Lupin'de Ara

ricam var

Arkadaşlar lütfen okurken yorum da yapar mısınız (anonim de yapabilirsiniz) ağladığınızı okumaya ihtiyacım var

Son Bölümler: Qian Qiu Radyo Dizisi

Son Bölüm

Yeni danmei!! Kötü Adam Olarak Nasıl Hayatta Kalınır - 67. bölüm yüklendi.

Bölüm 119-121 (37-39)

 119 - Ek 37


   Büyük hizmetçi bunu duydu.


   Bu kışkırtma çok utanmazcaydı! Öyle öfkelenmişti ki şimdi titriyordu. Mezhep efendisi ve Kahraman Zhao’nun birlikte olmasını gerçekten istiyordu. Katlanamayarak düşünmeden adamın kolunu çekti. “Mezhep efendimiz sadece Kahraman Zhao'yu seviyor!”


   Ji Han: "..."


   Büyük hizmetçi: “Senden hoşlanmayacak!”


   Adam alaycı bir şekilde sırıttı. Ji Han büyük hizmetçinin hemen yanında duruyordu, utançtan ona bakmamak için başını çevirmişti. Ancak adam beklenmedik bir şekilde ona dokundu, bir eliyle koluna sarılarak mide bulandırıcı bir tatlılıkla seslendi. "Mezhep efendisi~"


   Zhao Jiangui daha fazla izlemeye dayanamadı.


   Bir eliyle yüzünü neredeyse kapatacağı anda soğuk bir ışık parıltısı görmesiyle hemen panikledi. Dönüp tekrar baktığında adamın elindeki kısa bir hançeri doğrudan Ji Han'ın kaburgalarına sapladığını gördü.


   Ji Han ona çok yakındı. Adamın herhangi bir dövüş sanatına sahipmiş gibi görünmediği gerçeği bir yana, Ji Han'ın koluna dolanmıştı; Ji Han kaçmaya yeltense bile birkaç adım geride kalacaktı. Zhao Jiangui düşünmek için daha fazla zaman harcamadan elindeki kılıcı adama savurdu.


   Ji Han adamın kavrayışından kurtularak hızla birkaç adım geri çekildi; yine de hançer tarafından kesilmişti. Bir eli belini örttü, kan sızıyordu, ancak şükür ki sadece yüzeysel bir sıyrık gibi görünüyordu. Fakat henüz aklının başına gelmesini beklemeden adam bir kez daha üzerine atladı.


   Dövüş sanatları sertti, en ufak bir kibarlık görünmüyordu. Hamleleri Ji Han'ın hayatını istiyordu. Dövüş sanatlarının derinliği onu dövüş sanatları aleminde ilk ona sokmaya yeterdi. Nadir görülecek bir uzmandı.


   Ji Han burada tek başına olsaydı hamleleri gerçekten işe yarayabilirdi ancak Zhao Jiangui onu engellemek için hiç düşünmeden kılıcını çekmişti. Ji Han ise yandan saldırıyordu. İkisi birlikte mükemmel bir uyum içinde çalışıyordu. İki farklı insan gibi değil, tek bir kılıca benziyorlardı. Adamı adım adım geri püskürttüler.


   Ji Han'ın kılıcıyla omzunda yaralanan adam duvara doğru çekildi. Zhao Jiangui'ye bakarken kaşlarını çattı, gözlerinde şaşkınlık vardı.


   "Sen kimsin?” diye sordu. “Zhao Jiangui mi?"


   Bu cümledeki tonu nihayet çok daha normaldi, otuzlu yaşlarında genç bir adam gibi geliyordu. Önceki görünüşü ve yapmacıklığı sadece onun kılık değiştirmesi olmalıydı. Bu onun orijinal sesine benziyordu.


   Zhao Jiangui, “Benim.” diye cevap verdi.


   Kalbi çırpındı, bir duraklamadan sonra kaşlarını çatarak ekledi: “Az önce söylediklerinde yanılıyordun, ben yedek falan değilim.”


   …


   Zhao Jiangui ve Ji Han güçlerini birleştirdiğinde dövüş sanatları aleminde onları yenebilecek çok az kişi kalırdı.


   Adam yaralıyken Zhao Jiangui Muhafız Hua'yı çağırdı ve ondan insan derisi maskesini çıkarmasını istedi. Otuz kırk yaşlarında bir yüz ortaya çıktı.


   Büyük hizmetçi o anda duygusal bir durumdaydı, sanki avludan çıkıp birkaç tur koşacak gibiydi. Ancak şimdi bu adamın yüzünü gördüğünde boş gözlerle, alçak sesle mırıldandı. “Yaşını başını almışken neden böyle biriymiş gibi davranıyor?”


   Wei Qi de mırıldandı. “Bilmiyor musun? Erkekler yataktayken en savunmasız anlarındadır.”


   Büyük hizmetçi: “...”


   Muhafız Hua da yaklaşıp baktığında aniden hayret içinde, “Yan Amca?” diye seslendi. 


   "Onu tanıyor musun?" diye sordu Zhao Jiangui.


   "Elbette," diye cevapladı Ji Han, kaşlarını çatarak. "Yan Amca, uzun zamandır görüşmedik."



120 - Ek 38


   “Babamın mezhepte birkaç kardeşi vardı, hepsi de eski mezhep efendisi tarafından mezhebe girmek üzere mezhep mensuplarının ailelerinden seçilmiş çocuklardı.” diye açıkladı Ji Han kayıtsızca. “Büyük ihtimalle Yan Amca mezhep efendiliğinin kendisine ait olması gerektiğini düşünüyordu.”


   Zhao Jiangui başını salladı. “Böyle düşünen insanlar korkarım sadece birkaç kişiyle sınırlı değildir.”


   Şu anda Ji Han ile birlikte avludaki kameriyede oturmuştu. Şarap ve yemek önlerine sunulmuştu. Aya karşı sohbet ediyorlardı.


   “Yine de anlamıyorum,” diye fısıldadı Ji Han. “Mezhep efendiliği gerçekten o kadar harika mı?”


   Zhao Jiangui ona yan gözle baktı. “Bu sözlerin dışarıda duyulursa birçok insanın kalbinde sarsıntıya neden olur.”


   Ji Han içini çekti. “Senin geri dönme vaktin gelmedi mi?”


   Zhao Jiangui sessizdi.


   Yenilmezler İttifakı ona Ji Han'ı korumasını emretmişti. Şimdi Küçük Kargalar ortadan kaldırıldığına ve perde arkasındaki kişi yakalandığına göre gerçekten de geri dönüp bu konuyu ittifak liderine bildirmesinin zamanı gelmişti.


   Ji Han mırıldanarak tekrarladı. “Geri dönme vaktin geldi.”


   İkisi de sessizliğe gömüldü. Kısa bir süre sonra büyük hizmetçi daha fazla yiyecekle geldi. Ji Han sonunda Zhao Jiangui'ye gülümsedi ve fincanını şarapla doldurdu. "O halde zatım seni daha fazla tutmayacak."


   Başını geriye doğru eğip hepsini içmek üzereydi ki Zhao Jiangui elini aşağı çekti.


   Zhao Jiangui: "Yaralısın. Şarap içmemelisin."


   Ji Han durakladı. Büyük hizmetçinin de ona başını salladığını ve hatta ona bir fincan çay doldurup önüne koyduğunu gördü.


   Ji Han, "Seninle tanıştığımdan beri her gün yaralanıyorum," diye homurdanmadan edemedi.


   Zhao Jiangui yüksek sesle güldü. Şarabını doldurdu ve Ji Han'ın elindeki çaya hafifçe vurarak Ji Han'a bakıp fısıldadı. “Dövüş sanatları alemine giden yol çok uzak.”


   Şarap yerine çay içen Ji Han başını arkaya yatırarak hepsini tekte içti. Sonra gözlerini kaldırıp Zhao Jiangui'ye baktı, bakışları alev alevdi. “Kendine iyi bak.”



121 - Ek 39


   Zhao Jiangui Yenilmezler İttifakı’na geri döndü.


   Konuyu yaşlı ittifak liderine bildirdi. Konuşmanın sona ermesinin ardından Zhao Jiangui kalkıp ayrılmaya hazırlandı ancak ayrılmadan önce aniden durdu. Sanki bir şeye karar vermiş gibi ittifak liderine döndü. "İttifak Lideri, küçüğünüzün soracağı bir şey var."


   Keyfi yerinde olan ittifak lideri gülümseyerek ona başını salladı. "İstediğini sor Yeğen Zhao."


   "Bir keresinde benimle bir konu hakkında konuşmuştunuz İttifak Lideri.” dedi Zhao Jiangui. “Ji Han'ın mizacının barışçıl olduğunu, eğer böyle devam ederse ve şeytani yoldakileri dizginleyip disipline edebilirse erdemli ve şeytani yolun bir arada var olmasının imkansız olmayabileceğini söylemiştiniz.”


   Yaşlı ittifak lideri sakalını sıvazladı. “Bunu söylediğimi hiç sanmıyorum.”


   Zhao Jiangui durakladı, sonra başını salladı. “Gerçekten de böyle bir şey söylemediniz.”


   Yaşlı ittifak liderinin ne demek istediğini biliyordu. Dövüş sanatları camiasının ittifak lideri ne olursa olsun bu tür sözler söyleyemezdi; niyeti bunu ima etmekti, açıkça söylemek değil.


   “Ji Han bugünlerde hâlâ yumuşak huylu olsa da şeytani yolun en tepesindeki olarak uzun süre kaldıktan sonra kalbinde bazı değişiklikler olması kaçınılmaz.” dedi Zhao Jiangui. “Küçüğünüzün bir fikri var.”


   Yaşlı ittifak lideri: “Söyle, Yeğen Zhao.”


   “Naçiz Zhao, Ji Han’ı dizginleyen zincir olmaya gönüllü.” Zhao Jiangui yaşlı ittifak liderine doğru eğilerek tane tane konuştu. “İttifak Lideri, sizden ricam küçüğünüzün dövüş sanatları alemini bırakış törenine önderlik etmeniz.”


   …


   Bir numaralı kılıç ustası Zhao Jiangui’nin hayatının en parlak döneminde dövüş sanatları aleminden ayrıldığı haberi yayılır yayılmaz dövüş sanatları alemi bir kargaşaya girdi.


   Camianın ittifak lideri törene şahsen önderlik etti ve Zhao Jiangui’nin artık dövüş sanatları aleminin işleriyle uğraşmayacağını, sadece kılıç çalışmasına odaklanmak için inzivaya çekilmek istediğini söyledi.


   Dövüş sanatları aleminden ayrıldığı için Ji Han ile Kılıç Söylemi Zirvesi’ndeki müsabakası da başlamadan sona ermişti. Dövüş sanatçıları topluluğu kederle iç çekmekten kendini alamadı. Ba Dağı’nın kahramanı Jin Beiguo herkesin duygularını üstlenerek Zhao Jiangui'yi kalmaya ikna etmek istedi.


   Zhao Jiangui çoktan kararını vermişti, tabii ki kolayca değiştirmeyecekti. İkisi bir süre konuştular, ardından Jin Beiguo aniden merakla sordu: "Kardeş Zhao, bunu yapmanın asıl sebebi o şeytan mı?


   Zhao Jiangui konuşamadı. "Şey..."


   Jin Beiguo onun bu halini görünce içini çekti. “Eskiden anlamıyordum ama şimdi kendim de tecrübe ettiğim için anlıyorum.”


   Zhao Jiangui: “Kendin de mi tecrübe ettin?”


   Jin Beiguo: "Dövüş sanatları alemi çok büyük olsa da aslında birbirini samimiyetle seven insanlar için yer yok."


   Zhao Jiangui: "..."


   Zhao Jiangui, Ji Han'ı kandırdığı ilk zamanlarda Jin Beiguo ve ikiz arkadaşları hakkında yalan dolan şeyler uydurduğunu, hatta üçünün söylentiler yüzünden birlikte olmaya zorlandıklarını söylediğini hatırladı belli belirsiz.


   Zhao Jiangui konuşmak için güçlükle ağzını açtı. "Kardeş Jin, bahsettiğin..."


   Jin Beiguo iç çekti. "Kardeş Zhao, dövüş sanatları aleminde bir süredir bazı dedikoduların dolaşmaya başladığını biliyor musun?"


   Zhao Jiangui: "..."


   Jin Beiguo: "Sen yüksek ahlaklı ve dürüst bir adamsın Kardeş Zhao. Naçiz Jin ağza alınmayacak bu sözlerle senin kulaklarını kirletmemeli.” 


   Zhao Jiangui: "..."


   Jin Beiguo: "Dövüş sanatları aleminin gerçekten çok fazla kuralı var. Naçiz Jin de memleketine dönüp inzivaya çekilmek istiyor.”


   Zhao Jiangui: "..."


   Kardeş Jin! Affet beni!

Sonraki Bölüm