez yaralanmıştı; bir araba çarpmış ve beyin sarsıntısı geçirmişti. Ne zaman birine sahip olsam kısa bir ömrü oluyor. Bu tür bir bedenin benim için özel bir çekiciliği var gibi görünüyor.” dedi.


Xiao Lin aceleyle, “Evet, evet, aslında sen ortadan kaybolduğundan bu yana geçen birkaç gün içinde internetteki bilgi ediniyordum. Ayrıca internetteki bazı büyük metafizik V'lere danıştım. Sonunda bazı açıklamalar aldım. Sahip olduğun bu kişilerin üç ruh ve yedi formundan biri eksik olabilir. Bu fazla zamanları olmadığı anlamına gelir. Ayrıca sen sıradan bir hayalet olmayabilirsin.” dedi.


Dırdır etmeyi seven kötü bir hayaletsin, diye içinden bir ekleme yaptı Xiao Lin.


Güzel kadın kaşlarını çattı. “Bunu sen mi söylüyorsun yoksa metafizik uzmanları mı?”


Xiao Lin: Çeşitli uzmanların görüşlerine dayanarak çıkardığım sonuç, aynı zamanda kendi küçük fikrimi de içeriyor.


Güzel kadın yalnız bir ‘hm’ dedi.


Xiao Lin cesaretlenip neşelendi. “Yani yaşayan bir ruh, yani tamamlanmamış bir hayalet olabilirsin. Bu yüzden tekrar tekrar ele geçirilebilir ve tekrar tekrar terk edersin. Reenkarne olmazsın. En önemlisi, bedenini bulduğumuz sürece belki hayata dönebilirsin.”


Bu düşünceler mantıksız değildi. Yalnız tek sorun hayaletin gerçek bedenini bulmanın çok zor olmasıydı. Mevcut durumda ya bir akıl hastasıdır, ya bitkisel hayattadır ya da yoğun bakım ünitesinde yatıyor olabilirdi. Hayalete bedenini bulması için yardım etmeye çalışmak samanlıkta iğne aramaya benzerdi.


Xiao Lin kaşlarını çattı, çok endişeliydi.


Güzel kadın ise görünenin aksine konuşuyordu. “Buraya nasıl geldiğim ya da sonunda dönüp dönemeyeceğim konusunda endişelenmene gerek yok. Bugün seni dışarı durumu sana anlatmak istediğim için çağırdım. Aslında bu kadının kimliği biraz hassas. Geri döndükten sonra sohbet geçmişini sil. Seninle bir daha iletişime geçmeyeceğim. Daha sonra biri sorarsa kafede yanlışlıkla karşılaştığımızı söylersin. Senin oğlumun sınıf arkadaşı olduğunu duyduğumdan seninle havadan sudan konuştum, anladın mı?”


Xiao Lin itaatkar ederek başını salladı. “Hayalet ağabey, zaten sen öldükten sonra tekrar görüşeceğiz, neden son sözlerini söylüyormuş gibi davranıyorsun?”


Güzel kadın: “Ya bedenimle birlikte ruhum da ölürse?”


Xiao Lin tahtaya vurdu. “Çocukların dilinin kemiği yok, hayaletin dilinin kemiği yok. Hayalet ağabey, rezil bir ağzın olmasına ve annemden daha geveze olmana rağmen sen iyi bir insansın. Senden ayrılmaya dayanamam.”


Kendini çelişkili bir ruh hali içinde buldu. Bir yandan hayaletin yanında kalmaya devam etmesini umuyordu. Biraz daha acımasız olsa, gün boyunca dırdır etse ve orada burada hata yaptığı için gün boyu onunla uğraşsa da. Xiao Lin de bunun farkındaydı. Ama diğer yandan hayaletin kaybettiği ismi ve hayatıyla birlikte vücudunu çabucak geri alabilmesini umuyordu.


Çünkü bu gerçekten diğer kişiye ait olan dünyaydı.


Kendi küçük bencilliği için diğer tarafı alıkoyamazdı.


Güzel kadın alayla gülümsedi. “Benden ayrılmak mı daha dayanılmaz yoksa yang enerjini emmem mi?”


“…” Xiao Lin az önceki ayrılığa olan isteksizliğini geri almaya karar verdi.


Güzel kadın aniden uzanıp yüzüne dokundu. Parmak uçlarıyla hafif bir temas etmesiyle üzerinden sıcak bir dokunuş geçti.


“Yaşayan bir ruhun ancak temiz kalpli bir insana yaklaşabileceği söylenir. Sen olmasaydın bugünlerde ruhum çoktan dağılmış olabilirdi.”


Bu bir kadın eliydi, yumuşak, pürüzsüzdü, kesinlikle iyi bakılmıştı. Güzel kadın adamın kalbini elde edebilmek için çok çaba sarf etmişti. Ancak Xiao Lin sanki bu elin içinden başka bir kişiyi görür gibiydi.


Uzun ve dik bir figür.


Her nasılsa Xiao Lin aniden banyodaki aynada gördüğü figürü hatırladı.


Uzun süre şaşkın kalıp kekeledi: “Boş, boş versene!”


Hayalet ağabeyi güzel kadının vücudunun içinden ona gülümsedi. “Eğer bir insan olarak yeniden dünyaya gelebilirsem ve gelecekte tekrar karşılaşmak kaderimizde varsa…”


Sonra ne olacak?


Xiao Lin devamını bekledi fakat karşı taraf başka bir şey söylemedi.


“Çok çalış ve T Üniversitesine girmeye çabala.” Güzel kadın bu sözlerle konuşmasını bitirerek gitmek için ayağa kalktı.


Bundan sonra karşı taraf bir daha Xiao Lin ile iletişime geçmedi.


Bir keresinde Xiao Lin daha fazla dayanamayarak halka açık bir telefon kulübesinden o numarayı aradı, ancak kimse cevap vermedi.


Yarım ay sonra internette bir haber gördü. Şehir merkezinde bir araba kazası, bir ölüm ve bir yaralanmayla sonuçlanmıştı, ölen kişi bir kadındı.


Xiao Lin o öğleden sonrayı hatırladı; derse giderken nakil öğrenci bir telefon almış, yüzü bembeyaz kesilerek aceleyle uzaklaşmıştı.


Kalbi güm güm attı. Ölen kişinin nakil öğrencinin karabası olabileceğini düşündü. Dışarıdaki yağmura rağmen telefon kulübesine koştu. Fakat ne kadar ararsa arası diğer taraf meşgul çalıyordu.


Kısa süre sonra Xiao Lin başkalarından bazı söylentiler duydu. Nakil öğrencinin annesinin bir araba kazasında öldüğü, babasının annesini aldattığı ve annesinin bir metres olduğu söyleniyordu. Nakil öğrenci üzerindeki bakışlara dayanamayarak doğruca başka bir şehre nakil oldu.


Belki de hayalet kardeş daha sonra Xiao Lin ile olan tüm temas kanıtlarını yok ettiğinden veya belki Xiao Lin'in kimliği şüpheli olmadığından, kimse Xiao Lin'i sorgulamak için gelmedi. Sakin ve neredeyse sıkıcı hayatı devam etti. Üniversite sınavına girmek üzere olan tüm öğrenciler gibi her gün soru denizinde bata çıka yüzdü, ta ki yüzen bir tahtayı yakalayana kadar.


Hayalet ağabeyi ise bir daha asla ortaya çıkmadı.


Tıpkı Xiao Lin'in beklediği gibi iz bırakmadan ortadan kaybolmuştu. Tek bir leke bile bırakmamıştı.


Xiao Lin'in hafızası dışında.


Xiao Lin onun konuşma ritmini, her tonun iniş ve çıkışlarını hatırlıyordu. Eğer büyük bir kalabalığın içinde olsayd Xiao Lin onu sadece sesine dayanarak tanıyabileceğini hissediyordu.


Ne yazık ki bundan sonra o sesi bir daha hiç duymadı.


Bazen yolda aceleyle yürürken yoldan geçenlerin sesleri kulağının dibinden geçtiğinde Xiao Lin her zaman bilinçsizce onlara bakmak için başını çevirir, gözleri gezinir ama sonunda daima hayal kırıklığına uğrardı.


Xiao Lin en kötü senaryoyu düşünmek istemiyordu. Hayalet ağabeyinin bedenini bulmasını, anılarını geri kazanmasını, mutlu ve başarılı bir hayat sürmesini, her günü dolu dolu yaşamasını, sadece karşı tarafın kendisini unutmasını ya da belki de karşı tarafın onunla tekrar iletişime geçmeye gerek duymamasını tercih ederdi.


Ne de olsa aralarında bir bağ yoktu, olan bu zayıf iplik çoktan dağılmış ve yok olmuştu.


Bu karşılaşma Binbir Gece Masalları'ndaki bir hikâye gibiydi. Dinleyenler buna sadece gülerdi. Xiao Lin bundan kimseye bahsetmedi. Zaten kendisi bile bazen hayalet ağabeyinin kendi hayal gücünün bir yanılsaması olup olmadığını merak ediyordu.


Ta ki o yıla kadar. T Üniversitesine kabul edilmişti. Fakülte kapısının önündeki çınar ağacının altında durmuş, dallar ve yapraklar arasındaki boşluklardan ışık lekeleri saçan güneş ışığını izlerken aniden arkasında birinin konuştuğunu duydu.


"Beş Yıllık Üniversite Üç Yıllık Öğrence’yi bitirdin mi?”


Xiao Lin sertçe arkasına döndü.


Sonraki Bölüm (Ekstra)