Lupin'de Ara

DUYURU

Son Bölümler: Qian Qiu Radyo Dizisi

Son Bölüm hsav

Bölüm 140: Meseleyi Kabullenmek Kaçınılmaz

Chen Ge şaşkına dönmüştü. "Doktor Xiao, Doktor Baizhi'nin gelmeyeceğinden nasıl bu kadar eminsin?"


Xiao Yuan ona gülümsedi ama cevap vermedi. Chen Ge ise onun bir şeyler bildiğini fark ederek "Doktor Xiao, onu buraya davet etmenin bir yolunu biliyor musun?” diye sordu.


“Biliyorum, evet biliyorum. Geçmişte olsaydı, sadece onu nasıl davet edeceğini söylemekle kalmaz, imparatorunu da onu davet etmeye ikna ederdim. Ama şimdi değil." dedi Xiao Yuan gülümseyerek.


“Majesteleri mi? Majestelerinin onu davet etmesini mi isterdiniz? Neden olmasın peki?” Chen Ge tamamen şaşkına dönmüştü.


“Geçmişte orijinal kitap gözlerimi kör etmişti, burnumun dibindekini göremiyordum. Şimdi her şeyi apaçık görebilirken aynı şeyi yaparsam tam bir pislik olurum.” Xiao Yuan sırtüstü uzanarak biraz dinlendi.


Chen Ge uzun bir süre düşündükten sonra, "Doktor Xiao'nun sözleri gerçekten derin ve anlaşılmaz." dedi.


"Bu arada, beni görmeye neden geldin? Bana yardım etmek için gelecek halin yok, değil mi?” diye aniden dönüp sordu Xiao Yuan.

 

“Ah evet, doğru!” Chen Ge kafasına vurdu. "Mal kafam. Böyle önemli bir şeyi bile unuttum. Majesteleri seni ona götürmemi istedi. Ama Doktor Xiao, bugün çok çalıştın. Ben gidip Majesteleriyle konuşsam nasıl olur? Önemli bir şeyse yarın yine konuşabilirsiniz."


Xiao Yuan gülümseyerek sordu: “Onunla konuşman sorun olmaz mı? İmparatorunuzla konuşmak bu kadar kolay mı?"


Chen Ge abartılı bir şekilde elini salladı ve övgü dolu sözlerini sakınmadan söyledi. "İmparatorumuz düşmanlarını öldürürken asla merhamet göstermese de, acımasız, gaddar ve soğukkanlı görünse de, bilge bir hükümdardır! Astlarının tavsiyelerini dikkatle dinler!"


“Bunları geçmiş hayatımda zaten biliyordum.” Xiao Yuan destek alıp ayağa kalktı.


“Ne geçmiş hayatı? Bekle! Doktor Xiao, nereye gidiyorsun?” Chen Ge onun kalkıp uzaklaştığını görünce aceleyle peşinden gitti.


“Majesteleri beni görmek istemiyor muydu?” Xiao Yuan perdeyi kaldırıp dışarı çıktı.


Chen Ge olduğu yerde donakaldı ve şaşkınlıkla kafasına dokundu, sonra hızla Xiao Yuan'ın peşinden gitti.


Chen Ge, Xiao Yuan'ı görev bilinciyle bir askeri çadıra götürdü. Oraya vardıklarında Chen Ge ona yumruğuyla selam verip ayrıldı. Çadırın dışındaki bir muhafız Xiao Yuan'a girebileceğini bildirdikten sonra perdeyi kaldırıp içeri girdi.


Yan Heqing çadırda oturmuş askeri bir kitap okuyordu. Önündeki yer masası topografik haritalar ve tavsiye notlarıyla doluydu. Görünüşe göre bütün gün meşgul olmuştu.


Xiao Yuan sendeleyerek Yan Heqing'in yanındaki halıya attı kendini. Sırtını koltuğa dayayarak yere yığıldı. Ellerini güçsüzce salladı ve anlaşılmaz bir şekilde, "O kadar yorgunum ki kollarımı bile kaldıramıyorum," dedi.


Yan Heqing ona baktı, uzanıp Xiao Yuan'ı kaldırdı, onu kollarının arasına çekti ve kollarını onun etrafına doladı. Sonra bir eliyle Xiao Yuan'ın kolunu ovuştururken diğer eliyle askeri kitabı okumaya devam etti. Xiao Yuan sersemlemiş bir şekilde gözlerini kaldırdı. “Yan-ge, çok naziksin. Er ya da geç sana aşık olacağım.”


Yan Heqing'in dudakları hafifçe kıvrıldı.


“Tamam, tamam.” Yan Heqing'e ağrıyan kollarını ovdurmaya Xiao Yuan’ın gönlü el vermedi, bu yüzden kendini onun kucağından çekti. "Beni buraya çağırmanın sebebi ne?"


Yan Heqing ona baktı. Sorusuna cevap vermek yerine, “Uykun var mı?” diye sordu.


“Hem de çok.”


“O zaman aceleye gerek yok. Uyu önce.”


Xiao Yuan boğuk bir "oh" sesi çıkarıp çadırdan çıkmak için ayağa kalktı.


Gözleri hâlâ askeri kitapta olan Yan Heqing, uzanıp Xiao Yuan'ın bileğini tuttu ve başını kaldırmadan sordu: "Nereye gidiyorsun?"


“Uyumaya gidiyorum!”


Yan Heqing, çadırın iç kısmındaki hayvan kürkünden yapılmış bir yorganla kaplı sıcak yatağı işaret etti. “Burada uyu.”


Xiao Yuan gözlerini kırpıştırdı ve tekrar kırpıştırdı. "Yan-ge, burada uyumak istemediğimden değil. Sonuçta burası kurumuş kanla dolu sıhhiye çadırımdan daha rahat ama... Ben burada uyursam sen nerede uyuyacaksın?"


Yan Heqing: “...Yatağı ikiye böleriz.”


Xiao Yuan: “Yan-ge, ne dersem diyeyim, bu gece burada uyumam için beni ikna edeceksin, değil mi?”


Yan Heqing “hm” dedi.


Xiao Yuan bu konuda tartışacak havada değildi. Maskesini çıkardı, iç çadıra girdi, yorganı çekerek iki ayrı yatak yaptı, içteki yatağa yuvarlanıp yattı.