Lupin'de Ara

ricam var

Arkadaşlar lütfen okurken yorum da yapar mısınız (anonim de yapabilirsiniz) ağladığınızı okumaya ihtiyacım var

Son Bölümler: Qian Qiu Radyo Dizisi

Son Bölüm

Yeni danmei!! Şeytani Mezhebin Efendisi ile Konuşmanın Yanlış Yöntemi --- Ana hikaye bitti, ekstraları tamamlayınca buraya yazacağım.

Bölüm 80

 80


   Ji Han şaşırdı. Sonra birden Zhao Jiangui'nin sözlerinin muhtemelen kendisine yönelik olduğunu fark etti.


   O gün Zhao Jiangui'ye kendi kılıç tekniğinin herhangi bir savunma içermediğini, tamamen öldürmeye yönelik olduğunu söylemişti. Ayrıca dövüş sanatları aleminde onun kılıcının katliam kılıcı olduğu, Zhao Jiangui'nin kılıcının ise kahramanlık kılıcı olduğu söylenirdi.


   Zhao Jiangui'nin bu sözü ciddiye alacağını, bir numaralı kılıç ustası unvanı için kendisiyle rekabet edeceğini hiç beklemiyordu. İçinde bir neşe yükseliverdi fakat tekrar telaşa kapıldı, Zhao Jiangui ile Doktor Yan’ın müsabakasını dikkatle izlerken birden etrafında birilerinin toplandığını fark etti.


   Bu insanları tanımıyordu, tek söyleyebildiği iyi eğitimli ve mükemmel donanımlı olduklarıydı. Gardını aldı. Ancak Xiao-Lin'in başının çıktığını ve onlardan birini takip ettiğini gördüğünde rahat bir nefes alarak Zhao Jiangui'ye odaklandı.


   Doktor Yan Ji Han'ın yaralanmasını ve kılıç stilini ucuz bir avantaj elde etmek için kullanmıştı. Zhao Jiangui ile kısa bir süre dövüştükten sonra çoktan geriye düşmüştü. Yin Buhuo işlerin iyiye gitmediğini hissederek şeytani mezhebin kalanına hep birlikte saldırmalarını emretti.


   Kenarda duran insanlar ise çoktan etraflarını sarmıştı.


   Onların dövüş sanatları alemdeki uzmanlarla kıyaslanamazdı ancak iyi eğitim ve kusursuz koordinasyonlarıyla onları geride bırakmışlardı. Xiao-Lin'in yanında duran uzun, kuzgun karası cübbeli genç bir adam liderleri gibi görünüyordu. Sadece birkaç emir vermesiyle birlikler rüzgar hızıyla hareket ediyorlardı.


   Bu insanların kim olduğunu artık belli belirsiz tahmin etmişti.


   İki taraf yavaş yavaş çıkmaza girdi. Ji Han başını çevirdiğinde Wei Qi ve diğerlerinin hâlâ şaşkın olduğunu gördü. Kaşlarını çatmaktan kendini alamadı. "Wei Qi!" diye bağırdı.


   Wei Qi ile Muhafız Hua durumu anlayarak kendi adamlarının savaşa katılmasına öncülük etti.


   Genel durum ortaya serilmişti.


   Yin Buhuo'nun grubu yenildiğinde Zhao Jiangui kılıcını bıraktı, kanamasını durdurmak için Ji Han'ı sargılamaya geldi. Bu sırada kuzgun karası giyimli adam Yenilmezler İttifakı’nın lideri ile diğerlerinin akupunktur noktalarını açtı. İttifak Lideri büyük minnetle, "Ne mutlu ki genç kahraman bizi kurtardı. Değerli adınız nedir acaba?” diye sordu.


   Genç adam hafifçe gülümsedi. “İltifat ediyorsunuz. Bu aciz Wen Jingshan.” 


   İttifak Lideri ile diğerlerinin Wen Jingshan adını bilmediğini görünce, “Zhao Jiangui benim ağabeyim olur.” diye ekledi. 


   İttifak Lideri bir an için afalladı, teni hafifçe değişti.


   Ji Han da kaşlarını çattı. “Bu senin ikinci kardeşin mi?”


   Zhao Jiangui: “Onu tanıyor musun?”


   Ji Han: “Bir keresinde… kolluk kuvvetlerinden olduğunu söylememiş miydin?”


   Zhao Jiangui başını salladı. “Evet.”


   Ji Han sessizleşti.


   Dövüş sanatları aleminin insanları hükûmetle ilişkisi olanlardan hiç hoşlanmazdı. Dövüş sanatçılarından birisi hayatını hükûmetin emri altında geçirmeye gönüllü olursa o kişi hükûmetin bekçi köpeği olarak anılırdı. Hükûmete sırt dayarsa yüzsüz dalkavuk olurdu. Wen Jingshan’ın hükûmet altında olması bir şey değildi fakat şu anda Yenilmezler İttifakı onun sayesinde kurtulmuştu, onurları büyük yara almıştı.


   Böyle bir mesele deve de olabilirdi pire de. Ele düzgünce alınmazsa Zhao Jiangui zarar görebilirdi.


   Wen Jingshan bunun farkındaydı. İttifak Lideri’ne daha fazla nezaket göstermeden Zhao Jiangui'nin yanına yürüdü. Ji Han'a sıcak bir şekilde gülümsedi ve Zhao Jiangui'ye, “Ağabey,” dedi, “bu ikisini nasıl halledelim?”


   Elbette Yin Buhuo ve Doktor Yan'dan bahsediyordu.


   Şu anda üç güç mevcuttu. Kime teslim edilirlerse edilsinler ve nasıl halledilirlerse halledilsinler hoşnutsuzluk uyandırırdı. Yukarı tükürsen bıyık aşağı tükürsen sakaldı.


   İttifak Lideri: “Bu caniler anında infaz edilmeli ve gerçekler açığa çıkarılmalı!”


   Ji Han sessiz kaldı.


   Wen Jingshan gülümseyerek Zhao Jiangui'ye baktı. Anlaşılan onun kararını bekliyordu.


   İttifak Lideri'nin sözlerini duyan Yin Buhuo telaşlandı. Anında, "Han-er!" diye bağırdı. "Ben senin babanım!"


   Zhao Jiangui soğuk bir sesle, “Fakat onu öldürmeye hazırlandığında kendini onun babası olarak düşünmedin hiç.” dedi.


   Mevcut duruma bakıldığında Yin Buhuo muhtemelen tüm bunları Ji Han'ın küçüklüğünden beri tasarlamıştı. Ji Han'a kılıç kullanmayı öğretmesi yalnızca kendi oğlunun önündeki dikenli yolu açacak bir alet olmasını istediğindendi.


   Yin Buhuo’nun nutku tutuldu.


   Ji Han ondan nefret etse bile bunu kendisinde yapacak metaneti bulamıyordu. Zhao Jiangui onun düşüncelerini anlıyordu. Ayrıca Yin Buhuo'nun şeytani mezhebe kalması durumunda bunun Ji Han'ın takipçileri için sadece baş ağrısına yol açacağını, onu erdemli okula bırakmanın ise mezhebin onurunu zedeleyeceğini biliyordu. Yin Buhuo şüphesiz ölüme mahkumdu. Düşündükten sonra, "Kardeşim, sana teslim edilecekler." demekten başka yol bulamadı.


   Wen Jingshan güldü. “Ağabey, bu bana büyük bir hediye.”


   Hükûmet uzun zamandır dövüş sanatları alemini toparlamak istiyordu. Şeytani mezhebin eski efendisi gerçekten de iyi bir hediyeydi.


   Ji Han kaşlarını hafifçe çattıysa da tek kelime etmedi.


   İttifak Lideri’nin keyfi iyice kaçmıştı.


   “Zhao, yeğenim,” dedi, “kimliğini unutmamalısın.”


   Etraftaki kalabalıkta art arda tartışmalar başladı.


   Hepsi Zhao Jiangui'nin İttifak Lideri'nin büyük öğrencisini öldürdüğünü, ihanet ederek şeytani mezhebe girdiğini hatırlıyordu. Sersemlemeleri kaçınılmazdı.


   Ji Han ona baktı. “Bugün zatım mezhep efendisi olduğuna göre Yenilmezler İttifakınızı asla istila etmeyeceğiz.”


   İttifak Lideri afalladı. Bir süre kendi kendine mırıldandı ve ardından, “Madem öyle artık şeytani mezhepte gizlenmene gerek yok Zhao yeğen.” dedi.


   Kalabalık ani bir farkındalık yaşadı.


   Ji Han: “Mezhepte böylesi önemli bir olay yaşanmışken kim bilir daha ne kadar talihsizlikle karşılaşacağız. Maalesef zatımın hemen bu gece mezhebe dönmesi gerekecek…”


   Gözlerini Zhao Jiangui'ye çevirdi, onunla birlikte geri döneceğini umuyordu.


   Zhao Jiangui Ji Han’a baktı. Çaresizlik içinde, “Ustam tüm bunları öğrenince… beni dağlara çıkıp üç ay boyunca hatalarımı düşünmekle cezalandırdı.” dedi.


   Ji Han kaşlarını çattı.


   Zhao Jiangui birden sesini alçalttı, sanki fısıldar gibi güldü. “Seni üç ay sonra bir fincan çay içmeye de davet etti."

Sonraki Bölüm