81
Ji Han bir süre bakakaldı. Bir anda geri adım attı. Gururla, “Gitmeyeceğim.” dedi.
Geri kalan insanlar uzaktaydı, ne dediklerini duymuyorlardı. Hepsi şaşkındı. Sadece Wen Jingshan bir kahkaha attı.
Zhao Jiangui kırıldığını hissetti.
Ji Han dişlerini sıktı. “Unutma, iki ay sonra Kılıç Söylemi Zirvesi’nde müsabaka için sözleşmiştik.”
Zhao Jiangui: “...Ha?”
Ji Han: "Kaybedersen 'bir numaralı kılıç ustası' unvanı zatımın olacak."
Zhao Jiangui keder içindeydi. “O gün maalesef cezalı olacağım.”
Ji Han soğuk bir sesle, “Gelmezsen hükmen yenik sayılacaksın.” dedi.
Zhao Jiangui’nin kederi katlandı. “Geleceğim.”
Ji Han alay edercesine güldü. “Unutmazsan iyi edersin.”
Zhao Jiangui gülmeden edemedi. Yavaşça, “Tamam,” dedi, “unutmayacağım.”
82
Bir numaralı kılıç ustası Zhao Jiangui'nin Kılıç Söylemi Zirvesi’nde şeytani mezhebin efendisi Ji Han ile dövüşeceğini duyan dövüş sanatları aleminin dedikoducu tayfası heyecana kapıldı. Eğlenceyi izlemek için beş altı gün öncesinden zirvede iyi bir yer ayarladılar.
Nihai dövüşün olacağı gün, gün doğumundan gün batımına kadar beklemelerine rağmen iki usta isim de ortaya çıkmamıştı.
Birisi, “Günü mü yanlış hatırladık?” diye meraklandı.
Bir diğeri ise, “Kahraman Zhao hâlâ cezasını çektiğinden Kılıç Söylemi Zirvesi’ne hiç gelmeyecek olabilir mi?” diye sordu.
Dedikoduları bir süreliğine her yanı sardı. Konuşmaları kılıçların çarpışmasını izlemekten daha heyecanlıydı.
Aslında Zhao Jiangui Kılıç Söylemi Zirvesi'ne birkaç gün önce gelmişti.
Ji Han'ın sözleşmeleri hakkında söylediklerinde ciddi olup olmadığını bilmiyordu. Bu yüzden Xiao-Lin'den gözetlemesi için dağa çıkmasını istemişti. Kendisi ise dağdaki kulübede haber bekliyordu. Böylece Ji Han gelirse gecikmeden gidebilirdi.
Ji Han gelmemişti.
Onu iki aydır görmemişti ve şimdiden düşünceleri çılgına dönmüştü.
Ji Han'ın yolda başının derde girmiş olabileceğinden ve bu yüzden zamanında gelememiş olmasından endişeleniyordu.
Zhao Jiangui’nin kafası olmayacak yerlere giderken kapının usulca açıldığını duydu.
Avluya baktığında siyahlar içinde birinin yavaşça yaklaştığını gördü.
Bu Ji Han'dı.
Zhao Jiangui’nin kalbi sevinçle doldu. Hızla avluya doğru yürüdü. "Burayı nasıl buldun?"
Ji Han, "Zatım yolunu kaybetti." dedi soğuk bir tavırla.
Zhao Jiangui: “Kılıç Söylemi Zirvesi'ne mi gidiyorsun?”
Ji Han: “Hayır.”
Zhao Jiangui: “Hangi tarafa gidiyorsun o zaman?”
Bunu söyledikten sonra bu sözlerin tanıdık olduğunu hissederek hafifçe durakladı.
Ji Han kaşlarını çattı. Uzun bir süre ona baktıktan sonra ifadesiz bir yüzle lafını bitirdi.
“Hoşuna giden yola.”