Lupin'de Ara

Son Bölümler: Qian Qiu Radyo Dizisi

Qian Qiu Radyo Dizisi -- 2. Sezon -- 4. bölüm yüklendi. (Bilgisayardaki bir sıkıntı nedeniyle devam edemiyorum.)

Son Bölüm

Qian Qiu yeni ekstra!! Geçmiş Günler yayınlandı!!

Bölüm 54: Hezeyanlar

 

Kitabı okuduktan sonra Yin Hanjiang uzun bir süre şaşkınlık içinde kaldı. O sırada ne düşündüğünü hatırlamıyordu.


Şaşkınlık içinde olduğu sırada, lordunun bir keresinde Baili Qingmiao'ya karşı bir borcu olduğunu ve bunu ancak onun tanrılığa erişmesine yardım ederek ödeyebileceğini söylediğini hatırladı. Ayrıca Zhongli Qian'ın ona Wenren E'nin Baili Qingmiao'yu kurtarmak için tehlikeyi göze aldığını, bunun kendi hayatını önemsemediği için değil de bir planı olduğu için yaptığını söylediğini anımsadı.


Masada otururken başını hafifçe eğdi, bu anıların gerçek mi yoksa kendi hayal gücü mü olduğundan tam olarak emin değildi.


Sol tarafında oturan Wenren E'ye dönerek "Lordum Baili Qingmiao'dan hoşlanıyor mu?" diye sordu.


Wenren E, "Rabbinin sana söylediklerini hatırlamıyor musun?" diye yanıtladı.


Yin Hanjiang başını sağında oturan Wenren E'ye çevirdi. "Lordum ne diyor?"


Wenren E, "Rabbin sana bu kitapların kaderi kaydettiğini ve kaderin değiştirilmesinin zor olduğunu söylemişti." dedi.


Her iki Wenren E de lordunun sözlerini tekrarlarken Yin Hanjiang'ın düşünceleri karmakarışıktı. Kimin sözlerinin doğru olduğunu, yanındaki iki kişinin gerçekten var olup olmadığını bile bilmiyordu.


Ellerini kaldırdı, kulaklarını kapatmak istedi ama şimdi lordunun sesini dinleyebilirken işitme duyusunu mühürleme fikrinden nefret ediyordu.


Yin Hanjiang kafasını birkaç kez salladı. Kendisinde bir sorun olduğunu hissetti.


Kitabı bir kenara bırakarak yatağın üzerine bağdaş kurup oturdu. Kalbini sakinleştirmeye ve asi düşüncelerini susturmaya çalışarak zihin temizleme büyüsünü okudu.


Ancak iki Wenren E Yin Hanjiang'ın yanına oturarak iki yandan bastırdı. "Tarikat Vekili Yin artık rabbini kişiyi görmek istemediği için mi zihin temizleme büyüsünü okuyor?"


Yin Hanjiang meridyenlerinin tıkandığını, ruhani özünü bile vücudunda dolaştıramadığını hissetti. Zorla meridyenlerini açmaya çalıştı fakat bir ağız dolusu kan tükürdü. Dantianında yıkıcı bir acı vardı, hiçbir ruhani özü dolaştıramıyordu.


"Sahte, hepsi sahte." Yin Hanjiang Wenren E'nin cübbesini çıkararak kollarının arasına aldı. Kendini çok daha iyi hissetti.


Cübbesini sıkıca kavrarken bilincinin yerinde olup olmadığını ya da uyuyup uyumadığını bilmeden sessizce gözlerini kapattı.


Hayal meyal bir rüya görür gibi oldu. Fakat bu bir rüya değil, gerçekten olmuş bir şey gibi görünüyordu. Rüyasında Büyük Tarikat Savaşı'ndan sonra lordunun doğrucu tarikatlardan bir kadın tarafından kurtarıldığını görmüştü. Lordu o kadını o kadar sevmişti ki nihayetinde o kadını kurtarmak için kan denizine düşmüştü.


Kan denizine düşmeden önceki anda lordu, kendi cübbesine sarılmış o kadını kan kırmızısı bir taşla birlikte Yin Hanjiang'a fırlatmıştı. Son sözleri "Rabbin adına onu koru." olmuştu.


İçini parçalayan acı Yin Hanjiang'ı uyandırdı. Kollarına baktı; sadece bir cübbe gördü, kadın yoktu.


Hm? Tuhaf, lordum nasıl öldü?


Yin Hanjiang başını salladı, bir türlü hatırlayamıyordu.


Anılarında iki dizi olay vardı. Birincisinde, lordu ona karşı çok iyi, çok nazik davranıyordu. Onun için Kar Alevini getirmiş, onun için ruhuna bağlanacak bir silah dövmüş ve ona cübbesini vermişti. Diğerinde ise... lordu bir kadına nazikçe -öyle ki kalbini sızlatacak kadar nazik- davranıyordu. Her seferinde gecenin köründe hayalet maskesini takıp kılıcıyla o kadının figürünü ahşaba oyuyor, ardından tırnaklarıyla kadının yüzünü eşeleyip yavaş yavaş heykelciği talaş haline getiriyordu.


Hangisi gerçekti?


Yin Hanjiang depolama kemerini karıştırdığında gizlice oyduğu bir sürü Wenren E figürü buldu. Hepsi çirkin görünüyordu. Onları lorduna göstermeye cesaret edememişti.


Ahşap heykelcikler mi? Yani lordunun o kızdan hoşlandığı doğruydu. Lordunun ona iyi davranması sadece içindeki şeytanların yarattığı bir yanılsama mıydı?


"Muhafız Yin, vücudun soğuk. Rabbinin kanından biraz iç ki ısınasın." Wenren E’lerden biri Yin Hanjiang'ın önünde durdu ve elini uzatarak Yin Hanjiang'a kanını sundu.


Yin Hanjiang Wenren E’yi görmezden geldi. İki parmağını uzattı ve parmak uçlarını her iki gözüne de derinlemesine bastırdı. Gözlerini oyarsa artık yanılsamaları göremeyecekti.


Sızlatan acı sarsılarak uyanmasına ve hafifçe kendine gelmesine neden oldu.


Yin Hanjiang cübbeyi ve heykelcikleri bir kenara bıraktı. Kapıyı iterek açıp odadan çıktığında hemen bir iskelet taşıyan ve Zhongli Qian'ı arayan Su Huai ile karşılaştı. İskelet Yin Hanjiang'ı gördüğünde tüm eklemleri takırdamaya başladı. Korkmuş muydu yoksa Yin Hanjiang'a küfrediyor muydu bilinmez.


"Hareket etmeyi bırak!" Su Huai Qiu Congxue'nin kemiklerini tutarak konuşmasını engelledi. "Eğer kemiklerin parçalanır ve Et Mantarının özü dışarı akarsa işin gerçekten biter!"


Yin Hanjiang'ın doğrudan kendisine doğru yürüdüğünü gören Su Huai, iskeleti sabit tutarken diz çökmek için acele etti. "Bu aciz, Tarikat Vekili Yin'i selamlıyor."


"Sen de kimsin?" Su Huai'ye bakarken Yin Hanjiang'ın gözlerinin kenarları kan çanağına dönmüştü.


Su Huai telaşla cevap verdi. "Ben Baili Qingmiao'nun ve Zhongli Qian'ın öğrencisiyim. Şu anda henüz Xuanyuan Tarikatına girmedim ve hâlâ Shangqing Tarikatının listesindeyim. Xuanyuan Tarikatının bir üyesi sayılır mıyım bilmiyorum ama mümkünse Yeraltı Ateşi köşkü’ne girmek istiyorum, hehe."


Xuanyuan Tarikatı hayalet yetiştiriciler için önemli bir tarikattı ve Wenren E ile Yin Hanjiang gibi insanlar onların bir kez karşılaşması için üç ömürlük bir erdem gerektiren türden efsanevi figürlerdi. Qiu Congxue de aslında bu sınıftaydı ama onu çok uzun zamandır tanıyordu. Su Huai büyük ustasının eğilimlerini çok iyi biliyordu; ona gerçekten saygı duyacak değildi.


"Seni hatırlamıyorum." Yin Hanjiang Su Huai'ye baktı, hafızasında bir hata olup olmadığından ya da gerçekten daha önce tanışıp tanışmadıklarından emin değildi.


"Taiyin Dağı’ndaki Ziling Köşkü'nde Tarikat Vekili Yin ile tanışma şerefine nail oldum. Ben yalnızca önemsiz bir insanım, Tarikat Vekili’nin beni hatırlamaması normal." dedi Su Huai başını kaşıyarak.


"Sen Baili Qingmiao'nun öğrencisi misin?" Yin Hanjiang elini kaldırdı. Baili Qingmiao'nun lordunun beğendiği kadın olduğunu hatırladı. Onu öldüremese bile bir öğrencisini öldürmesinde bir sakınca olmazdı değil mi?


Su Huai tehlikenin farkında olmadan dürüstçe cevap verdi: "Evet. Ustam ve ben Shangqing Tarikatının entrikalarının kurbanı olduk. Bizi kurtardığı için İblis Lordu Wenren'e minnettarız. Su Huai Xuanyuan Tarikatına katılmaya ve Tarikat Vekili Yin'e ömür boyu hizmet etmeye istekli."


"Lordum... Baili Qingmiao'yu mu kurtardı? Yeraltındaki kan denizinde mi?" Yin Hanjiang neredeyse Su Huai'nin bedenine değmek üzere olan elini geri çekti.


"Evet. Gerçekten tehlikeliydi. Doğrucu yetiştiricilerin hepsi pislik ve şu He Wenzhao #¥%*&@..." Su Huai tekrar küfretmeye başladı. Zhongli Qian ve ustası burada olmadığından doğrucu yetiştiricilerin atalarının tabletlerini tüttürecek kadar acımasızca küfretme fırsatını yakalamıştı nihayet.


Yin Hanjiang onun kullandığı bazı kelimeleri hiç duymamıştı bile ama onu gayet iyi anlıyordu. Bir süre dinledikten sonra Su Huai'nin omzunu sıvazladı. "Ağzına sağlık."


"Hehehehe." Su Huai çekinerek kıkırdadı. "Ustam ve Zhongli Bey benim küfrettiğimi duymaktan hoşlanmıyor. Eğer Tarikat Vekili kabul ederse gizlice yanınıza gelip duymanız için küfredebilirim."


"Kulağa hoş geliyor," dedi Yin Hanjiang. "Baili Qingmiao nerede kalıyor?"


"Muhafız Qiu'nun odasında. Çok fazla ruhani enerji var ve Zhongli Bey bunun ustamın iyileşmesine yardımcı olacağını söyledi." dedi Su Huai biraz şüpheyle. "Ustam kan denizinden döndüğünden beri ruhsal durumu pek iyi değil. Zhongli Bey bunun sadece kalp kırıklığı olmadığını, ruhunu etkileyen bir şey olduğunu söyledi."


"Hm." Yin Hanjiang, Su Huai'ye başka bir şey söylemedi ve doğrudan Baili Qingmiao'nun kaldığı odaya doğru uçtu.


Xuanyuan Tarikatındaki hiç kimse onu durdurmaya cesaret edemezdi. Yin Hanjiang hiçbir engelle karşılaşmadan Qiu Congxue'nin odasına girdi. İçeride, yatakta yatan güzel bir kadın gördü; kaşları sımsıkı çatılmıştı, bir kabusun içine hapsolmuş gibiydi.


Baili Qingmiao'nun yatağının kenarına oturarak ona baktı. O gerçekten çok güzeldi.


Yin Hanjiang Ordu Ezen süngüsünü çıkardı ve soğuk kabzasıyla Baili Qingmiao'nun yüzünü birkaç kez dürttü. Süngünün ucunu Baili Qingmiao'nun burnuna doğrulturken yüzünü eşeleyip eşelememesi gerektiğini düşündü. Nereden başlamalıydı? Burnundan mı?


Hayır, o bir heykelcik değildi, onu öylece eşeleyemezdi. Lordu ondan Baili Qingmiao'yu korumasını istemişti.


Onunla birlikte kan kırmızısı bir taş atmıştı. Neydi o? Neredeydi? Baili Qingmiao'nun üzerinde miydi?


Yin Hanjiang sakin görünmesine rağmen kafasındaki düşünceler milyonlarca kez tekrarlanmıştı. Öldürme niyeti dalgalandığında bunu hisseden Baili Qingmiao sonunda yavaşça gözlerini açtı.


Gözlerini açar açmaz yüzünün hemen önünde Ordu Ezen süngüsünü gördü. Baili Qingmiao derin bir nefes alarak zayıf bir sesle, "Tarikat… Tarikat Vekili Yin… Ne… ne istiyorsunuz?" dedi.


Yin Hanjiang yalnız başınayken istediği kadar çılgınca davranabilirdi ama diğer insanların önünde, onların güvenini kazanmak için kusursuz bir tarikat vekili olmak zorundaydı.


"Seni görmeye geldim." Yin Hanjiang çok yavaş konuştu. Her cümle üzerinde çokça düşünmesi gerekiyordu.


O konuşurken Ordu Ezen süngüsü hâlâ Baili Qingmiao'nun yüzünün üzerinde duruyordu. Başlangıçta bunun ölmek için kötü bir yol olmadığını düşünmüştü fakat Yin Hanjiang'ı gördüğü anda tüm tüyleri diken diken oldu. Bir şekilde kollarının üzerinde doğrulacak gücü buldu. Kendini süngünün saldırı menzilinden çıkarmaya çalışarak yatağın diğer tarafına doğru yavaş yavaş kaymaya başladı.


Onun hareketini gören Yin Hanjiang silahını kaydırarak yine burnuna doğrulttu.


Baili Qingmiao'nun vücudundan derin bir ürperti geçti. Titreyen bir sesle, "Tarikat Vekili Yin, oturmak istiyorum. Lütfen silahınızı çeker misiniz?" dedi.


"Ah." Yin Hanjiang sanki yeni fark etmiş gibi Ordu Ezen süngüsüne baktı. "Bu lordumun Yıkılmış Zirvenin Düşmüş Meteorunu kullanarak benim için dövdüğü silahım." dedi.


"Doğru, doğru!" Baili Qingmiao aceleyle konuştu. "Kıdemli Wenren, Tarikat Vekili Yin, Usta Qingxue ve ben Yıkılmış Zirvenin Düşmüş Meteorunu almak için birlikte çalışmıştık!"


"O zaman bu gerçek." Yin Hanjiang'ın yüzünde hafif bir gülümseme belirirken silahını uzaklaştırdı.


Baili Qingmiao doğruldu. Nefes nefese kalmıştı. Korkunç bir kaderden kurtulmuş gibi hissediyordu.


Yin Hanjiang'ın Ordu Ezen süngüsünü bir çocuğun oyuncağını göstermesi gibi gözlerinin önünde sallamasını izledi. "Bu, lordumun benim için Yıkılmış Zirvenin Düşmüş Meteorundan dövdüğü yarı tanrısal bir eser. Bana mükemmel şekilde uyan güçlü bir bağlı silah."


"Evet. Kıdemli Wenren vücudunuzdaki yin enerjisini dışarı atmak için Kar Alevini almıştı bir de.” dedi Baili Qingmiao. “Hepsi benim hatam, Kıdemli Wenren’in başını belaya soktum ve onun…"


Yeraltındaki kan denizindeyken He Wenzhao'nun kendisine karşı acımasız bir hamle yaptığını gördüğünü ve kalbinin kül gibi olduğunu hatırladı. Kıdemli ağabeyi onu öldürmek istediğine göre belki de en iyisinin ölmek olduğunu düşünmüştü.


O anda bu düşünce ne olursa olsun kurtulamayacağı bir kurtçuk gibi zihnini delip geçmişti. Baili Qingmiao hiçbir şey hissedememiş, sadece ölmek istemişti.


"Neyim var benim?" dedi ellerine bakarak. "Bu ben değilim. Ölmek isteseydim bile bu kadar bencil olmazdım. Zhongli Kardeş ve ben kalp bağlayan böceklerle birbirimize bağlıyız. Böcekleri ortadan kaldırmadan Zhongli Kardeş'in akıl sağlığını nasıl etkileyebilirim?"


İşte tam bu noktada, Yin Hanjiang'ın öldürme niyeti altında, Baili Qingmiao bir rüyadan uyanır gibi oldu. Bu yılki olayları düşününce içinden bir ürperti geçti.


"Delirdim mi? Yoksa beni kontrol eden bir şey mi var? İçimdeki şeytanlar mı?" Etrafta başka kimse olmadığı için Baili Qingmiao sadece Yin Hanjiang'a sorabildi.


"Bilmiyorum." Yin Hanjiang Baili Qingmiao’nun eteğini tutarak Ordu Ezen süngüsünün bıçaklarını sildi. "Tek bildiğim, eğer bir yetiştirici deliriyorsa bu, kendi arzuladığı içindir."


Ordu Ezen süngüsünün soğuk metal yüzeyi Yin Hanjiang'ın çarpık ifadesini yansıtıyordu.