79
Doktor Yan güldü. "Bu mağaradaki alan o kadar dar ki sen de ben de tam gücümüzle hareket edemeyiz. Kazananı belirlemek için dışarı çıksak daha iyi olur."
Ji Han hâlâ duygusuz gözlerle onu izliyor, hiçbir şey söylemiyordu.
Doktor Yan: "Merak etme, şayet beni yenebilirsen diğerlerinin gitmesine hemen izin vereceğim.”
Ji Han buna inanmasa da başka bir yolu yoktu.
Mağaranın içinde gerçekten de pozisyon alamıyordu. Üstelik karşı taraf sayıca üstündü. Bu yüzden Doktor Yan ona yalan söylüyor olsun ya da olmasın, bu konuda yapabileceği hiçbir şey yoktu.
Wei Qi panikle arkadan onu geri çekti. Endişeyle kulağına fısıldadı. “Mezhep efendisi, hâlâ yaralısınız.”
Ancak Ji Han elini nazikçe itti. “Bir şey olmaz. Geri çekil.”
Wei Qi: “Ama…”
Ji Han başını hafifçe salladı. "Hepiniz burada kalın, dışarı çıkmayın.”
Doktor Yan’ın gülümsemesi genişledi.
Wei Qi dişlerini sıktı. Sonunda kararını vererek onun peşinden adım attı. Arkasından ayak sesleri yankılandı. Dönüp baktığında neredeyse tüm mensupların sessizce takip ettiğini gördü.
Ji Han ve Doktor Yan birlikte mağaradan çıktılar. Onu görünce Yin Buhuo sadece gülümsedi, hiçbir şey söylemedi. Böyle sonuçlanacağını zaten biliyormuş gibiydi.
Yenilmezler İttifakı’nın olduğu tarafta Jin Beiguo onu görür görmez kısa bir şaşkınlığın ardından ona işaret ederek bağırdı. “Şeytan! Kardeş Zhao şimdi nerede?!"
Ji Han onu duymazdan gelerek kayıtsızca birkaç adım attı. Doktor Yan’ın arkasından güldüğünü duydu. “Öldü tabii ki.”
Yenilmezler İttifakı bir süre sessiz kaldıktan sonra Jin Beiguo tıslayarak küfretti. “Seni şeytan! Yaşadığım sürece seni kesinlikle öldürecek ve Kardeş Zhao'nun intikamını alacağım!"
Elinde kılıç yoktu ve akupunktur noktaları mühürlenmişti. Doğal olarak bu kötü adamı öldürmek için atılmasına imkan yoktu. Yalnızca muhafızların kavrayışları altında boğazı ağrıyana kadar küfretti. Birden sesi kesildi, olduğu yere çöktü. Elleriyle yüzünü kapattı. Gözyaşlarına boğuldu.
İttifak Lideri de sersem halde kendi kendine mırıldanıyordu. "Ben... Ben Yeğen Zhao'nun ölümüne sebep oldum..."
Ji Han onları duymazdan gelmeye devam etti. Sadece birkaç adım attı, döndü ve Doktor Yan'a soğuk bir sesle, "Kılıcını çek haydi.” dedi.
Doktor Yan: “Ben senin ağabeyin olduğuma göre elbette sana avantaj sağlamalıyım.”
Daha sözlerini tamamlamadan elindeki kılıç kınından çıkmış, doğruca Ji Han'ın omzuna savrulmuştu. Ji Han kılıcı kınıyla engelledi, bir anda kılıcını eline aldı.
Doktor Yan esnek bir kılıç kullanarak Ji Han’ın yaralı omzuna özellikle saldırmıştı. Ji Han savunmada hiçbir zaman usta olmamıştı. Esnek kılıçlar tipik uzun kılıçlardan çok farklıydı. Kendi kılıcıyla saldırıyı engellediğinde esnek kılıç bir yılan gibi kıvrılarak vücudunu kesiyordu.
Birkaç hamleden sonra omzundaki yaranın açıldığını hissetti. Keskin bir acı duyuyordu. Doktor Yan’ın birkaç hamlesini daha savuşturduktan sonra eli aniden gücünü yitirdi. Kılıcı elinden kayıp gitti. Saldırıdan kaçınmak için hızla yana döndü fakat bir sonraki hamleyi atlatamadı.
Sırtı kılıcın gücüyle yaralandı. Ardından Doktor Yan'ın acı dolu bir çığlık attığını duydu. Başını çevirdiğinde Doktor Yan’ın kılıcının da uçup gittiğini gördü.
Hemen arkasında bir adam ona kalkan olmuştu. Kar beyazı elbiseler içindeydi. Ji Han bir an boş gözlerle baktı. Adam başını kendisine çevirdiğinde neredeyse sevinçten ağzı kulaklarına varıyordu. “Zhao Jiangui.” diye adını söyleyiverdi.
Zhao Jiangui, “Geç kaldım.” dedi.
Ji Han kaşlarını çattı. Yine de çok geçmeden dudaklarını büzerek gülümsedi. “Neyse ki çok geç değil.” diye fısıldadı.
Yenilmezler İttifakı uzun bir süre sessiz kaldı. Jin Beiguo şok olmuştu. “Kardeş Zhao, sen ölmedin mi?”
Zhao Jiangui ise gözlerini indirerek yere düşen Ji Han'a bakmış, belli belirsiz gülümsemişti. “Mezhep efendisinin merhameti sayesinde bu naçiz Zhao bir felaketten sıyrılabildi.”
Ji Han dudaklarının kıvrılıp gülümsemesine mani olamadı. Ancak Zhao Jiangui henüz cümlesini bitirmemişti ki aniden kılıcını geri çevirerek Doktor Yan’ın hamlesini engelledi. Elindeki uzun kılıcı savurdu. Yavaşça konuştu. “Unutma ki göklerin altındaki en müthiş kılıç tekniği katliam yapan değil hayat kurtarandır.”