Lupin'de Ara

DUYURU

Çevirilerimi beğeniyorsanız üç beş tl ateşleyebilirsiniz: https://buymeacoffee.com/kvsrz

Son Bölümler: Qian Qiu Radyo Dizisi

Son Bölüm hsav

Bölüm 169: Haremde Kim Kaos Çıkaracak? İyi Dostlar Edindim, Hepsi Ailem Oldu.

Yan Heqing, Xiao Yuan'ı kucağında tutarak konuta vardığında Yang Liuan onları bir mektupla karşıladı. Ancak ikisinin durumunu görünce beş adım geri çekildi.


Yan Heqing Xiao Yuan'ı yere indirdiğinde Yang Liuan dikkatlice yanına gidip mektubu Yan Heqing'e uzattı.


Yan Heqing normal ruh haline geri döndü, mektubu aldı ve Yang Liuan'a teşekkür etti. Mektuba sadece bir göz attıktan sonra mektubu avucunda tortop etti.


Xiao Yuan göz ucuyla mektuba baktığında göz alıcı bir şekilde yazılmış “Xue Yan” adını gördü.


Yang Liuan'a veda ettikten sonra Xiao Yuan ve Yan Heqing kanat odalarına geri döndüler. Yan Heqing mumu yaktı, ifadesiz bir yüzle mektubu ateşe vermeye yeltendi ancak Xiao Yuan hemen onu durdurdu.


Xiao Yuan: “Yan-ge, ne yazdığına bakmak istemiyor musun?”


Yan Heqing, "Gerek yok." dedi.


Yan Heqing, Xue Yan'ın ne yazacağını bakmadan bile biliyordu. Bu sadece bir cümle olabilirdi: Geri dön.


Yan Heqing'e bakarken Xiao Yuan düşünmeden edemedi. ‘Güney Yan Krallığı, Doğu Wu Krallığını daha yeni fethetti, temelleri istikrarsız ve rejimi bölünmüş durumda. Yan Heqing'in kahraman halesi olmasaydı körü körüne koşturuyor olurdu. Ayrıca uzak akrabaların yanı sıra kötü niyetli tek bir kişi bile dünyayı karıştırabilir.’


Xiao Yuan, Yan Heqing'in mektubu tutan elini tuttu ve şöyle dedi: "Yan-ge, benimle Taoyuan Köyü'nde inzivaya çekilmek ve artık dünya meselelerinden uzak kalmak mı istiyorsun?"


Yan Heqing cevap vermeden dikkatle ona baktı.


Xiao Yuan güldü. “Yan-ge, bunu yaparsan dünyanın ne kadar karışacağını biliyor musun?”


Yan Heqing sessizliğini korudu.


Xiao Yuan her zamanki gibi sakin bir sesle devam etti, ama sözleri deliciydi. “Yan-ge, kaygısız ve rahat bir hayatın gerçekten çok çekici olduğunu biliyorum ama bu senin hak ettiğin son değil. Benim görmek istediğim son da değil.”


Yan Heqing'in her zaman bir göl kadar sakin olan gözleri sonunda dalgalandı. Sesi çok yumuşaktı, sanki onu rahatsız etmekten korkuyormuş gibi, neredeyse duyulmayacak kadar kısıktı. “Gitmemi mi istiyorsun?”


Xiao Yuan’ın gözleri kıvrıldı, gülümsemesi her zamanki gibi nazikti. Cevap olarak şöyle dedi: "Yan-ge, seninle geri dönersem, bu topraklardaki herkes bir yana, Güney Yan Krallığı'ndaki insanlar bile içlerinden seni hakir görecekler. Güzelliğin seni kör ettiğini, ailenin ve ülkenin nefretini görmezden geldiğini ve sadece Kuzey Krallığı'nın eski imparatoruna düşkün olduğunu söyleyecekler. Bana gelince, muhtemelen ömrümün geri kalanında ‘yıkılmış krallığın erkek cariyesi’ olarak anılacağım. Halk arasında, gayrı resmi tarihlerde ve hatta tarih kitaplarında gelecek nesiller tarafından iftiraya uğrayacağım."


Yan Heqing'in ifadesinin giderek soğuduğunu gören Xiao Yuan derin bir nefes aldı ve "Yine de seninle gitmek istiyorum." dedi.


Yan Heqing'in içinde biriktirdiği soğukluk bir anda dağıldı. Şaşkınlıkla ağzını hafifçe açtığında Xiao Yuan'ın devam ettiğini duydu: "Yan-ge, hiçbir söylentiden, dedikodudan, sarayın acımasızlığından korkmuyorum. Yan-ge, dünyayı fethettiğini, ülkenin güçlenip refaha kavuştuğunu, adını tarihe yazdırdığını görmek istiyorum. Ve seninle olmak istiyorum. Bu yüzden Yan-ge, geri dön ve beni de yanına al."


Yan Heqing uzun süre sessiz kaldı, bir süre sonra ancak konuşabildi. “Sen...”


Xiao Yuan güldü. "Yan-ge, benim incinmemden korktuğunu biliyorum. Ben de senin incinmenden korkuyorum. İkimizin de kalbinde bu duygular varsa ayrı kalıp mutsuz olmak yerine neden sen ülkeyi yönetmeyi üstlenmiyorsun da ben haremde kaos çıkarmayı üstlenmiyorum? Başkalarının ne dediğine gelince, bırak konuşsunlar. Benimle ne alakası var? Ağızları dedikodu yapacak kadar boşsa neden daha lezzetli yemekler yemek için kullanmıyorlar?"


Yan Heqing derin bir nefes verdi, sakinleşti ve Xiao Yuan'ı kollarına aldı. Xiao Yuan'ı öyle sert öptü ki nefesi kesildi, görüşü bulanıklaştı ve bacakları güçsüzleşti. Sonra, "Haremde sadece bir kişisin. Kimin başına bela açacaksın?" dedi.


Xiao Yuan ellerini Yan Heqing'in omuzlarına koydu. “Çiçekler, çimenler, ağaçlar… Yan-ge, geri dönelim mi?”


Yan Heqing, Xiao Yuan'ı sıkıca kucakladı ve alnını Xiao Yuan'ın omzuna yasladı. Uzun bir süre sonra, sonunda “hm” diye mırıldandı.


***


Xiao Yuan'ın Kuzey Krallığı'na geri döneceği haberini duyduktan sonra Xiao Yuan'a hiç hayır dememiş olan Yang Liuan ilk kez kötü bir ruh haline büründü. “Genç Efendi, Yan Heqing ile birlikte saraya geri dönerseniz Güney Yan halkının arkanızdan neler düşüneceğini biliyor musunuz? Dünyadaki insanlar ne diyecek?"


Xiao Yuan gülümsedi. “Biliyorum.”


Yang Liuan'ın nutku tutulmuştu. Onu bu fikirden vazgeçirmek, Xiao Yuan'a ‘Buna gerçekten değer mi?’ diye sormak istiyordu. Ancak geçmişi düşündüğünde, Kuzey Krallığı'ndayken Xiao Yuan'a son bir kez Xiao Fengyue'yi görmesine izin vermesi için yalvararak secde ettiği zaman, Xiao Yuan ona böyle bir soru sormamıştı.


Bu nedenle Yang Liuan sormaya cesaret edemedi.


Önlerinde her türlü sıkıntı ve zorluk olsa da, herkes arkalarından ilişkilerine karşı tümbenlikleriyle komplo kursa da, o kişi elini tuttuğu sürece bu dünyada hiçbir pişmanlığı kalmayacak, sadece sarsılmaz bir kararlılık olacaktır.


Xiao Yuan gülümsedi ve Yang Liuan'ın omzuna hafifçe vurdu. “Her şey yoluna girecek, merak etme. Ayrıca, bu zamana kadar benim yanımda olduğun için sana ve Fenyue'ye gerçekten minnettarım.”


Yang Liuan suskun kaldı. Yanında duran Xiao Fengyue yumuşak bir sesle şöyle dedi: “Genç Efendi, hem benim hem de Liu'an'ın hayatını kurtardınız. Bu hayatta size asla köle gibi hizmet etme şansımız olmayacak. Yalnızca uzaktan iyiliğiniz için dua edebilir ve gelecekte size endişesiz bir hayat dileyebiliriz. Eğer bir sonraki hayat varsa..."


Xiao Fengyue konuşmasını bitirmeden Xiao Yuan araya girdi: "Umarım bir sonraki hayatta yine böyle yakın arkadaş olabiliriz."


Yang Liuan panik içinde elini salladı. “Arkadaş mı? Ben buna cesaret edemem…"


"Eğer arkadaş olduğumuzu söylüyorsam arkadaşız demektir." Xiao Yuan onu pervasız bir kahkaha ile susturdu.