Lupin'de Ara

Son Bölümler: Qian Qiu Radyo Dizisi

Qian Qiu Radyo Dizisi -- 2. Sezon -- 4. bölüm yüklendi. (Bilgisayardaki bir sıkıntı nedeniyle devam edemiyorum.)

Son Bölüm

Qian Qiu yeni ekstra!! Geçmiş Günler yayınlandı!!

Bölüm 65: Değerini yitirmiş bir piyona muamele ederken daima böyle acımasız mıydın?

 

   Kapı iki kere çalındı. Çalışma odasından cevap geldiğinde Liu Yunzi elinde bir tepsiyle kapıyı itip açtı. Masanın önündeki adama gülümseyerek, "Kocacığım bu günlerde çok zayıfladı. Benden bu sebeple senin için çorba yapıp getirdi." dedi.


   "Sana daha önce de söyledim, bırak bu tür şeyleri hizmetçiler yapsın. Bir daha kendini yormamaya çalış." Han Zhongwen başını kaldırdı. Yanına gelip kollarını ona doladı.


   "Böyle şeylerden yorulunmaz kolay kolay." Liu Yunzi tepsiyi bıraktı. Kaseyi alıp uzattı. "Hadi, benim çorbam senin en sevdiğin değil mi? Sıcakken iç."


   Han Zhongwen gülümseyerek karşılık verdi. Çorbayı aldı. Liu Yunzi bir an ona baktı, sonra gözlerini hükûmet işleriyle ilgili mektuplara ve belgelere kaydırdı. Farkında olmadan dalgın bir ifade sergiledi. Bu sırada Han Zhongwen çorbayı çoktan bitirmiş ve kaseyi bırakmıştı. Onu böyle görünce, "Ne oldu canım?" diye sordu.


   "Kocacığım," dedi Liu Yunzi ona doğru bakarak. "Benden çok fazla konuşmaması gerektiğini bilse de, yine de söylemek istediği bazı şeyler var."


   "Ne söylemen gerekiyorsa söyle, sen ve ben karı kocayız, bunda kınanacak ne var ki?" dedi Han Zhongwen.


   Liu Yunzi, "Kararın kesin mi kocacığım?" diye sordu.


   Han Zhongwen bir anlığına şaşkına döndü. Sonra başını salladı. "Kararımda uzun zamandır kesinim. Aksi olsaydı bu noktaya ulaşamazdım."


   Bir anlık sessizliğin ardından Liu Yunzi fısıldadı. “Sadece Xiling Valisi’nin güvenilir biri olmamasından endişe ediyorum. Kocacığım, bu gidişle tehlikeye gireceksin."


   "Büyük işler başarmayı kafaya koyarsa insan, nasıl riski küçük tutabilir?" dedi Han Zhongwen. "Dahası, mevcut barış hali görüntüden ibaret. Birkaç yıl öncesinde sürekli felaketler yaşanmış olsa da hâlâ nispeten iyi durumdayız. Son iki yılda hiçbir doğal afet gerçekleşmedi ancak insan yapımı felaket başladı başlayacak. Huainan Valisi’nin ölümü soyluları caydırmaya yetmiyor. Kuzeyde Hunlar avını izleyen bir kaplan gibi. Bir de Loulan bizimle diplomatik ilişkilerini kesti. İmparator zayıf ve beceriden yoksun. Üstelik Changan’da Chu ve Su partileri hâlâ durmadan çekişmiyor mu? Bu dünya er ya da geç kaosa sürüklenecek. Eyleme geçmeyenler ancak ve ancak zulmün kurbanı olacak. Yapılacak en iyi şey önce en güçlü olanı, Xiling Valisi’ni seçmek. Büyük amacımızı gerçekleştirebildiğimiz gün doğal olarak sonsuz zafer getirecektir."


   "Eğer birileri suyu dalgalandırmasaydı durum bu kadar kötü olmazdı." Liu Yunzi bir parça hoşgörüsüzlük gösterdi. “Kocacığım, eylemlerinden dolayı gerçekten de hiç suçluluk duymuyor musun yoksa? Ben gecenin bir vakti ne zaman rüya görsem hep ölülerin ruhlarının beni bulmaya geleceğinden korkuyorum.”


   Han Zhongwen onu teselli eder gibi elini sıktı. İç çekmeden edemedi. "Bir kadın olduğun için böyle merhamet gösteriyorsun desem korkarım hoşnutsuz kalacaksın. Ama gerçek bu. Etrafına bakarsan saf ve pak kalmış kaç kişi görebilirsin ki? Su Shiyu denen herifin asil bir aileden geldiğini söylemeye bile gerek yokken bir de Chu Mingyun kimsenin yaklaşmaya cesaret edemediği bir başkomutan oldu. Vücudundaki kan kokusu artık dinebilir mi? Dünyanın işleyişi zulümden geçer. Ben sadece oyundaki bir oyuncuyum. "


   Liu Yunzi gözlerini indirdi. Bir süre daha konuşmadı.


   Han Zhongwen aniden ayağa kalktı. Ona arkadan sarılarak iç geçirdi. "Canım, benim için endişelendiğini biliyorum. Fakat başarıya çok yakın olduğumuzu bilmelisin. Chu Mingyun ve Su Shiyu'yu ortadan kaldırma fırsatını yakaladığımız sürece hanedanlık çökecek ve ülke neredeyse bizim olacak! O zaman tüm ihtişam ve zenginliğe sahip olacağız. Sana ve Ziming'e her şeyin en iyisini verebileceğim. Artık soğuk bakışlara ve alaylara katlanmak zorunda kalmayacak, bir daha asla onların ayakları altında ezilmeyeceğim!"


   Vücudunu saran kollar bu sözlerle bilinçsizce gerilerek titredi. Liu Yunzi elini onunkinin üstüne koydu. Omzuna yaslandı. Sakince, nezaketle gülümsedi. "Benden hiçbir şey istemiyor. Madem kocam kararında net, ne yaparsan yap yanında olacağım."



   Çalışma odasından çıktıktan sonra Liu Yunzi nihayet endişeli bir ifade takındı. Tepsiyi yanında bekleyen hizmetçiye verdi. Ellerini kavuşturup sessizce uzaklardaki göğe dua etti. Sonunda uzun bir iç çekerek kendi avlusuna doğru yürüdü. Tam yaklaşırken avlunun önünde bekleyen birini gördü ve onu görür görmez selamladı.


   Su Bai eğilerek selam verdi. "Han Hanım, genç efendim güzel bir çay demledi. İlginizi çekebileceğini düşündü, gelip denemeniz için sizi davet etmek istedi."


   Liu Yunzi'nin gözlerinde bir kıvılcım parladı. Hizmetçisine bazı talimatlar verdikten sonra Su Bai'ye gülümseyerek başını salladı. Onu Su Shiyu'nun kaldığı diğer avluya kadar takip etti.



   Küçük ocakta kaynayan su bir süre sakinleşti. Taze yapraklar yeşim gibi batarak çaya tat verdi. Liu Yunzi çay fincanını iki eliyle tuttu, yavaşça bir yudum aldı. Kokusu bile kendi başına kalıcı bir tat bırakıyor, rahatlamış hissettiriyordu. "Gerçekten güzel bir çay. Su Bey’in rüzgardaki çiçekler gibi bir zarafete sahip olduğu duymuştum. Sahiden denildiği gibi. Demlediğiniz çayın bile zarif bir havası var."


   "Övgüleriniz için teşekkür ederim Han Hanım. Damak tadınıza uyması güzel." Su Shiyu hafifçe gülümsedi. Chu Mingyun'a bir fincan daha koyduktan sonra kendine de biraz çay doldurdu.


   “Bendeniz beyefendiye nazik daveti için teşekkür ediyor.” Liu Yunzi fincanı bıraktı. "Fakat beyefendinin beni buraya davet etmesi sadece çay içmek için değildir muhtemelen."


   "Hanımefendi zeki biri. Bugün sizi rahatsız etme cüretini göstermem, aslında size sormak istediğim bir şey olduğu için." dedi Su Shiyu.


   Liu Yunzi gülümsedi. "Bendeniz yalnızca bir kadın. Sadece kocama nasıl bakacağımı ve çocuklarımı nasıl büyüteceğimi biliyorum. Dış ilişkilere katılmaya hiç niyetim olmadığı gibi katılmamım bir yolu da yok. Sorularınıza cevap verebilecek değilim. Korkarım yanlış kişiye bakıyorsunuz beyefendi."


   "Han Hanım, yanlış anladınız." dedi Chu Mingyun gülerek. "Size ne yapacağınızı sormak niyetinde değiliz. Buraya bir emirle geldik ve Huainan'daki her şeyi derinlemesine araştırma hakkına sahibiz. İster kadın olun ister erkek, buraya gelmeniz için sizi çağırdığımıza göre sadece cevap vermeniz gerekiyor."


   "...Evet." dedi Liu Yunzi. “Beyfendi böyle söylediğine göre bendeniz doğal olarak iş birliği yapacaktır."


   "Gergin olmanıza gerek yok, biz sadece kısaca anlamak istiyoruz." Su Shiyu ona baktı. "Han Hanım, son zamanlarda Shouchun’da neler olduğunu biliyor musunuz?" diye sordu.


   Liu Yunzi başını iki yana salladı. "Bütün gün evde kalıyorum, şehirde neler olduğunu nasıl bilebilirim? Eğer daha önceki isyanı soruyorsanız, lütfen hiçbir şey bilmediğim için bendenizi bağışlayınız. O sıralarda oğlumla birlikte ailemi ziyarette idim. Kargaşa haberini duyduğumda endişelendim. Kocamdan sağ salim olduğunu belirten bir mektup aldığımda ancak rahatlayabildim. Huainan'daki durum tehlikeli olduğu için geri dönmemize izin vermedi. Ziming ve ben ancak daha sonra ortalık sakinleştiğinde eve dönmek için yola çıktık ve tam da dönüş yolunda başımız beladayken siz beyefendiler tarafından kurtarıldık. Ben siz beyefendilerle birlikte şehre girdim. Muhtemelen Shouchun’daki olaylar hakkında siz ikiniz kadar bile bilgi sahibi değilim."


   "O halde o gün size saldıranların kaçaklar olduğunu nereden biliyordunuz?" diye sordu Chu Mingyun.


   Liu Yunzi sakince cevap verdi. "Eşkallerine ve kıyafetlerine bakarak elbette bunu tahmin edebiliyorum."


   Chu Mingyun kayıtsızca başını salladı. "Evet, onların savaştan kaçan insanlar olduğu anlaşılabiliyor. Peki neden Shouchun’daki insanlar huzur ve mutluluk içinde yaşayıp çalışıyorlarken şehrin dışında yoldan geçenleri soyan çok sayıda kaçak var? Bu tuhaf değil mi?"


   Liu Yunzi biraz tereddüt etti.


   “Şehirde tek bir kaçak bile yok. Yollara dizilip dilenmek yerine gruplaşarak haydutluk yapar olmuşlar. Bölge valisinin hanımı bile saldırıya uğradı." Chu Mingyun başını eğerek ona baktı. "Bu kadar zekiyken bunu tuhaf bulup da kocanıza sormadınız mı hiç?”


   Liu Yunzi gülümsedi. "Gerçekten aklıma gelmedi. Ben sizin düşündüğünüz kadar düşünmüyorum efendim. Sadece her şeyin yolunda olduğunu biliyorum. Kocam zaten işleriyle meşgul, bu yüzden bu konuyu açarak onu endişelendirmek ve dikkatini dağıtmak istemiyorum.”


   Onun sözleri üzerine Su Shiyu kaşlarını hafifçe çatmaktan kendini alamadı. "Han Hanım," dedi. "Konakta bizim adımıza konuştuğunuz ve kurtarıldığınızdan bahsettiğiniz zamanı hatırlıyorum. O sırada Han Bey şaşırmamıştı, bu yüzden bunu zaten biliyordur diye düşünüyorum."


   Liu Yunzi bilinçsizce kollarını sıktı, suskun kaldı.


   Chu Mingyun Su Shiyu'ya baktı, sonra gözlerini tekrar ona çevirdi. Yüzünde yapmacık bir gülümsemeyle, "Madem biliyor, Han Bey neden bir şey yapmadı?" diye sordu. "Shouchun’da olanları anlamasanız bile kocanızı anlayabilmeniz gerekir, değil mi?”


   Sessizdi. Bir ikileme sürüklenmişti. Onu savunmak için ağzını ne kadar açarsa açsın, Han Zhongwen görevi ihmal suçundan kurtulamazdı. Eğer sessiz kalırsa sadece suçlu ve şüpheli görünecekti ki bu da gizli komplonun dilsiz bir kanıtıydı.


   Uzun bir süre sonra Liu Yunzi sımsıkı kavradığı kollarını gevşetti. Elini göğsüne götürerek bastırdı. Nazik gözleri bir gülümsemeyi ortaya çıkardı. "Kocam bana dünyada en iyi davranan kişidir. Onunla çocukluğumuzdan beri tanışıyoruz, o zamandan beri birbirimizi seviyoruz. On dört yaşında onunla evlendiğimde bana asla en ufak bir haksızlık yapılmasına izin vermeyeceğini söylemişti. Yıllar geçmesine rağmen hâlâ benim için endişeleniyor, ev işlerini yürütürken yorulacağımdan korkuyor. Makamının alçak olmadığı ortada olmasına rağmen yolda ne zaman ıvır zıvır görse arabadan kendisi iner ve benim için satın alır. Beni mutlu etmek ister, insanların ona gülecek olmasına aldırış bile etmez." Kısa bir duraklamanın ardından gözlerini kaldırarak onlara baktı, yavaşça devam etti: "Benim tanıdığım kocam siz beyefendilerin bilmek isteyeceği türden biri değil. Bence o çok iyi ama beyefendiler buna katılmıyor olabilir. Siyasi işlerin karmaşıklığından bahsetmiyorum bile, herkesin kendilerince planları var. Beyefendilerin bana sorması her halükarda boşuna.”


   Bir süre sessizlik oldu. Chu Mingyun fincanını alarak çayını yudumladı. Anlaşılmaz bir şekilde gülümsedi. Su Shiyu bir an düşündü, konuşmak üzereyken aniden dışarıdan bir çocuk sesi geldi.


   Hizmetçi Han Ziming'le birlikte içeri girdi. Önce Chu Mingyun ve Su Shiyu'nun önünde eğildi, sonra Liu Yunzi'ye döndü. "Hanımefendi, genç efendi uyandığında sizi görmek için yaygara kopardı. Bendenizin onu buraya getirmekten başka çaresi yoktu."


   Han Ziming içeri girer girmez Liu Yunzi'nin yanına sokuldu. Yarı uykulu halde gözlerini ovuşturdu. Mıymıy sesiyle annesini çağırıp durdu. Liu Yunzi onu yatıştırarak Su Shiyu'ya özür dilercesine gülümsedi. "Bugünlük bu kadar. Bendeniz siz beyefendilere daha fazla rahatsızlık vermeyecek."


   "Han Hanım..."


   "Ha? Ağabeyler!" Han Ziming bilinçsizce başını çevirdiği anda biraz daha enerjik hale geldi. Ancak düşünmeden söylediği sözlerden sonra tekrar kaşlarını çattı. "Hayır… Hayır, annem sizin olmadığınızı söylemişti..." Gözlerini Chu Mingyun ile Su Shiyu’ya dikti. Bir an tereddüt etti. "...Tam aynısınız ya, gerçekten siz değil misiniz?"


   Liu Yunzhi konuşmaya fırsat bulamadan Chu Mingyun aniden kaşlarını kaldırarak gülümsedi. Han Ziming'e, "Gerçekten bilmek istiyor musun?" diye sordu.


   "Hı-hı!" Han Ziming başını salladı.


   Chu Mingyun parmağıyla yaklaşmasını işaret ederken alçak bir sesle onu cezbetti. "Buraya gelirsen sana sessizce anlatacağım."


   Han Ziming bunu duyunca oraya doğru yürümeye yeltendi. Liu Yunzi irkilerek bilinçsizce çocuğa sarıldı. Belli belirsiz yalvarır gibi "Chu Bey!" deyiverdi.


   Chu Mingyun gülümsedi. "Onu yiyecek değilim ya, neden bu kadar korkuyorsunuz?"


   Su Shiyu çaresizce ona baktı. Liu Yunzi'ye, "Farklı bir niyeti yok. Endişelenmeyin Han Hanım." dedi.


   Liu Yunzi sakinleşmek için çabaladıktan sonra çocuğun boynundaki uzun ömür kolyesini düzeltti. "...Beyefendiler zaten bir şeye karar vermişse bendenizin sözlerinin bir önemi yok demektir.”


   Etli küçük bir el yüzüne dokundu. Çocuk ona baktı ve boş boş gözlerini kırpıştırdı. "Anne?"


   Liu Yunzi onun elini tuttu. Nazikçe gülümsedi. "Bir şey yok, hadi geri dönelim."


   "Hm." İtaatkar olarak karşılık verdi. Sonra dönüp Chu Mingyun ve Su Shiyu'ya el salladı. "Görüşürüz ağabeyler!" Liu Yunzi onun peşinden ayağa kalktı, eğilerek veda etti. Onu durdurmadılar, çocuğu alıp götürmesine izin verdiler.


   Silüetleri avlu duvarının ardında kayboldu. Chu Mingyun gözlerini oradan alarak sükunetini koruyan Su Shiyu'ya baktı. Yavaşça iç çekti. "Açıkça biliyor fakat konuşmayı reddediyor. Herhangi bir araç kullanmadan nasıl öğreneceğiz? Kadınlara karşı çok merhametlisin. Merhametini bana daha çok göstersen ne iyi olurdu."


   Derisi gün geçtikçe kalınlaşıyordu. Su Shiyu gülümseyerek ona baktı. Sıcak bir sesle, “Tamam.” dedi.


   "..." Chu Mingyun, "Bahsettiğim merhamet duygusu bana bir fincan çay daha doldurman için değil." dedi.


   "Niyetini anlıyorum." Su Shiyu dolu bir fincan çayı yanına koydu. "Fakat Han Hanım’ın vereceği yanıtın doğru mu yanlış mı olduğunu anlamanın bir yolu yok. Ben esas olarak onun tavrını görmek istiyordum ki bir çıkarımda bulunabileyim.”


   "Yaa?" Chu Mingyun gülümsedi. "Söyle bana."


   Su Shiyu ayağa kalkarak çalışma odasına yürüdü. Masadan bir davetiye aldı ve peşinden gelen Chu Mingyun'a uzattı. "Senin davetiyen de avluna gönderilmiş olmalı. Huainan'daki diğer bazı vilayetlerin başlıca yetkilileri birbiri ardına Shouchun'a geldi ve sen de kışladan döndün. Bu nedenle Han Bey yarın akşam için bir ziyafet ayarladı."


   Chu Mingyun davetiyeyi gelişigüzel çevirdi. "Sanırım Han Zhongwen kolayca geri dönmemize izin vermeyecek. Bir Hongmen Ziyafeti mi hazırlıyor yani?"


   Su Shiyu hafifçe gülümsedi. Ona cevap vermedi. Bir süre sonra, "Liang Bey bu işin içinde midir acaba?” diye düşündü.


   "Liang Jin'in sana ilaç vermesini mi düşünüyorsun hâlâ?"


   "Ne de olsa onun amacını tahmin edemiyorum." dedi Su Shiyu. "O gece başarılı olacak kadar şanslı olsa bile kendime geldikten sonra yine peşine düşecektim. Bu taktik gerçekten pek akıllıca değil ve ona hiçbir faydası yok. Bu yüzden niyeti giderek daha şüpheli hale geliyor.”


   Chu Mingyun masaya yaslandı. Bir süre düşündü, sonra aniden "Doğru ya." dedi.


   "Ne?"


   "Senin için bir şeyim var." Chu Mingyun kolundan bir mektup çıkardı. "Başmüfettiş bey, tahmin et bu ne?"


   Su Shiyu nazikçe kıkırdadı. "Başkomutan beyin suçlarının itirafı mı?”


   "...Neredeyse. Ama benim değil." Chu Mingyun mektubu ona uzattı. "İşte, kanıt burada, istediğin gibi yap."


   Mektubun içeriğini kabaca gözden geçirirken Su Shiyu'nun gözlerindeki gülümseme yavaş yavaş soldu. "Zhang You mu?" Sözlerinde tek bir dalgalanma yoktu. "Onun senin adamın olduğunu hatırlıyorum?"


   Chu Mingyun duygusuzca güldü. "Artık değil."


   Su Shiyu aniden sustu. Gözleri koyulaştı. İnce mektuba uzun uzun baktı. Tek bir kelime bile okumuyor da derin düşüncelere dalmış görünüyordu. Nihayet hafifçe, sıradan bir şeymişçesine, "Değerini yitirmiş bir piyona muamele ederken daima böyle acımasız mıydın?” diye sordu.


   Kafası karışmış gibi görünen Chu Mingyun başını eğdi. Umursamayarak, "Olamaz mıyım?” diye sordu.


   Su Shiyu gözlerini indirip gülümsedi. Kayıtsızca, "Olabilirsin." dedi. Tam mektubu bir kenara bırakacaktı ki Chu Mingyun bileğini çekti. Şaşkınlıkla gözlerini kaldırdığında diğerinin gülümsemesiyle kıvrılan gözleriyle karşılaştı.


   Chu Mingyun ona baktı. Acele etmeden, "Bunu bedavaya getirmedim. Öpsene beni bir." dedi.


   Enderdir ki Su Shiyu sessiz kaldı, ona bir süre ciddiyetle baktı, sonra yaklaşarak onu öptü. Chu Mingyun onun bu kadar uyumlu olmasını beklemiyordu. Bir anlığına afalladı. Hemen ardından adamı kollarına alarak sıkıca sarıldı, öpücüğü derinleştirdi.


   Mektubu tutan eli yan tarafına düştü, gözlerden uzak olduğu anda bilinçsizce yumruk haline geldi. Kağıt hafifçe kırışarak yumuşak bir ses çıkardı.