Lupin'de Ara

ricam var

Arkadaşlar lütfen okurken yorum da yapar mısınız (anonim de yapabilirsiniz) ağladığınızı okumaya ihtiyacım var

Son Bölümler: Qian Qiu Radyo Dizisi

Son Bölüm

Yeni danmei!! Kötü Adam Olarak Nasıl Hayatta Kalınır - 66. bölüm yüklendi.

Bölüm 60: Elbette Savunmayı Seçiyorum

 

Li Wuding askeri çadıra geri döndüğünde minderin üzerinde bağdaş kurmuş oturan Xiao Yuan ona baktı. “Ne oldu?”


“Bazı askerler kavga ediyordu. Çoktan hallettim.” diye cevapladı Li Wuding.


Xiao Yuan başını salladı. “Bu arada, General Fan Tong nerede?”


“Majesteleri, Fan Tong'u mu soruyorsunuz?”


“Evet, evet, Fan Tong.”*


*[Xiao Yuan kasıtlı olarak Fan Tong'a “Hiçbir işe yaramaz” anlamına gelen 饭桶 (fàn tǒng) demeye devam ediyor, ancak Fan Tong'un adı aslında 范统 (fàn tǒng). Telaffuzları aynı.]


Wuning Markisi'nin yakın sırdaşı, başkomutanlık için ikinci aday.


Li Wuding cevap verdi: “General Fan kışlaya pek sık gelmez.”


Xiao Yuan isteksizce bir eliyle başını tuttu. Aklının bu kadar karışık olmasının nedeni tam da buydu: Orijinal kitaba göre, başkomutanlık pozisyonunu Fan Tong'a verirse Kuzey Krallığı'nın askerleri gittikçe daha umutsuz hale gelecek ve herhangi bir savaş ruhuna sahip olmayacaklardı.


Fakat, zamanı geldiğinde büyük olasılıkla ülkeye ihanet edecek olan Li Wuding'e verilirse Kuzey Krallığı kafese hapsolmuş bir kuş, kendi kabuğuna sıkışmış bir kaplumbağa gibi olacak ve Güney Yan'ın zırhlı atları tarafından çiğnenecekti.


Xiao Yuan'ın sustuğunu gören Li Wuding, ellerini dizlerinin üzerine koyarak dik oturdu ve sabırla beklemeye başladı.


Aniden çadırın dışından bir tezahürat sesi gelmesiyle Xiao Yuan'ın düşünce zinciri kesintiye uğradı. Başını kaldırarak sordu: “Dışarıda neler oluyor?”


Li Wuding ona cevap verdi: “Birisi bir müsabakayı kazanmış olmalı.”


“Çoktan başladı mı?” Xiao Yuan ayağa kalktı. “Hadi biraz bakalım.”


Her ikisi de çadırdan çıkarak turnuva alanına doğru yürüdü. Çadırı bekleyen Yan Heqing yol boyunca gözlerini onlardan ayırmadı.


Üçü arenaya doğru ilerledi. Bir süre yürüdükten sonra Xiao Yuan aniden durdu. Arkasını dönerek Yan Heqing'in avucunu kaldırıp baktı, sonra uzanıp alnının yan tarafındaki saçların uçlarındaki kum tanelerini temizledi. Ardından ona sordu: “Sana kim dokundu?”


Yan Heqing: “Hiç kimse.”


Li Wuding: “Nie Er.”


İkisi de aynı anda konuştu ama cevapları farklıydı.


Xiao Yuan önce Yan Heqing'e sonra da Li Wuding'e baktı ve Li Wuding'e şöyle dedi: “Sen açıkla.”


“Askerler üzerindeki uygunsuz disiplinim bir süre önce onların kavga etmesine neden oldu ve kontrol edemedim, Majestelerinden beni cezalandırmasını rica ediyo...”


Xiao Yuan onun sözünü kesti: “Az önce bir isimden bahsettin, tekrar söyleyebilir misin?”


Li Wuding şaşırdı ama yine de ona cevap verdi: “Nie Er.”


Nie Er mi?


Xiao Yuan parmağını çenesine dayadı.


İsim çok tanıdık geliyordu ama Xiao Yuan orijinal kitaptaki olay örgüsünü hatırlayamıyordu.


Arenadan bir bağırış ve alkış sesi daha geldiğinde Xiao Yuan zihninde dolaşan şüpheleri bir kenara bıraktı. Başını kaldırıp o tarafa baktı.


Az ileride Xie Chungui ata binmiş ilerliyordu. Yayı almış, bir ok yerleştirmişti. Kendini yayı sonuna kadar germeye odakladı, ardından oku bıraktı. Okun kırmızı merkeze isabet etmesiyle enerji dolu genç bir adam alkışlayıp tezahürat yapmaya başladı. Xie Chungui gururlu bir görünüm sergilemedi. Attan atladı, ardından kendisini alkışlayanlar için minnettarlıkla eğildi.


Birisi rapor vermeye geldi: “General Li, binicilik yarışmasının sonuçları açıklandı. Birincilik Xie ailesinin en küçük oğlu Xie Chungui'nin oldu.”


Şaşırmayan Li Wuding hafifçe gülümsedi: “Hm, beklendiği gibi.”


Binicilik etkinliğinden sonra dövüş sanatları yarışması vardı ve çok sayıda katılımcı nedeniyle iki arena kurulmuştu. Xiao Yuan arenalardan birinin altında mutlu bir şekilde durarak müsabakayı büyük bir ilgiyle izledi. Birden, keskin yüzlü ve ince gözlü bir asker galip geldiğinde birinin, “İşte be!! Nie Er’e yakışır.” diye bağırdığını duydu.


Xiao Yuan gözlerini hızla askere dikti ama gördüğü tek şey askerin alana doğru son derece kışkırtıcı bir hareket yaptığıydı.


Bu hareket Yan Heqing'e yönelikti.


Yan Heqing'in gözlerini kaçırdığını gören Nie Er hemen dudak büktü.


Xiao Yuan birdenbire bu Nie Er'in kim olduğunu anladı.


Orijinal kitapta, Güney Yan Krallığı istila edildiğinde ve Yan Heqing Güney Yan'dan Kuzey Krallığı'na götürüldüğünde ondan sorumlu olan kişi bu askerdi.


Kardeşi savaş meydanında öldüğü için bu asker Güney Yan Krallığı halkına karşı büyük bir tiksinti duyuyor, Yan Heqing'i geri dönüş yolunda aşağılamak için her yola başvuruyordu. Sadece hiç yemek vermemekle ya da yalnız küflü yiyecekler vermekle kalmıyor, Yan Heqing'in sol kolunu bile neredeyse ziyan ediyordu!


Xiao Yuan kitabı okurken çok etkilenmişti. Bu asker Yan Heqing'in kafasını kirli suya bastırmaya bile cüret etmiş ve kötü niyetle şöyle demişti: “Sen köpek değil misin? Neden havlamıyorsun? Hadi, iki kere havla, havlarsan sana yiyecek bir şeyler veririm.”


Peki, Xiao Yuan tüm bunların Yan Heqing'in katılaşmasının önünü açmak için olduğunu anlıyordu.


Ancak iç geçirmiş, olay örgüsünün bu şekilde ilerlemesi gerektiğinden yakınmış ve ardından yorumlar bölümüne 'Seni kötü üvey anne yazar, lütfen bu bıçağı bir teşekkür hediyesi olarak kabul et' temalı üç yüz kelime yazmıştı. Başkan Xiao'nun kalbinin derinliklerinden bir hoşnutsuzluk dalgası yükseldi. Brokar kol manşetlerini huzursuzca kavradı ve sonra başını çevirip Yan Heqing'e baktı. “Sanırım şu anda bir takım elbisem ve purom olsaydı, zalim başkanlık yolculuğum yeni bir bölüme başlayabilirdi.”


Yan Heqing onu hiç anlamadı. “Ne?”


Xiao Yuan ona nazikçe gülümsedi. Ardından arenaya sıçrayarak avucunu arenadaki Nie Er'e doğru uzattı. “Hadi, bir dövüşelim.”