1
Bugünlerdeki dövüş sanatları camiasında erdemliler ile sapkınlar uzun zamandır savaşıyordu. Dövüş sanatları alemi kanlı bir fırtınanın eşiğindeydi. Şeytani mezhebin güçleri dosdoğru Yenilmezler İttifakı’na ilerliyor, camianın kıdemlilerinin saçları endişeden beyazlara bürünüyordu. Bir çözüm yolu bulamıyorlardı.
Ne güzel bir tesadüftür ki o anda bir casus haber getirdi; şeytani mezhebin efendisinin ansızın öldüğünü, yeni liderin yönetime geçtiğini bildirdi. Bu kişi evvelki efendinin evlatlık oğluydu. Soyadı Ji, adı Han idi. Dövüş sanatlarında olağanüstüydü. Düşünceleri titiz, eylemleri kesindi. Fakat bir de yeterince ölümcül bir zayıflığı vardı.
Erkeklerden hoşlanırdı.
Erdemli okulun şeytani mezhebe yerleştirdiği o casus bir keresinde o adamın odasında, yatağın başucunda, dövüş sanatları aleminin bir numaralı kılıç ustası olan Zhao Jiangui'nin portresini görmüştü. O resimde Zhao Jiangui beyazlar giyinmişti ve yakışıklı yüz hatlarına sahipti. Söylentilere göre bu resim bizzat şeytanların başının elinden çıkmıştı ve Zhao Jiangui bir dövüşte nam saldığından beri başucunda asılı duruyordu. Casus aniden bir aydınlanma yaşayarak Yenilmezler İttifakı’na haber gönderdi. Şeytani mezhebin şu anki efendisi yıllardır Zhao Jiangui’nin, Kahraman Zhao’nun aşkından kıvranıyordu. Eğer Kahraman Zhao bir görevi kabul ederse Yenilmezler İttifakı kurtulabilirdi.
Zhao Jiangui'nin kılıç ustalığı dünyaca bilinirken dış görünüşü de eşsizdi. Dövüş sanatları aleminin insanları onun neredeyse son yüzyıldaki en iyi kılıç ustası olduğunu söylüyordu. Camianın ittifak lideri aceleyle birisini göndererek Zhao Jiangui’yi davet etti. Güzel sulardan yapılmış güzel bir çay ikram etti. Camiadan koca bir grup kıdemli onu çevreleyerek aniden diz çöktü. Yoldaşlarının planını ona gözyaşları içinde anlattılar.
Zhao Jiangui’nin gitmesini istediler.
Ve baştan çıkarmasını.
Şeytani mezhebin efendisini.
Zhao Jiangui: "..."
2
Yenilmezler İttifakı’nın bütün kıdemlileri önünüzde diz çöktüğünde, istekleri ne kadar zor olursa olsun, kabul etmekten başka seçeneğiniz olmazdı.
Dahası, Zhao Jiangui’nin omuzlarında kahramanlık unvanı vardı.
Yenilmezler İttifakı Zhao Jiangui’nin erdemliler okulu ve dövüş sanatları aleminin kurtarıcısı olacağına inanıyordu. Kıdemliler, başkentteki Yüz Çiçek Evi’ne tonla para harcayarak dönemin popüler başrolü Yue Qingqing’i Zhao Jiangui’ye şeytanların başını düzgünce baştan çıkarmasını öğretmesi için davet bile etmişlerdi.
Yue Qingqing kürek yelpazesini salladı ve büyüleyici bir sesle, "Kahraman Zhao,” dedi, “Tanrı vergisi bir yakışıklılığın var. Esnaf suratını takınmayı bırak. Yüzüne bir gülümseme kondurursan ölümsüz tanrılar bile sana kapılır.”
Zhao Jiangui kaşlarını çattı ve hiçbir şey söylemedi.
"Hoş sözler söylemek de işe yarar," diye devam etti. "Erkekler en çok nazik cümleleri dinlemeyi severler."
"Hoş sözler mi?"
Yue Qingqing dudaklarını örterek yüksek sesle güldü. “Birisine ‘hayatımın anlamı’ dersen etkilenmemeleri nasıl mümkün olabilir?”
Zhao Jiangui soğuk bir tavırla, “Bunlar fevri sözler. Nasıl gelişigüzel söylenebilir?” dedi.
Yue Qingqing’in yüzünde biraz sıkıntı belirdi. "Kahraman Zhao, bakışlarını biraz yumuşat, bendenizi öldürecekmiş gibi bakma.”
Zhao Jiangui buz gibi gözlerini başka tarafa çevirdi.
Yue Qingqing fazlasıyla sıkıntı içindeydi. “Kahraman Zhao, yine de gülümseyebilirsin, değil mi? Gülümsemek oldukça iyidir, gülümse hadi!”
Zhao Jiangui uzun bir süre sessiz kaldıktan sonra, elinden geleni ardına koymayarak dudaklarını yukarı kıvırdı.
Yue Qingqing: “...”
Zhao Jiangui: “...”
Yue Qingqing: “...”
Zhao Jiangui: “...”
Yue Qingqing, kendisinin böyle bir öğrenciye öğretemeyeceğini belirterek parayı reddetti.
3
Kıdemliler beklentilerinin karşılanamaması üzerine hayal kırıklığına uğrayarak Qinhuai Kıyıları'ndan dönemin popüler fahişesi Yu Xian-er’i davet ettiler.
Yu Xian-er'in sayısız yeni yetme fahişeyi bizzat eğittiği söyleniyordu. Eline geçen kişi ne kadar saf ve soğuk olursa olsun onu cilveli sesiyle büyüleyici sözler eden, kıvrımlı ve ince belli, insanın burnundan kan boşaltan, genç bir yosmaya dönüştürebilirdi.
Atılacak ilk adım, elbette ki Kahraman Zhao’nun soyunmasını sağlamaktı.
Yu Xian-er, Zhao Jiangui’nin yakasını açmak isteyerek zambak beyazı elini uzattı. Fakat Zhao Jiangui onun bileğini kavrayarak nabız noktasını yakaladı. Acıyla feryat etti, başını kaldırarak Zhao Jiangui’nin buz gibi soğuk yüzüne baktı.
Yu Xian-er cilveli sesiyle, “Kahraman Zhao,” dedi, “kıyafetlerini çıkarman gerekiyor ki sana öğretebileyim.”
Zhao Jiangui ona bir bakış attı. “Güpegündüz şehveti dile getirmek, ne büyük terbiyesizlik.”
Yu Xian-er yine de pes etmedi. Zhao Jiangui’nin vücuduna sürtündü. Bedeni kaynak suları gibi kıvır kıvırdı. Zhao Jiangui’nin kalbinin derinliklerindeki bastırılmış şehveti uyandırmaya çalışıyordu.
Zhao Jiangui buz gibi bir sesle, “Ortalığı karıştıracak hareketlerine devam edersen bileğini kırarım.” dedi.
Yu Xian-er: “...”
Yu Xian-er’in doğrulmaktan başka çaresi yoktu. Kırgınlıkla ayrılmak için döndü. Fakat istemeden kendi kıyafetlerinin eteğine bastı. Yere düştü düşecekti ki Zhao Jiangui uzanarak onu yakaladı, yardım etmek için kollarına aldı. Yine aynı buz gibi sesiyle, “Dikkatli ol.” dedi.
Yu Xian-er gözlerinin hemen önündeki Zhao Jiangui’nin yakışıklı yüzüne, kar gibi beyaz kıyafetlerine bakakaldı. Kalbinin orta yerinde küçük geyiklerin kargaşa içinde birbirine çarptığını hissetti. Uzun zamandır şehvete batmış haldeydi ki o, kalbinin ortasında beklenmedik bir kıvılcım parladı.
…
Yu Xian-er camianın kıdemlilerine parayı iade edip vedalaşmaya gitti.
“Kahraman Zhao baştan aşağı erdemle dolu.” dedi. “Ben ona öğretemem.”
Camianın kıdemlileri yılmadılar, Yu Xian-er’in giysilerinin kollarını tuttular ve fiyatı artıracaklarını söyleyerek ondan tekrar denemesini rica ettiler.
Yu Xian-er: “Para değil sorun.”
Uzun bir süre tereddüt etti, bir anda başını indirdi. Yanakları kıpkırmızı olmuştu.
Yu Xian-er: “Korkarım ki öğretmeye devam edersem ona aşık olacağım.”
Camianın kıdemlileri: “...”