Lupin'de Ara

Son Bölümler: Qian Qiu Radyo Dizisi

Qian Qiu Radyo Dizisi -- 2. Sezon -- 4. bölüm yüklendi. (Bilgisayardaki bir sıkıntı nedeniyle devam edemiyorum.)

Son Bölüm

Qian Qiu yeni ekstra!! Geçmiş Günler yayınlandı!!

Bölüm 21: Böyle bir adamın şimdiye dek evlenmemiş olmasına şaşmamak gerek.

 

   Mehtabın aydınlattığı berrak bir gece. Su Konağı.


   Yaratık şeklindeki buhurdanlığa birkaç kaşık tütsü eklenmesiyle yeşil duman yavaşça yükselip dalgalandı. Su Shiyu pavlonya ağacından yapılma qin'in tellerini sıktı ve usulca akan bir pınar gibi eliyle birkaç nota çıkardı. Su kestanesinden masasının önünde bir süre kıpırdamadan durdu ve hafifçe içini çekti. "Gecenin bu saatinde zatıaliniz davetsiz gelmiş, bir şeye mi ihtiyacınız var?"


   Birden evin dışında bir hışırtı duyuldu. Oymalı pencere dış taraftan yavaşça itilerek açıldı. Gülümseme taşıyan bir ses, “Çiçek toplamaya geldiğimi söylersem ne yaparsınız?" dedi.


[Çiçek toplamak “tecavüz etmek” anlamında da kullanılır.]


   Ay ışığı ziyaretçinin perçeminin üzerinden eğimle geçerek odaya indi. Düz, beyaz parmakları pencere kafesine takıldı. Pencere pervazına yaslandı ve gözlerinde bir gülümsemeyle ona baktı.


   Su Shiyu pencereye doğru yürüdü ve bir süre sessizce ona baktı. "...Siz miydiniz?"


   "Olamaz mıyım?" dedi Chu Mingyun.


   "Chu Bey gecenin bu saatinde ziyarete geliyor. Neden gelişinizi duyurmak için birine seslenmediniz?" diye sordu Su Shiyu.


   "Size bir sürpriz yapmak niyetindeydim."


   "..." Su Shiyu, "Hastane üç li kadar batıda.” dedi.


   "Bu benimki gönül yarası, devası bizzat sizde değil mi?” Chu Mingyun bir elini kaldırdı ve Su Shiyu'nun omzuna dökülen simsiyah saçlarından bir tutamı gelişigüzel tuttu. Saçları hâlâ biraz nemliydi. Gözlerini kaldırıp Su Shiyu'ya baktı. Su Shiyu'nun üzerinde bir dış cübbe vardı. Ay ışığı ince vücudunun ayrıntılarını çiziyor, boynunun yan tarafında köprücük kemiklerine gölgeler düşürüyordu. Chu Mingyun kısık bir sesle güldü. "Anlaşılan gerçekten de vakitsiz gelmişim. Daha erken gelmiş olsaydım sizinle banyodayken karşılaşmaz mıydım?”


   Su Shiyu saçlarını ellerinin arasından çekerek kibarca, "İçeri girin de konuşun." dedi. Bir anlık duraksamadan sonra, tam içeri girmek üzere olan Chu Mingyun'u çaresizce durdurdu. "...Kapı yan tarafta."


   Chu Mingyun ona zahmet veriyormuş gibi bir bakış attı. Elini geri çekti ve yan tarafa doğru yürüdü, uzun bir iç çekişle kapıyı evin içine doğru itti. "Gizli buluşmalara ön kapıdan girildiği nerede görülmüş? Su Bey gerçekten hiç eğlenceli değil." 


   Su Shiyu dış cübbesini çoktan düzgünce giymişti. Çay doldururken karşılık verdi: "Pencereden girmek ilgi alanınıza giriyorsa hırsızların hepsinin Chu Bey’in gözünde eşsiz güzellikler olduğunu mu düşünmeliyim?"


   "Benim gözlerim sadece sizi görmüyor mu?" dedi Chu Mingyun gülümseyerek.


   Su Shiyu çay fincanını ona uzattı ve "Şaka yapmayı bırakalım, Chu Bey buraya ne için geldi?" dedi. 


   Chu Mingyun çayı alıp elinde tuttu ve kayıtsızca, "Sizi özlediğim için." dedi.


   "...Açık konuşacağım için kusura bakmayın, Chu Bey asıl konudan kaçma alışkanlığından kurtulsa iyi olur." 


   "Sizi görmeye gelemez miyim?" Chu Mingyun öylesine karşılık verdi.


   “Madem öyle…” Su Shiyu durakladı, ayağa kalktı ve dışarı çıktı. "Rahmetli babamın öğütlerine uyarak geceleri evime özel misafir kabul etmiyorum. Her ne kadar nezaketsizlik ediyor olsam da, Chu Bey beni çoktan gördü, bu yüzden sizi evinize yolculaması için birini göndereceğim."


   "Hey…"


   Su Shiyu durdu, başını çevirip arkasına baktı ve gülümsedi. "Chu Bey ziyaretinin amacını hatırladı mı?"


   Böyle bir adamın şimdiye dek evlenmemiş olmasına şaşmamak gerek, diye düşünerek iç geçirdi Chu Mingyun ve doğrudan konuya girdi: "Song Heng'in konağını hatırlıyor musunuz?"


   Su Shiyu onun karşısına oturdu. "Elbette hatırlıyorum, neden?"


   "Birkaç gündür o bronz mührü incelesem de ilgimi çeken bir şey göremedim. Sonra birden aklıma o konaktaki sayısız mekanizma geldi, belki orada bazı ipuçları olabilir." dedi Chu Mingyun. "Su Bey o evin sorumluluğunu Ceza Nazırlığı’ndan bana devretmeleri için Lu Shi'ye benim adıma açıklama yapmaya istekli olur mu?"


   "O konak uzun süredir boş ve herhangi bir kullanım da söz konusu değil, dolayısıyla bu bir sorun teşkil etmeyecektir. Ancak…" Su Shiyu ona bakarak gülümsedi. "Bu acil bir mesele değil. Chu Bey neden benimle görüşmek için yarına kadar beklemedi de gece vakti evime geldi? İçeri girenin kötü niyetli biri olduğunu düşünmüştüm.”


   Kötü niyetli Chu Mingyun çayını yudumladı ve yüz ifadesini değiştirmeden, "Buluşmak için geldiğimi söylemedim mi?" dedi.


   Elbette gece vakti buraya gelmesinin bir sebebi vardı. Astları Su Shiyu'yu uzun süre araştırdıktan sonra hiçbir ilerleme kaydedemeyince Chu Mingyun buraya bizzat gelme fırsatını kullandı. Su Shiyu onun pencerenin dışında olduğunu fark etmeden önce muhafızlardan kaçarak Su Konağı'nda bir tur atmıştı bile. Konak son derece sıradandı, ne bir mekanizma izi ne de onun yaptığı gibi gölge muhafızlar veya suikastçılar yetiştirecek herhangi yeri vardı. Sonuçlar beklentiler dahilindeydi ancak böyle olduğu için daha da kafa karıştırıcıydı.


   Bununla birlikte Su Shiyu'yla flört ederek karşılık vermek gerçekten de denenmiş, işe yarayan bir yöntemdi.


   Su Shiyu bir süre Chu Mingyun'un yüzüne baktı, sonra gözlerini indirerek konuyu usulca sonlandırdı. "Konak başkomutanın emrine tahsis edildikten sonra ne Ceza Nazırlığı ne de Teftiş Ofisi kolayca müdahale edebilecektir. O halde bir ipucu bulunduğunda Chu Bey beni nasıl bilgilendirmeyi planlıyor?" 


   Chu Mingyun parmak uçlarıyla porselen fincana vurdu. Umursamazca, "Bana güvenmiyorsanız gelip benimle birlikte bakabilirsiniz." dedi.


   "Ne münasebet.” Su Shiyu nazikçe gülümseyerek gözlerini kaldırıp ona baktı. "Elbette Chu Bey’e güvenebilirim."


***


   “Abi?” "


   "...Hm?" Chu Mingyun kendine geldi. Qin Zhao'ya baktı ve dışarıya bakmak için arabanın perdesini kaldırdı. Ancak o zaman Song Heng'in konağına vardıklarını fark etti.


   Su Shiyu daima işleri yerli yerinde yürütürdü, bu nedenle iki taraf arasındaki devir teslim bir gün içinde tamamlanmıştı. Her ne kadar işler yolunda gitmiş olsa da Chu Mingyun Su Shiyu'nun kendisine olan inancını ifade edişini düşününce yüreğinde belli belirsiz bir huzursuzluk hissediyordu. Daha önce Su Shiyu’ya hiç utanıp sıkılmadan hiçbir şey bulamadığını söylemeyi planlamasına karşın şimdi bu konuda az çok vicdan azabı hissediyordu.


   Chu Mingyun ile Qin Zhao arabadan inip konağa girdiler ve gölge muhafızlar sessizce ardlarında olduğu halde doğruca çalışma odasına yöneldiler.


   Tan Jing'in o gece söylediğine göre sahte Song Heng planın başarısız olduğu haberini aldığında oradan hemen ayrılmamış, çalışma odasına gitmişti. Kendisini ve Su Shiyu'yu hapishanede ablukaya almak için çalışma odasındaki çıkışı kapatmadığına göre belli ki burada başka önemli şeyler vardı.


   Çalışma odasındaki mobilyalar eskisi gibi duruyordu. Sadece uzun süredir kimse orada bulunmadığı için ince bir toz birikmişti.


   Chu Mingyun hapishanenin çıkışındaki kitaplığı incelerken arkasında etrafı araştıran gölge muhafızlardan biri aniden "Efendim." diye seslendi.


   "Hm?" Chu Mingyun dönerek onun yanına gitti.


   Gölge muhafızın saygıyla geri çekilmesiyle eski parşömenin arkasına gizlenmiş ahşap çerçevenin üzerinde tanıdık hatlara sahip bir çöküntü olduğunu gördü. Chu Mingyun bronz mührü yerleştirerek sıkıca oturttu, sessizlikte aniden bir 'tık' sesi duydu. Mekanizmanın hareket sesi yavaşça yükseldi ve önlerindeki kitaplık iki yana açıldı. Sadece karanlık olmamakla kalmıyordu, aynı zamanda ortaya çıkan parlak ışık neredeyse insanın gözünü alıyordu.


   Altın külçeleri ışıl ışıl parlıyor, üst üste yığılmış halde taş odanın yarısını dolduruyordu.


   Chu Mingyun bile gözlerini kısarak iç geçirmekten kendini alamadı. "Görünüşe göre kumarhanenin kasası buradaymış. Gerçekten benden çok daha zengin. Kıyaslarsak aslında bunca yıldır pek para kazanmamışım, öyle değil mi?” diye Qin Zhao'ya sordu, başını hafifçe çevirmişti.


   Qin Zhao ona boş boş baktı.


   Taş odanın diğer tarafında üzerinde birçok kitapçığın istiflendiği bir dizi kitap rafı duruyordu. Chu Mingyun rastgele bir kitapçık alarak göz gezdirdi. Biraz şaşırmış gibiydi. Ardından birkaç tane daha alıp göz gezdirdi ve anlamlı bir gülümseme takındı.


   Kitapçıkta Jingji'deki çeşitli bölgelerden yetkililerin özgeçmişleri yer alıyordu. Kitapçıkların her biri farklı biri hakkındaydı; yaşam deneyimlerinden ailesine, eşine ve çocuğuna kadar her şey ayrıntılı bir şekilde listelenmişti. Bilgilerin taranması için harcanan çaba gözle görülebiliyordu.


   Chen Xuanwen'in ölümünden Song Heng'in davasına ve Sonsuz Mutluluk Yolu davasına kadar, aynı kaynaktan geldikleri artık kesindi, karşı tarafın bunu uzun zamandır planladığı aşikardı. Kargaşa kapıdaydı.


   "Pekala." Chu Mingyun gölge muhafızlarına emir verdi: "Bu kitapçıkları konuta taşıyın. O altın külçelerden de her biriniz ihtiyacınız olanı alın. Daha hızlı hareket edin. Su Shiyu'ya söylediğimde hepsi Li Yanzhen’in ellerinde çarçur edilmek üzere götürülecek."


   Gölge muhafızlar emri kabul ederek hep birlikte kitapçıkları taşımak için öne çıktılar.


   Chu Mingyun bakışlarını onlardan alarak gözlerini elindeki kitapçığa dikti. "You Fufeng'den Zheng Wan..."


***


   Gecenin bir yarısı kapı çalındı.


   "Efendim." diye seslendi kapının dışındaki kişi. "Astınızın bildirmesi gereken acil bir mesele var."


   Bunu duyan Zheng Wan elindeki resmi belgeyi bırakarak ayağa kalkıp kapıyı açtı. "Konu nedir?.."


   Avluda iki üç ceset yatıyordu. Kapının önünde duran, siyahlara bürünmüş maskeli adam yavaşça yüzünü açtı.


   Bir anda beyaz bir ışık parladı. Göğsünde keskin ve soğuk bir acı hissetti. Zheng Wan tepki veremedi, başını eğdiğinde göğsüne saplanmış beyaz bir hançer gördü. O bir çığlık bile atamadan siyahlı adam hançerle birlikte geri çekildi. Ayak parmak uçlarının hafif bir dokunuşuyla göz açıp kapayıncaya dek gözden kayboldu. Zheng Wan sarsıldı, aniden bir ağız dolusu kan tükürdü ve yüz üstü yere düştü.


   Gökte soğuk mehtap tek çıt çıkarmıyordu.



   Yazar Notu:


   Birden birkaç yorum görünce nasıl keyiflendim anlatamam.

   Benim için, bir şey yazmanın getirdiği en büyük mutluluk hikayeye yapılan yorumları görmek =v=

   Sessiz meleklerim de çok sevimli tabii =v= heheheh