Lupin'de Ara

ricam var

Arkadaşlar lütfen okurken yorum da yapar mısınız (anonim de yapabilirsiniz) ağladığınızı okumaya ihtiyacım var

Son Bölümler: Qian Qiu Radyo Dizisi

Son Bölüm

Yeni danmei!! Şeytani Mezhebin Efendisi ile Konuşmanın Yanlış Yöntemi --- Ana hikaye bitti, ekstraları tamamlayınca buraya yazacağım.

Bölüm 76

 76


   Ji Han bunu söyledikten sonra Muhafız Hua bir an için afalladı. Ancak uzun bir süre sonra kendine gelerek mırıldandı. “Terk mi?”


   Ji Han “Evet.” dedi.


   Muhafız Hua hâlâ biraz şaşkındı. “İhtiyar mezhep efendisi böyle bir şeyi nasıl yapabilir?”


   Wei Qi kenardan acı acı güldü. “Yan soyadlı veledin ihtiyar mezhep efendisinin kendi oğlu olduğunu biliyor musun?”


   Muhafız Hua: “Ben… belli belirsiz bir şeyler duymuştum.”


   Wei Qi: “Planlarına uzun zaman önce başladılar.”


   Muhafız Hua kaşlarını çatmadan edemedi. Ji Han’ın kayıtsız ifadesini gördüğünde, “Siz ihtiyar mezhep efendisinin bugün yapacaklarını zaten biliyordunuz…” demekten kendini alamadı.


   Ji Han biraz kasvetli görünüyordu. “Genel bir tahmindi.”


   Muhafız Hua şaşırmıştı. “Madem öyle, neden hâlâ ihtiyar efendinin hazırladığı plana göre hareket ediyorsunuz mezhep efendisi?”


   Ji Han gözlerini indirdi ve sessiz kaldı.


   Muhafız Hua tekrar sormak istemişti ki aniden farkına vardı.


   Ji Han sadece genel bir tahmin yürüttüğünü söylemişti. Yani Yin Buhuo’nun onun gerçekten ölmesini istediğinden emin olamamıştı. Neden olsa onun oğlu sayılırdı. İçinde muhtemelen hâlâ bir umut kırıntısı vardı.


   Muhafız Hua Ji Han'a baktı, ne diyeceğini bilemedi.


   Dövüş sanatları aleminin genel fikrince, Yin Buhuo Ji Han’ı yetiştirip kocaman adam ettiğine göre Ji Han'dan bunu hayatıyla ödemesini istese de hakkı vardı.


   Ancak Muhafız Hua, Ji Han'ın borcunu hayatıyla ödeyecek kadar aptal olabileceğine inanmıyordu.

 

   Yaralıların çoğu düzgünce tedavi edilmişti. Bir süre dinlendikten sonra Wei Qi birkaç kişiyi mağaranın derinliklerine götürdü. Muhafız Hua’nın kafası karışmıştı, usulca Ji Han’a bu konuyu sordu. Ji Han ancak şimdi yavaşça konuştu. “Wei Qi’nin emrindekiler daha önce yolu araştırırlarken bu mağaranın içine bazı şeyler bırakmalarını söylemiştim.”


   Muhafız Hua, “Ne gibi şeyler?” diye sordu.


   Ji Han: “Dışarıyı ateşe vermelerindeki amaç bizi yakarak öldürmek değil de tuzağa düşürmekti. Mağarada yiyecek depoladık. Bizi birkaç gün idare edecektir.”


   Muhafız Hua aslında Ji Han’ın her şeyi tersine çevirebilecek bir şey sakladığını düşünmüştü. Şu anda hayal kırıklığına uğramadan edemedi. “Birkaç gün idare etsek ne olacak?”


   Mevcut duruma bakılırsa, ne olursa olsun öleceklerdi.


   Ji Han usulca, “Bekleyeceğiz.” dedi.


   Muhafız Hua: “Neyi bekleyeceğiz?”


   Ji Han: “Birinin gelmesini.”


   Muhafız Hua çaresizce iç geçirdi. Yüreğini umutsuzluk sarmıştı.


   Ji Han'ın mezhep efendisi olarak geçirdiği süre o kadar uzun değildi. Kendisine sadık insanlar edinecek zamanı olmamıştı. Şu anda neredeyse hepsi buradaydı. Onları hâlâ kimin kurtarabileceğini hiç bilmiyordu. Erdemli okula yardım gelmesinden faydalanıp o kargaşada sıvışabilirlerdi belki fakat bu ihtimal çok düşüktü: erdemli okulda yetenekli kimse kalmamıştı. Uzmanların neredeyse tamamı Baicang Dağı’nda çevrelenmişti. Ne kadar düşünürse düşünsün onları kurtarabilecek biri aklına gelmiyordu.


   İçini çekerek kendi kendine sessizce mırıldandı. "Bizi kurtarmaya kim gelebilir ki? Kesinlikle ölüp gideceğiz.”


   Yine de Ji Han kayıtsız tonunu koruyordu. “Elbette biri gelecektir.”


   Muhafız Hua boş boş baktı. “Kim?”


   "Zhao Jiangui." dedi Ji Han.

Sonraki Bölüm