17
Ancak, Zhao Jiangui çoktan kapıdan çıkıp gitmişti.
Ji Han uzun süre şaşkın kaldı. Birden odada birkaç kişinin daha olduğunu hatırladı.
Başını sertçe çevirerek Xiao-Lin ve iki hizmetçiye baktı.
Biraz daha büyük olan hizmetçi aniden göğsünü kapatarak yavaşça yere yığılıp mırıldandı. “Ayy bendeniz sabah kahvaltı etmeyi unuttuğundan aniden eli ayağı boşaldı gözleri kararıyor hiçbir şey görebildiği yok.”
Ji Han: “...”
Biraz daha genç olan paniğe kapılmıştı.
Ne yapacağını bilemeden etrafına bakındı. Sonunda gözlerini kapatıp bir gümbürtüyle ablasının yanına yığıldı.
Xiao-Lin gergindi. “Mezhep efendisi, gerçekten sandığınız gibi değil!”
Ji Han alay edercesine güldü. “İşin aslı önemli değil.”
Madem herkes şahit olmuştu, konuşmamaları için öldürülmeleri gerekirdi, hı?
Xiao-Lin telaşla konuştu. “Kahraman Zhao… O sadece… Sadece bana sizin ne yemeyi sevdiğinizi soruyordu mezhep efendisi!”
Ji Han bakakaldı. “Ne yemeyi sevdiğimi mi?”
Xiao-Lin başıyla onayladı. “Kahraman Zhao sizin için bizzat yemek yapmak istiyor!”
Ji Han: “...”
18
Zhao Jiangui avlunun etrafında iki kez dolaştı ve sonunda sakinleşti.
Anlamıyordu.
O zamanlar Batı'da Rakshasa'nın şeytani büyüsüyle tek başına karşılaştığında bile hiç böyle paniklememişti. Ne diye sıkıntıya girmişti? Sadece gözlerini kapatıp öpse yetmez miydi?
Odaya geri dönmekten başka çaresi yoktu.
İki hizmetçi çoktan geri çekilmişti. Ji Han kaskatı bir yüzle masada oturuyor, Xiao-Lin onun yanında korkuyla titreyerek duruyordu.
Zhao Jiangui: “Ağırdan almam bitti.”
Ji Han başını kaldırıp ona baktı. Bir ucubeye bakıyordu sanki.
Zhao Jiangui: “Sen… duvarın yanına geçer misin önce?”
Ji Han soğukça, “Akşama yumurtalı erişte yemek istiyorum.” dedi. “Eriştenin içinde susam yağında kızartılmış iki yumurta olmalı, rendelenmiş zencefil eklenmeli, taze soğan konulmamalı ve tencereden çıkmadan önce susam yağı gezdirilmeli. Eriştede en ufak bir taze soğan parçası olursa zatım seni mezhepten anında kovar.”
Zhao Jiangui: “...Ha?”
19
Ji Han soğuk bir yüz ifadesiyle kapıdan çıkıp gitmişti bile.
Zhao Jiangui ne yapacağını şaşırmıştı. Xiao-Lin’e dönüp sordu. “Burada neler oluyor?”
Xiao-Lin itaatle, “Geçici bir plan…” dedi. “Kahraman Zhao, bu geçici bir plan!”
Zhao Jiangui’nin aklı daha da karışmıştı.
Xiao-Lin: “Mezhep efendisine, sizin bana onun ne yemeyi sevdiğini sorduğunuzu söyledim.”
Zhao Jiangui: “Ne yemeyi sevdiğini mi? Neden?”
Xiao-Lin: “Çünkü onun için yemek yapmak istiyorsunuz.”
Zhao Jiangui: “...”
Xiao-Lin: “Annem bir keresinde bana, bir adamın kalbine giden yolun midesinden geçtiğini söylemişti.”
Zhao Jiangui: “...”
Xiao-Lin: “Kahraman Zhao göğün altındaki bir numaralı kılıç ustası olabilecek kabiliyetteyken bir kasecik yumurtalı erişte çantada keklik.”
Zhao Jiangui: “...”
Xiao-Lin: “Kahraman Zhao, Yenilmezler İttifakı size güveniyor!”
…
Zhao Jiangui dedi ki: “Anlamadığım bir şey var.”
Xiao-Lin çabucak, “Buyurun sorun Kahraman Zhao!” dedi.
Zhao Jiangui yavaşça sordu. “Annen neden sana bir adamın kalbine giden yolu öğretsin ki?”
Xiao-Lin: "..."
20
Zhao Jiangui daha önce bu ellerle hiç mutfak bıçağı tutmamıştı.
Bir uzman için yerdeki ve gökteki her şey öldürmeye yarayan keskin bir silahtı. Mutfak bıçağı bir bıçaktı ve doğal olarak o da bir silahtı. Zhao Jiangui bir numaralı kılıç ustası olmasına rağmen ustalıkla kullanabildiği çok sayıda silah vardı ve bıçak cinslerini de titizlikle çalışırdı. Fakat bu bıçaklar arasında bariz ki mutfak bıçağı yoktu.
Sadece sarımsak doğramak istemişti fakat her nasılsa bıçağı iki kere düşürmüştü.
Keskin becerileri olmasaydı bıçak muhtemelen çoktan ayaklarına çarpardı.
Xiao-Lin daha fazla görmeye dayanamadı. Gidip mezhepteki aşçı kadını bularak tarifi yazmasını istedi.
Ji Han’ın çocukluğunda mezhepteki yemeklerden bu aşçı sorumluydu. Mezhep efendisinin damak tadını kimse ondan daha iyi bilemezdi. Bu yumurtalı erişteyi yapması basitti. Kolay bir başlangıçtı. Yalnızca birkaç basit talimat verdi. Yumurtalar ve erişte zaten hazırdı. Zhao Jiangui’nin yapması gereken tek şey erişteleri suya koymak ve yumurtaları pişirdikten sonra erişteye eklemekti.
Ayrıca mezhep efendisinin yeşil soğana kesinlikle derin bir nefret beslediği, fakat yumurtalar kızarırken zencefil ve sarımsak eklemesinde sorun olmadığı konusunda dikkatlice uyardı.
Xiao-Lin tarifi Zhao Jiangui'ye verdi. Ardından Ji Han tarafından ayak işlerini yapması için çağrıldı.
Zhao Jiangui tarife bakıp derin düşüncelere daldı.
Dünyanın en zor kılıç kitabı bile onun için bu kadar anlaşılması zor değildi.
Erişte kısmı basitti. Aşçı süresini açık açık yazmıştı. Birkaç sefer kaynattıktan sonra çıkardığı şey artık erişteye benziyordu.
Yumurta kızartmak da basit görünüyordu. Zhao Jiangui aşçının talimatlarına uyarak yağı önceden ısıttı ve ardından yumurtaları tavaya bıraktı.
Bu sırada gün kararmaya durmuştu çoktan.
Mezhep efendisi bizzat ziyaret ederek mutfağı onurlandırdı. Yumurtalı erişte işinin nasıl gittiğine bakmaya gelmişti.
Elinde bir spatula tutan, kıyafetleri ve yüzü isle kaplanmış Zhao Jiangui'ye baktı önce ve ardından tavadaki yusyuvarlak iki yumurtaya döndü.
Ji Han derin düşüncelere daldı.