Lupin'de Ara

DUYURU

Son Bölümler: Qian Qiu Radyo Dizisi

Son Bölüm hsav

Bölüm 122: Kabedon’un Yanlış Galiba

Zhang Baizhu ve Lin Shenling, birinin onları dinleyeceğini beklemiyorlardı. İkisi de neye uğradığını şaşırdı.


Xiao Yuan birkaç adım attı ve bir eliyle şakaklarını ovuşturarak neler olup bittiğini anlamak istermiş gibi göründü. "Peki, aranızda neler oluyor?"


Zhang Baizhu kibar olmaya bile tenezzül etmedi. “Ling'er ve ben birbirimizi seviyoruz. Kabul ediyor musun etmiyor musun onu söyle yeter bana.”


Xiao Yuan: “...”


whatthefuck?!


Birbirinizi mi seviyorsunuz?


Anlamadım?!


Bu kelimeler gerçekten düşündüğüm anlamı mı taşıyor?


Xiao Yuan derin bir nefes aldı ve Lin Shenling'e sordu: "Gerçekten mi?


Lin Shenling, Xiao Yuan'a bakmaya cesaret edemedi. Başını eğdi ve uzun bir süre sonra yanakları kızarmış bir şekilde başını salladı.


Peki ya Yan Heqing?!


Bu, tüm eşlerin kaçtığı bir tür model mi?


Xiao Yuan uzun süre orada sersemlemiş bir şekilde durdu, kendine gelemedi.


Zhang Baizhu, Xiao Yuan'ın tereddüt ettiğini düşünerek öne çıktı ve boynunu kavradı. “Xiao Yuan, eğer reddetmeye cesaret edersen seni buracıkta boğarak öldürürüm."


Beni boğazla gitsin! Bu iş Yan Heqing'in kulağına giderse seni de yanımda kaçırabilir miyim? Kaçarsak güneye mi kuzeye mi gideceğiz? Deniz yoluyla mı karayoluyla mı gideceğiz? Karayoluyla gideceksek at arabasıyla mı yürüyerek mi gideceğiz? Bu hikaye ne boktan bir hal aldı böyle!


Aman boş versene, bu berbat senaryoda birinci ve ikinci kadın karakterler bile evlendi, artık ne imkansız ki?


“Gece uykumu alamıyorum diyordun, neden gecenin bir yarısı buraya koşturuyorsun?” Xiao Yuan, Zhang Baizhu'nun elini kendisinden çekti. “Yarın sabah nişan hediyelerini buraya getir. Onlar olmadan gelinin ailesi onun seninle evlenmesine izin vermez.”


Zhang Baizhu ve Lin Shenling şaşkına döndü. Zhang Baizhu kekelemeye bile başladı: “Sen, sen, sen...”


“Sen, sen, ne?” Xiao Yuan adamın omuzlarına bastırdı, onu geri çevirdi ve itti. “Eve git ve iyi uyu, tamam mı?”


“Tamam!” Zhang Baizhu neşeyle güldü. Lin Shenling'e “Ling'er, beni bekle! Yarın sabah geleceğim! Kesinlikle geleceğim!" dedi.


Bunu söyledikten sonra Zhang Baizhu dans ederekkliniğe doğru koştu. Neyse ki, gece geç saatlerde sokakta kimse yoktu, aksi takdirde herkes bir delinin kaçtığını düşünürdü.


Lin Shenling hâlâ biraz sersemlemiş haldeydi. Kendi kendine mırıldanıyordu “Gelinin ailesi... gelinin ailesi...”


Lin Shenling, annesinin ölümünden beri bir evi olmadığını biliyordu. Hayatta tek istediği, kocasına yardım edebilen ve çocuklarını eğitebilen bir kadın olmaktı. Ne şöhret ne de zenginlik, ne güzel kıyafetler ne de değerli mücevherler istiyordu. Tek istediği üç çeşit yemek ve bir çorbadan oluşan bir hayattı.


Ancak üvey babası onu geneleve sürüklediği anda Lin Shenling bu hayallerin imkansız olduğunu anladı. Önce evini kaybetti, sonra hayal bile edemeyecek kadar parasız kaldı.


Daha sonra kurtarıldığında her şeyin değişeceğini kim bilebilirdi?


Onun ailesi olduklarını söylemeye hazır insanlar vardı artık.


Lin Shenling'in gözleri kızardı. Aniden Xiao Yuan'ın önünde diz çöktü. “Genç Efendi Xiao, ben...”


Xiao Yuan hemen onu kaldırdı. “Bunu yapma. Zhang Baizhu görürse beni öldürür.”


Lin Shenling gözyaşlarıyla boğuldu. “Sana nasıl teşekkür edeceğimi bilmiyorum...”


Xiao Yuan yüksek sesle güldü. "Bana teşekkür etmene gerek yok. Hayat kısa, bu yüzden hala yapabiliyorken tadını çıkar! Uyumlu bir toplum, uyumlu bir toplum inşa et. Hadi yatmaya git şimdi. Uykun yok mu? Geç saatlere kadar uyanık kalırsan saçların dökülür."


Xiao Yuan'ın ısrarı üzerine Lin Shenling arkasını dönüp kanat odasına doğru yürüdü. Birkaç adım attıktan sonra Xiao Yuan'ın onu takip etmediğini fark etti. Şaşkınlıkla sordu: “Genç Efendi Xiao? Sen uyumayacak mısın?”


“Ha? Ben mi? Ben iyiyim. Ayı seyreceğim, sen önce git.” Xiao Yuan elini salladı.


Lin Shenling hm diye cevap verdi ve avluya girdi. Geceyi bulutlar sardı, karanlık gölgeler her köşeyi kapladı. Etraf o kadar sessizdi ki bir yerlerde saklanan bir sokak kedisinin en ufak nefes sesi bile duyulabiliyordu.


Xiao Yuan, kollarını kavuşturmuş, konağın kapısına yaslanmış, aya bakarak serin gece esintisini hissetti. Aya baktı. Bu gece ay küçülüyordu ve hilal o kadar inceydi ki geriye sadece bir kanca kalmıştı. Xiao Yuan düşüncelere dalmıştı. Endişeyle iç çekmeden edemedi.


Xiao Yuan iç çektikten sonra arkasından ayak sesleri duydu. Lin Shenling'in kendisine söyleyecek başka bir şeyi olduğunu düşündü ve şaşkınlıkla arkasını döndü: “Hm? Ne...”


Cümlesini bitiremeden Xiao Yuan'ın sesi aniden kesildi.


Xiao Yuan'ın korku dolu gözlerini görse de adam durmadı. Aksine, adımlarını hızlandırdı ve Xiao Yuan bir adım geri attığında uzanıp bileğini sıkıca kavradı.


Xiao Yuan tepki veremeden, adam tarafından avluya çekildi ve sırtı duvara çarptı. Xiao Yuan'ın duvara sıkıca bastırıldı. Bir anda dünya dönmeye başladı ve vücudundaki tüm kan beynine hücum etti.


Gözleri önündeki kişiyi net olarak görebilmeden önce adamın sesi kulağına ulaştı.


Xiao Yuan'ın kulağına değen sıcak nefes hafifçe titremesine neden oldu. Ancak Yan Heqing'in sesinde ne bir gülümseme ne de öfke vardı. “Sen ve o kadın evli değilsiniz. Bana... yalan mı söyledin?”


Xiao Yuan: “...”


Biri gelip bana son darbeyi vurarak beni huzura kavuşturabilir mi?



Yazar Notu:


Küçük bir melek bir keresinde neden böyle bir yanlış anlaşılmanın yaratıldığını sormuş. Anne, "Elbette Yan Heqing'e Xiao Yuan'ı kendinden emin bir şekilde duvara itme şansı vermek içindi. Hahahahaha!!!!" diye cevap vermiş.