Lupin'de Ara

ricam var

Arkadaşlar lütfen okurken yorum da yapar mısınız (anonim de yapabilirsiniz) ağladığınızı okumaya ihtiyacım var

Son Bölümler: Qian Qiu Radyo Dizisi

Son Bölüm

Yeni danmei!! Şeytani Mezhebin Efendisi ile Konuşmanın Yanlış Yöntemi --- Ana hikaye bitti, ekstraları tamamlayınca buraya yazacağım.

Bölüm 78

 78


   Etraf sükunete büründü. Sadece giderek yaklaşan ayak sesleri duyulabiliyordu.


   Mağaranın dışında biri alçak sesle, “İçeride biri var.” dedi.


   Bir başkası da aynı şekilde ve gülümseyerek cevap verdi. “Muhtemelen birçok kişi var.”


   Konuşanlar açıkça Yin Buhuo ve Doktor Yan'dı.


   Ji Han aniden Yin Buhuo'nun sesini duyduğunda elinde olmadan sırtını hafifçe dikleştirdi ve kılıcını sıkıca kavradı.


   Yin Buhuo kendisini böyle bir duruma düşürdüğüne göre o Yin Buhuo’yu öldürse de önemli olmazdı diye düşündü. Ayrıca Yin Buhuo'nun dövüş sanatları kendisininkinden çok daha aşağıydı. Bazı yaralar almış olsa da Yin Buhuo’yu öldürmesi zor olmazdı.


   Ama bunu yapmaya dayanamazdı.


   Çocukluğundan beri Yin Buhuo’yu izleyerek büyümüştü. Yin Buhuo ona edebiyat ve dövüş sanatlarını öğretmiş, işleri nasıl ele alacağını göstermişti. Kendisine soğuk davransa da sonuçta babasıydı.


   Gerçekten Yin Buhuo’yu öldürecek olsaydı Yin Buhuo’nun planını keşfetmesinin hemen ardından harekete geçerdi.


   Ji Han kılıcını yavaşça tekrar gevşetti.


   Yin Buhuo'nun bir keresinde kendisine kutsal mezhebin efendisi olarak en önemli şeyin acımasız olmak olduğunu söylediğini hatırladı. Ölümden korkmayan çok az insan vardı ve bu azınlık öldürülürse direnecek kimse kalmayacaktı.


   Nihayetinde yufka yürekliydi. Mezhep efendiliği koltuğuna oturamazdı.


   Dışarıdan ansızın bir gürültü geldi. Anlaşılan Yenilmezler İttifakı gizlice saldırmayı düşünmüştü. Şimdi Yin Buhuo'nun grubuyla savaşıyorlardı.


   Yenilmezler İttifakı’nın mensupları saatlerdir kapan içindeydi ve şu an bitkin haldelerdi. Nasıl onların rakibi olabilirlerdi ki? Çok geçmeden fırtınaya kapıldılar. Wei Qi, Ji Han'ın kulağına yaklaşıp Yenilmezler İttifakı’na yardım etmek için kaostan faydalanmalarını işaret etti.


   Ji Han'ın aklı hâlâ biraz karışıktı. Ancak bu tereddüt anında fırsat ellerinden kaymıştı.


   Dışarıdan gelen kavga sesleri aniden kesildi. Bakmak için başlarını uzattıklarında çöllerin kuzeyinin iki yiğidinden birinin yakalandığını gördüler. Yin Buhuo’nun adamları onu, dövüş sanatları aleminin diğer kahramanlarını tehdit etmek için kullanıyorlardı. Yenilmezler İttifakı nihayetinde erdemli okulların ittifakıydı. Elbette onun başına bir şey gelmesine öylece seyirci kalmayacaklardı. Çaresizce silahlarını birer birer bıraktılar, savaşmadan teslim oldular.


   Yenilmezler İttifakı’nın akupunktur noktaları mühürlenmiş olan lideri zor nefes alıyordu. "Senin hâlâ hayatta olduğun aklıma bile gelmezdi Yin Buhuo."


   Yin Buhuo belli belirsiz gülümsedi. Hiçbir şey söylemedi.


   Doktor Yan mağaraya doğru bir baktı. "İçeride hâlâ birileri var."


   Bunu duyduğunda Yin Buhuo da gözlerini içeri çevirdi. “Han-er, daha ne kadar saklanacaksın?”


   Ji Han kılıcını tekrar sıkıca kavramaktan kendini alamadı. Yine de hareketsiz kaldı.


   Şu anda kalbinde bazı şüpheler baş göstermişti. Mağarada saklanırlarken kimse soluk almıyordu. Bunu hisseden bir dövüş sanatçısı olsaydı şaşırtıcı olmazdı fakat Doktor Yan çocukluğundan beri sıradan bir aile tarafından büyütülmüştü. Dövüş sanatlarından anlamaması gerekirdi. İçeride hâlâ birilerinin saklandığını nasıl fark edebilirdi?


   Yenilmezler İttifakı’nın lideri hayret içindeydi. “O Ji Han şeytanı da mı burada?”


   Yin Buhuo onu görmezden geldi. "Han-er, eğer dışarı çıkmayı reddediyorsan biz içeri gireriz."


   O sözlerini bitirmeden Doktor Yan mağaraya girmişti bile. Yaklaştığında Ji Han onun elinde bir kılıç gördü. Şaşırdı. Yine de onun dövüş sanatlarının derinliğini anlayamıyordu. Tek başına girecek cesareti olduğuna göre kendi becerilerine epey güveniyor olmalıydı.


   Ji Han pervasızca harekete geçecek yüreği gösteremiyordu.


   Fakat Doktor Yan içeri birkaç adım daha attığı sürece ileride saklanan şeytani mezhep mensuplarıyla karşılaşacaktı. Ji Han buradaki kalabalığın içinde sadece kendisinin muazzam dövüş sanatlarına sahip olduğunun farkındaydı. Eğer o çıkmayı reddederse diğerleri direnecek gücü bulamazdı.


   Şu anda mağarada saklanan tüm bu güvenilir insanların öleceğinden korkuyordu. 


   Bunları düşünürken farkında olmadan sırtını hafifçe doğrulttu, elindeki bir metrelik muhteşem kılıcı sıkıca kavradı ve büyük adımlarla ortaya çıktı.


   Wei Qi ile Muhafız Hua şok içinde onun kolunu tutsalar da Ji Han nazikçe kolunu çekmişti.


   Doktor Yan onu gördüğünde hafifçe gülümsemekten kendini alamadı. Yavaşça, “Mezhep Efendisi Ji,” dedi, “görüşmeyeli çok oldu.”


   Ji Han’ın yüzü donmuş göller kadar soğuktu. Doktor Yan’a kibarlık göstermeyecek gibi duruyordu.


   "Kılıcını çek." 


   Sözleri duygudan yoksundu.

Sonraki Bölüm